25 Ocak 2014 Cumartesi

Kontrgerilla değişirken…


Kontrgerilla değişirken…

Ülkemizin yakın tarihi içinde çok önemli bir yer tutan kontrgerilla üzerine bir çok yazı yazılmış, kitaplar çıkmış ama hala gün yüzüne tam olarak çıkarılamamış bir örgütlenme. NATO bilgisi dahilinde ve NATO ülkelerinde komünizm karşıtı bir örgütlenme olarak kendisini ifade etmiş olsa da bugün dahi örgütlü yapısını koruyor olmuş olası ve şekil değiştiren bir yapıya ve esnekliğe sahip olması nedeni ile kontrgerilla üzerine daha çok kitaplar ve makaleler yazılacak anlamına gelmektedir.
Latince'de kılıç anlamına gelen Gladio sözcüğünü ad olarak kullanan örgüt, Amerikan ve İngiliz kontrgerilla örgütlenmesi olan Stay Behind tarafından 1952 yılında kuruldu. CIA tarafından yönetilen ve finanse edilen örgüt, 1956 yılında ABD ile işbirliği içinde, casusluk ve gerilla savaşı yapmak üzere NATO üyesi olan ülkelerinde örgütlendi.
Gladio, NATO her üyesinin şartlarına uygun olarak ama örgütlenme kategorik yapısı ortak olan örgütlenmedir. Her ülkede farklı isimler altında yapı kurulmuş olsa da örgütleme şekli ve amacı incelendiğinde her birinin ortak yönü olduğu NATO yetkilileri tarafından da ret edilmiyor. Ülkemizde kontrgerilla olarak adlandırılan GLADİO örgütlenmesi olduğu ve varlığından yapılan eylemler sonucunda bir dönemin başbakanı bile haberi olmuştu. NATO’nun en zayıf halkasında GLADİO örgütlenmesi diğer ülkelerden farklı olarak nasıl oluşturulmuştu, neden olası birden fazla örgütlenme seçeneği ile karşı karşıya gelmişti? GALDİO her ne kadar yer altı örgütlenmesi olarak karşımıza çıkmış olsa da aslında ülkemizde yasal şekilde bir örgütlenenin içinde de paralel olarak yerini almıştı.  Bu iddiamızı doğrulamak için geçmişe ve özellikle bir insanın yaşamına büyüteç ile bakmak gerekmektedir. Tahmin edebileceğiniz gibi MHP Genel Başkanı ve hala onursal başkanı olan ALPARSLAN TÜRKEŞ.
1933 yılında Kuleli Askeri Lisesi’ne girmiştir. O günden sonra hayatında düşünemeyeceği bir yol çizgisinin de ilk adımını atmış oldu. O yıllarda henüz bizler NATO üyesi değildik, çünkü NATO  4 Nisan 1949 yılında ilk olarak resmi olarak biçimlenecekti. 1952 yılında Yunanistan ve Türkiye NATO üyesi oldu. O tarihlerde her iki ülkede konumundan ve zayıf ekonomik yapısından dolayı bir tartışmanın da içinde yer almaları kaçınılmaz oldu, çünkü her iki ülke Sovyetlerin Akdeniz’e inişin kapısı veya duvarı olarak NATO tarafından görülüyordu. Türkiye, bir takım NATO dışı ittifaklar içinde (İran ve Pakistan) o dönemin Sovyetler Birliği için duvar özelliğini koruyacaktı. Aynı yıllarda bir Sovyet işgali ya da Sovyet taraftarlarının yapacağı bir devrim sonrasında ülke için savunma ve saldırı amaçlı bir takım kontrol dışı ama NATO kontrolü ve bilgisi dahilinde örgütlenmelerde hayata geçirildi. Soğuk savaş sonlanana kadar yapıları ret edilen kurumlar, o tarihten sonra kabul edilmiş ve bir çok ülkede yapısı dağıtılmıştır.
Türkeş, 1648 Genelkurmay tarafından Amerika’ya gönderilecek ve orada Amerika Piyade Okulu ve Harp Akademisinde eğitim görmüş. İyi derece ile eğitimini tamamlamıştır. 1955 – 1957 yılları arasında Amerika’da Genel Kurmay temsil heyetinde görev yapmış.  Uluslar arası ekonomi eğitimi yapmış. 1959 yılında Almanya’da Atom ve Nükleer Okuluna gönderilmiş ve okulu başarı ile bitirmiştir. 27 Mayıs 1960 yılına kadar Avrupa’da bir çok NATO toplantısına Genel Kurmayı temsilen katılmıştır. 27 Mayıs 1960 tarihinden sonra ise darbe yapanlar arasında Milli Birlik Komitesi üyeliği yapmıştır. Yurtdışına gönderilene kadar Başbakanlık Müsteşarlığı görevini sürdürmüştür 13 Kasım 1960 hükümet müşaviri olarak Yeni Delhi’ye gönderilmiş ve orada üç yıl kalmıştır. 1964 yılında Türkiye’ye döndükten sonra Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi üye olmuş ve ondan sonra siyasi yaşamımızın vazgeçilmez bir siyasi adamı olmuştur. (Savunma, Alparslan Türkeş, Kamer Yayınları, 2013)
Kısaca yaşam öyküsünden de anlaşılacağı üzerine NATO gizli örgütlenmelerinden haberi olmaması ihtimali dahi olmayan bir kişi, siyasi yaşamımız içinde legal anlamda politika yapmıştır.
Gladio her ne kadar yer altı örgütlenmesi olmuş olsa da, bizim gibi sınır ülkelerde gelişen muhalif hareketlere karşı Gladio daha rahat hareket edebilmesi için ortam hazırlamak amacı ile görünür örgütlenmelerde kullanmış olması olasılık dışı değildir.
Gladio, var olan devlet yapısının devamını ve sürekliliğini sağlamak amacı ile inşaat edilmiştir. MHP 12. Büyük kurultayında (18 Mayıs 1975, Ankara) buna bir gönderme vardır “Anayasayı, demokratik nizamı savunur.” demektedir. (Savunma, Alparslan Türkeş, Kamer Yayınları, 2013, s:46)
“Türk Devleti’nin varlığına karşı girişilen her türlü hareket, kaynağı ne olursa olsun, artık, devletin çelik yumruğunu karşısında bulacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır. Bu konuda bizim görevimiz yine devlet kuvvetlerine yardımcı olmak, çağın savaşı olan propaganda harbinde medeni cemiyetlere, medeni cesaret sahiplerine düşen vazifeyi yerine getirmektir.” (s:47)
MHP teşkilatlarına sürekli uyarı yazısı göndermekte ve içlerine karışabilecek her hangi bir sızmaya ve kışkırtmaya karşı resmi uyarılarını yapmaktadır. “…sıkı denetim meydana getirilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması zorunludur.” (s:51) altı çizilen cümleler kurarken, disiplin ön plana çıkarılmıştır. Genel merkezin haberi olmadan hiçbir hareketin olunmayacağı vurgusu yapılmaktadır. Buradan da anlaşılacağı üzerine bazı şeylerin farkındalar ve kendilerince önlem almaya çalışmaktalar. 12 Eylül öncesi yaşanan olaylar tüm toplumun önünde olmuştur, mahaller cephelere bölünmüş, taraflar öncelikle taş atmayla başlayan süreç, 12 Eylül günlerine kadar silah ve bombalara kadar gelmiştir. Cepheler arası savaşta güçlü olanlar ile güçlü olmak isteyenlerinde savaşına şahitlik edilmiş, devlet ile mücadele etmekten daha çok, muhalifler arası yaşanan bir iç savaş görüntüsü ortaya çıkmıştı. Devleti temsil eden ve devlet güçleri ile hareket eden MHP ve diğer tarafta kalanlar arasında yaşanan çatışma süreci, beyinlerde devlet ile mücadele ve devleti savunma şeklinde propaganda ile biçimlendirilmiştir. Bir anlamda devlet direkt hedef konumuna gelmemiş ama devleti koruma adına NATO bilgisi dahilinde bir darbe gerçekleştirilmiş, darbe öncesi yapılan operasyonlar ile tarafların güçleri test edilmiştir. Galdio üstüne düşüne görevi en iyi şekilde hayata geçirmiş ve birbirine benzer ülkelerde domino taşı gibi arka arkaya darbeler olmuş ve her tarafta sanki karbon kağıdına kopyalanmış gibi senaryolar hayata geçirilmiş, ülkenin insanı, kaynakları ve global ekonominin bir aracı haline getirilmiştir. Galdio sadece siyasi sonuçlar ile ilgilenmemiş, siyasi sonuçları biçimlendiren ekonomik ilişkiler ve tercihlerin belirlenmesinde de üstüne düşen görevi ortam hazırlayarak yerine getirmiştir. 24 Ocak kararları hayata geçirebilmek için darbe kaçınılmazdı, onu da yaptılar birilerin çocukları!
Bugün dahi bir çok katliamın failleri ortada değildir, ortada olanlar ise biz kullanıldık demekte ya da hepten sessizlik içindeler. 12 Eylül öncesi yaşanan süreç bu yer altı örgütlenmesinin nasıl bir kaotik ortam yarattığı ve insanların siyasetçiden ve siyasetin çözüm yollarından uzak bir şekilde cephelere ayrıldığına tarih önünde hepimiz şahitlik ettik. 12 Eylül öncesi bir çok cinayetin, katliamın arkasında bu gizli örgütlenme olduğu konusunda artık bugün kimsenin kuşkusu yoktur, fakat yapılan eylemlerin arka yüzü hep karanlıkta kalmıştır, failleri yapanların bir bölümü ışık altında gözükürken, onların eylem yapmaları için ortam hazırlayanlar ve cinayetleri planlanmayanlar hep gölgede kalmıştır, açığa tam çıkarılmış bir katliam ve cinayet yoktur. Genelde bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinde ölenler hep suçlu görülmüş, yaşayanlar ise kader kurbanı olarak anılarak cinayetlerin üstüne örtü geleneksel bakış açısı içinde örtülmüştür.
12 Eylül tarihimiz içinde bir kırılma noktasıdır, kırılma noktasını daha derinden kırılmaya ortam hazırlayan koşullarda bu arada yurt dışında yakın komşularımızın siyasi tercihleri değişimi ile yaşayacaktık. Sovyetler dağılmış, yerini bağımsız devletler alacaktı. Yakın komşu ülkeler NATO üyeliği için başvuru yapacak ve sırası ile önce gözlemci, sonra üye olarak kabul edilecektir. NATO ile yapılan özel gözlemci anlaşmalar ile NATO Genel Merkezinde soğuk savaş yıllarında karşı kutupta yer alanlar aynı çatı altında değişik büroları kullanacaktı. NATO en gizli ve en kanlı örgütlenmesi İtalya’da “Temiz Eller” operasyonu ile dağıtılırken, bizim gibi ülkede kaderinin tam ne olduğu tam anlaşılamamıştır. Susurluk Kazası ve sonrası yaşanan süreç bir ekibin artık gözden çıkarıldığı ve mahkeme önüne doğru getirildiği düşünülürken, ülkenin kendine özgün koşulları içinde aslında yeniden yapılanmaya geçtiği ve yeni yapılanmanın ilk icraatları ile karşı karşıya gelecektik. Özneler değişmiş ama yöntemler aynı gözüküyordu.
Bu değişim sürecinden MHP ve onun lideri çok ders aldığı ve eskisi gibi onlara hizmet etmeyeceğini ilan etmişti. Kararlı bir duruş sergileyen MHP lideri Türkeş ve onun devamında gelen Bahçeli ateşe benzin dökmek yerine bekle ve gör politikasını ve soğukkanlılıkla izleme yöntemini seçiyordu. (Bu arada MHP, Maraş, Çorum, Bahçelievler… ve Sivas katliamları hakkında sessiz kalarak olayı sahiplenmeyi sürdükleri aşikardır ve bugüne kadar hiç özür dilememişlerdir, MHP geçmişi ile yüzleşemediği sürece Gladio gibi örgütlerin ihtiyaç duyduğu insanları yetiştirmeye ve barındırmaya devam edecektir.) MHP ve benzeri partilerin tabanı her türlü sıcak çatışmaya hazırken yukarında gelen baskılama ile bugüne kadar ülke içinde küçük yerel çatışmalar dışında gerçek anlamda çatışma olmadı.
Bu demek değildir ki, MHP tabanı Gladio tarafından hala hazır bir kahraman yaratma ortamı olmadığı aksine son cinayetlerde ortak yön, çocuk yaşta kullanılan tetikçilerin bir zamanlar MHP vb. partilerin gençlik örgütlenmelerine sempatizanı olması ve çevresinden öyle algılanması tesadüfi değildir.
Tek doğru bakış açısı içinde ölme ve öldürmeye hazır gençler yeni cinayetlerin parmak izi olacak ama arkasında örgütlenmenin üstü Abdi İpekçi cinayetinde olduğu gibi karanlıkta kalacaktır. Abdi İpekçi katili ortada her türlü mesajı rahatlıkla verirken, ondan daha ileriye gidilememiş olması örgütlenenin ne kadar ince planlar ile örüldüğünün kanıtı gibidir.
NATO örgütlenmesi o şekilde kendisini korumaktadır ki, cinayete parmak izini rahatlıkla bırakırken, sanki suçlu kendisi değilmiş gibi soruşturma dahi yapabilmektedir.
Galdio virüs gibi her türlü anti virüs dalgasına göre kendisini korumakta ve biçim değiştirerek, kendisini daha da güçlendirerek özneleri değiştirerek yaşamaya devam etmektedir. Ülkemizde yaşayan azınlıklar üzerine son üç cinayet parmak izini rahatlıkla ortaya koyarken, geçmişte olduğu gibi asıl failler karanlıkta ve bizlere bakmaya ve yeni cinayetler için ortam hazırlamaya ve toplum mühendisliği alanında çalışmalar yaptığını düşünmekteyim.
Komünizm tehlikesine göre örgütlenenler bugün o tehlikenin ortadan kalkmış olmasına rağmen örgütlü olması ve örgütlü bir şekilde hareket etmesi, cinayetlerin ve katliamların üstünden örtünün kalkmaması bu kurumun varlığını devam ettirdiğinin sessizce haykırışı gibidir. Bugün dahi bir çok şey devlet sırrı ve örtülü ödenek üzerinden operasyonlar yapılıyorsa ve operasyonlar sonunda işlenen cinayetler faili meçhul olarak kalıyorsa, o ülkede öznelerin değiştiğinin kanıtı gibidir.
Ülkemiz yeni bir kırılma sürecini yaşıyor, bu kırılma süreci Ortadoğu ülkelerin kaderi ile bağlantılı bir şekildedir. Bu süreç içinde ülke içinde bir çok operasyonun olması ve hedefi yönünde toplum mühendislerinin belirlediği stratejilerine uygun değişimler yaşayacağımızı söylemek için kahve falına bakmaya gerek yoktur. Global ekonominin ve o ekonomiyi yönetenlerin çıkarlarına göre bizim gemi su alacak, yeri geldiğinde tamir edilecek, yeri geldiğinde kaptanı değiştirtecektir. Bu ülke ve buna benzer ülkelerde gelecek halkın iradesinden daha öncelikle başkalarının çıkarını daha önemli olduğunu yaşayarak gördük, yaşamaya devam edeceğiz.
İsmail Cem Özkan