Kontrgerilla değişirken…
Ülkemizin yakın tarihi içinde çok önemli bir yer tutan
kontrgerilla üzerine bir çok yazı yazılmış, kitaplar çıkmış ama hala gün yüzüne
tam olarak çıkarılamamış bir örgütlenme. NATO bilgisi dahilinde ve NATO
ülkelerinde komünizm karşıtı bir örgütlenme olarak kendisini ifade etmiş olsa
da bugün dahi örgütlü yapısını koruyor olmuş olası ve şekil değiştiren bir
yapıya ve esnekliğe sahip olması nedeni ile kontrgerilla üzerine daha çok
kitaplar ve makaleler yazılacak anlamına gelmektedir.
Latince'de kılıç anlamına
gelen Gladio sözcüğünü ad olarak kullanan örgüt, Amerikan ve
İngiliz kontrgerilla örgütlenmesi olan Stay Behind tarafından 1952 yılında
kuruldu. CIA tarafından yönetilen ve finanse edilen örgüt, 1956
yılında ABD ile işbirliği içinde, casusluk ve gerilla savaşı
yapmak üzere NATO üyesi olan ülkelerinde örgütlendi.
Gladio, NATO her üyesinin şartlarına uygun olarak ama
örgütlenme kategorik yapısı ortak olan örgütlenmedir. Her ülkede farklı isimler
altında yapı kurulmuş olsa da örgütleme şekli ve amacı incelendiğinde her
birinin ortak yönü olduğu NATO yetkilileri tarafından da ret edilmiyor.
Ülkemizde kontrgerilla olarak adlandırılan GLADİO örgütlenmesi olduğu ve
varlığından yapılan eylemler sonucunda bir dönemin başbakanı bile haberi
olmuştu. NATO’nun en zayıf halkasında GLADİO örgütlenmesi diğer ülkelerden
farklı olarak nasıl oluşturulmuştu, neden olası birden fazla örgütlenme
seçeneği ile karşı karşıya gelmişti? GALDİO her ne kadar yer altı örgütlenmesi
olarak karşımıza çıkmış olsa da aslında ülkemizde yasal şekilde bir
örgütlenenin içinde de paralel olarak yerini almıştı. Bu iddiamızı doğrulamak için geçmişe ve
özellikle bir insanın yaşamına büyüteç ile bakmak gerekmektedir. Tahmin edebileceğiniz
gibi MHP Genel Başkanı ve hala onursal başkanı olan ALPARSLAN TÜRKEŞ.
1933 yılında Kuleli Askeri Lisesi’ne girmiştir. O günden
sonra hayatında düşünemeyeceği bir yol çizgisinin de ilk adımını atmış oldu. O
yıllarda henüz bizler NATO üyesi değildik, çünkü NATO 4 Nisan 1949
yılında ilk olarak resmi olarak biçimlenecekti. 1952 yılında Yunanistan ve
Türkiye NATO üyesi oldu. O tarihlerde her iki ülkede konumundan ve zayıf
ekonomik yapısından dolayı bir tartışmanın da içinde yer almaları kaçınılmaz
oldu, çünkü her iki ülke Sovyetlerin Akdeniz’e inişin kapısı veya duvarı olarak
NATO tarafından görülüyordu. Türkiye, bir takım NATO dışı ittifaklar içinde
(İran ve Pakistan) o dönemin Sovyetler Birliği için duvar özelliğini
koruyacaktı. Aynı yıllarda bir Sovyet işgali ya da Sovyet taraftarlarının yapacağı
bir devrim sonrasında ülke için savunma ve saldırı amaçlı bir takım kontrol
dışı ama NATO kontrolü ve bilgisi dahilinde örgütlenmelerde hayata geçirildi. Soğuk
savaş sonlanana kadar yapıları ret edilen kurumlar, o tarihten sonra kabul
edilmiş ve bir çok ülkede yapısı dağıtılmıştır.
Türkeş, 1648 Genelkurmay tarafından Amerika’ya gönderilecek
ve orada Amerika Piyade Okulu ve Harp Akademisinde eğitim görmüş. İyi derece
ile eğitimini tamamlamıştır. 1955 – 1957 yılları arasında Amerika’da Genel
Kurmay temsil heyetinde görev yapmış.
Uluslar arası ekonomi eğitimi yapmış. 1959 yılında Almanya’da Atom ve
Nükleer Okuluna gönderilmiş ve okulu başarı ile bitirmiştir. 27 Mayıs 1960
yılına kadar Avrupa’da bir çok NATO toplantısına Genel Kurmayı temsilen
katılmıştır. 27 Mayıs 1960 tarihinden sonra ise darbe yapanlar arasında Milli
Birlik Komitesi üyeliği yapmıştır. Yurtdışına gönderilene kadar Başbakanlık
Müsteşarlığı görevini sürdürmüştür 13 Kasım 1960 hükümet müşaviri olarak Yeni
Delhi’ye gönderilmiş ve orada üç yıl kalmıştır. 1964 yılında Türkiye’ye
döndükten sonra Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi üye olmuş ve ondan sonra
siyasi yaşamımızın vazgeçilmez bir siyasi adamı olmuştur. (Savunma, Alparslan
Türkeş, Kamer Yayınları, 2013)
Kısaca yaşam öyküsünden de anlaşılacağı üzerine NATO gizli
örgütlenmelerinden haberi olmaması ihtimali dahi olmayan bir kişi, siyasi
yaşamımız içinde legal anlamda politika yapmıştır.
Gladio her ne kadar yer altı örgütlenmesi olmuş olsa da,
bizim gibi sınır ülkelerde gelişen muhalif hareketlere karşı Gladio daha rahat
hareket edebilmesi için ortam hazırlamak amacı ile görünür örgütlenmelerde
kullanmış olması olasılık dışı değildir.
Gladio, var olan devlet yapısının devamını ve sürekliliğini
sağlamak amacı ile inşaat edilmiştir. MHP 12. Büyük kurultayında (18 Mayıs
1975, Ankara) buna bir gönderme vardır “Anayasayı, demokratik nizamı savunur.”
demektedir. (Savunma, Alparslan Türkeş, Kamer Yayınları, 2013, s:46)
“Türk Devleti’nin varlığına karşı girişilen her türlü
hareket, kaynağı ne olursa olsun, artık, devletin çelik yumruğunu karşısında
bulacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır. Bu konuda bizim görevimiz yine
devlet kuvvetlerine yardımcı olmak, çağın savaşı olan propaganda harbinde
medeni cemiyetlere, medeni cesaret sahiplerine düşen vazifeyi yerine
getirmektir.” (s:47)
MHP teşkilatlarına sürekli uyarı yazısı göndermekte ve
içlerine karışabilecek her hangi bir sızmaya ve kışkırtmaya karşı resmi
uyarılarını yapmaktadır. “…sıkı denetim meydana getirilmesi ve gerekli
tedbirlerin alınması zorunludur.” (s:51) altı çizilen cümleler kurarken,
disiplin ön plana çıkarılmıştır. Genel merkezin haberi olmadan hiçbir hareketin
olunmayacağı vurgusu yapılmaktadır. Buradan da anlaşılacağı üzerine bazı
şeylerin farkındalar ve kendilerince önlem almaya çalışmaktalar. 12 Eylül
öncesi yaşanan olaylar tüm toplumun önünde olmuştur, mahaller cephelere
bölünmüş, taraflar öncelikle taş atmayla başlayan süreç, 12 Eylül günlerine
kadar silah ve bombalara kadar gelmiştir. Cepheler arası savaşta güçlü olanlar
ile güçlü olmak isteyenlerinde savaşına şahitlik edilmiş, devlet ile mücadele
etmekten daha çok, muhalifler arası yaşanan bir iç savaş görüntüsü ortaya
çıkmıştı. Devleti temsil eden ve devlet güçleri ile hareket eden MHP ve diğer
tarafta kalanlar arasında yaşanan çatışma süreci, beyinlerde devlet ile
mücadele ve devleti savunma şeklinde propaganda ile biçimlendirilmiştir. Bir
anlamda devlet direkt hedef konumuna gelmemiş ama devleti koruma adına NATO
bilgisi dahilinde bir darbe gerçekleştirilmiş, darbe öncesi yapılan operasyonlar
ile tarafların güçleri test edilmiştir. Galdio üstüne düşüne görevi en iyi
şekilde hayata geçirmiş ve birbirine benzer ülkelerde domino taşı gibi arka
arkaya darbeler olmuş ve her tarafta sanki karbon kağıdına kopyalanmış gibi
senaryolar hayata geçirilmiş, ülkenin insanı, kaynakları ve global ekonominin
bir aracı haline getirilmiştir. Galdio sadece siyasi sonuçlar ile ilgilenmemiş,
siyasi sonuçları biçimlendiren ekonomik ilişkiler ve tercihlerin
belirlenmesinde de üstüne düşen görevi ortam hazırlayarak yerine getirmiştir.
24 Ocak kararları hayata geçirebilmek için darbe kaçınılmazdı, onu da yaptılar
birilerin çocukları!
Bugün dahi bir çok katliamın failleri ortada değildir,
ortada olanlar ise biz kullanıldık demekte ya da hepten sessizlik içindeler. 12
Eylül öncesi yaşanan süreç bu yer altı örgütlenmesinin nasıl bir kaotik ortam
yarattığı ve insanların siyasetçiden ve siyasetin çözüm yollarından uzak bir
şekilde cephelere ayrıldığına tarih önünde hepimiz şahitlik ettik. 12 Eylül
öncesi bir çok cinayetin, katliamın arkasında bu gizli örgütlenme olduğu
konusunda artık bugün kimsenin kuşkusu yoktur, fakat yapılan eylemlerin arka
yüzü hep karanlıkta kalmıştır, failleri yapanların bir bölümü ışık altında
gözükürken, onların eylem yapmaları için ortam hazırlayanlar ve cinayetleri
planlanmayanlar hep gölgede kalmıştır, açığa tam çıkarılmış bir katliam ve
cinayet yoktur. Genelde bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinde ölenler hep suçlu
görülmüş, yaşayanlar ise kader kurbanı olarak anılarak cinayetlerin üstüne örtü
geleneksel bakış açısı içinde örtülmüştür.
12 Eylül tarihimiz içinde bir kırılma noktasıdır, kırılma
noktasını daha derinden kırılmaya ortam hazırlayan koşullarda bu arada yurt
dışında yakın komşularımızın siyasi tercihleri değişimi ile yaşayacaktık. Sovyetler
dağılmış, yerini bağımsız devletler alacaktı. Yakın komşu ülkeler NATO üyeliği
için başvuru yapacak ve sırası ile önce gözlemci, sonra üye olarak kabul
edilecektir. NATO ile yapılan özel gözlemci anlaşmalar ile NATO Genel
Merkezinde soğuk savaş yıllarında karşı kutupta yer alanlar aynı çatı altında
değişik büroları kullanacaktı. NATO en gizli ve en kanlı örgütlenmesi İtalya’da
“Temiz Eller” operasyonu ile dağıtılırken, bizim gibi ülkede kaderinin tam ne
olduğu tam anlaşılamamıştır. Susurluk Kazası ve sonrası yaşanan süreç bir
ekibin artık gözden çıkarıldığı ve mahkeme önüne doğru getirildiği
düşünülürken, ülkenin kendine özgün koşulları içinde aslında yeniden
yapılanmaya geçtiği ve yeni yapılanmanın ilk icraatları ile karşı karşıya
gelecektik. Özneler değişmiş ama yöntemler aynı gözüküyordu.
Bu değişim sürecinden MHP ve onun lideri çok ders aldığı ve
eskisi gibi onlara hizmet etmeyeceğini ilan etmişti. Kararlı bir duruş
sergileyen MHP lideri Türkeş ve onun devamında gelen Bahçeli ateşe benzin
dökmek yerine bekle ve gör politikasını ve soğukkanlılıkla izleme yöntemini
seçiyordu. (Bu arada MHP, Maraş, Çorum, Bahçelievler… ve Sivas katliamları
hakkında sessiz kalarak olayı sahiplenmeyi sürdükleri aşikardır ve bugüne kadar
hiç özür dilememişlerdir, MHP geçmişi ile yüzleşemediği sürece Gladio gibi
örgütlerin ihtiyaç duyduğu insanları yetiştirmeye ve barındırmaya devam
edecektir.) MHP ve benzeri partilerin tabanı her türlü sıcak çatışmaya hazırken
yukarında gelen baskılama ile bugüne kadar ülke içinde küçük yerel çatışmalar
dışında gerçek anlamda çatışma olmadı.
Bu demek değildir ki, MHP tabanı Gladio tarafından hala
hazır bir kahraman yaratma ortamı olmadığı aksine son cinayetlerde ortak yön,
çocuk yaşta kullanılan tetikçilerin bir zamanlar MHP vb. partilerin gençlik
örgütlenmelerine sempatizanı olması ve çevresinden öyle algılanması tesadüfi
değildir.
Tek doğru bakış açısı içinde ölme ve öldürmeye hazır gençler
yeni cinayetlerin parmak izi olacak ama arkasında örgütlenmenin üstü Abdi
İpekçi cinayetinde olduğu gibi karanlıkta kalacaktır. Abdi İpekçi katili ortada
her türlü mesajı rahatlıkla verirken, ondan daha ileriye gidilememiş olması
örgütlenenin ne kadar ince planlar ile örüldüğünün kanıtı gibidir.
NATO örgütlenmesi o şekilde kendisini korumaktadır ki, cinayete
parmak izini rahatlıkla bırakırken, sanki suçlu kendisi değilmiş gibi
soruşturma dahi yapabilmektedir.
Galdio virüs gibi her türlü anti virüs dalgasına göre
kendisini korumakta ve biçim değiştirerek, kendisini daha da güçlendirerek
özneleri değiştirerek yaşamaya devam etmektedir. Ülkemizde yaşayan azınlıklar
üzerine son üç cinayet parmak izini rahatlıkla ortaya koyarken, geçmişte olduğu
gibi asıl failler karanlıkta ve bizlere bakmaya ve yeni cinayetler için ortam
hazırlamaya ve toplum mühendisliği alanında çalışmalar yaptığını düşünmekteyim.
Komünizm tehlikesine göre örgütlenenler bugün o tehlikenin
ortadan kalkmış olmasına rağmen örgütlü olması ve örgütlü bir şekilde hareket
etmesi, cinayetlerin ve katliamların üstünden örtünün kalkmaması bu kurumun
varlığını devam ettirdiğinin sessizce haykırışı gibidir. Bugün dahi bir çok şey
devlet sırrı ve örtülü ödenek üzerinden operasyonlar yapılıyorsa ve
operasyonlar sonunda işlenen cinayetler faili meçhul olarak kalıyorsa, o ülkede
öznelerin değiştiğinin kanıtı gibidir.
Ülkemiz yeni bir kırılma sürecini yaşıyor, bu kırılma süreci
Ortadoğu ülkelerin kaderi ile bağlantılı bir şekildedir. Bu süreç içinde ülke
içinde bir çok operasyonun olması ve hedefi yönünde toplum mühendislerinin
belirlediği stratejilerine uygun değişimler yaşayacağımızı söylemek için kahve
falına bakmaya gerek yoktur. Global ekonominin ve o ekonomiyi yönetenlerin
çıkarlarına göre bizim gemi su alacak, yeri geldiğinde tamir edilecek, yeri
geldiğinde kaptanı değiştirtecektir. Bu ülke ve buna benzer ülkelerde gelecek
halkın iradesinden daha öncelikle başkalarının çıkarını daha önemli olduğunu
yaşayarak gördük, yaşamaya devam edeceğiz.
İsmail Cem Özkan