9 Mart 2014 Pazar

Türkiye’de sosyal demokrasi faşizmi besliyor!

Türkiye’de sosyal demokrasi faşizmi besliyor!

Faşizm, toplumun çelişkilerinden beslenir, faşizm için düşman yaratılması veya düşmanın olması zorunludur. Düşman olmadan faşizm büyüyemez, gelişmez ve geniş halk kitlesi ile buluşamaz. Öncelikle faşizm için düşman olması şarttır. Faşizm elbette sivil tabanı olması için bazı şartların olgunlaşması gereklidir, bazı şartlar oluşmadan faşizm tabanda kitleselleşemez. Bu ortamı hazırlayan siyasi aktör ülkemizde de olduğu gibi sosyal demokrat düşünce yapısıdır. Sosyal demokrat olduğunu iddia eden yapılar, partiler faşizm için ortam hazırlar ve faşizmin çizmeleri altında yok olur!
Sosyal demokratlar, çıkarları gereği toplumun çelişkilerinden yararlanır ve devletin gücü tarafında kendilerini konumlandırırlar. Sosyal demokratlar için öncelik devlettir. Toplumun çıkarından önce devletin çıkarı ve var olan statünün devamından yana tavır koyarlar. “Liberalleşen” sosyal demokratlar her ne kadar devleti küçültme adına işlem yapmış olsalar da Almanya ve İngiltere örneğinde olduğu gibi sosyal demokrat iktidarların olduğu bölgelerde faşist hareket yabancı düşmanlığı ya da din düşmanlığı üzerinden tabanda yayılmaya devam etmişlerdir. Sosyal demokrat politikalar bu düşmanlığı önleme yanına, alttan alta sessiz desteklemekte ve düşman olarak ilan edilenlerin şehrin bir yerinde toplanmasına özen gösterirler. Almanya ve İngiltere örneğinde olduğu gibi adı konuşmamış gettolarda yabancılar bir arada yaşamaya devam eder ve bu çok doğalmış gibi algılanır.
Ülkemizde yabancı düşmanlığı yerine Kürt ve azınlıklar üzerine düşmanlık yüzyıllardır vardır. Osmanlı devletinin dağılması Hıristiyan toplumun Kilislerde örgütlenmesine bağlaması yanında, Müslüman olan Kürtlerin ise ulus devleti içinde ayrı bir kültür olarak kendilerini tanımlamaları ve yaşamaları ulus devletin tanımına aykırıdır ve ulus devletin çıkarı bu duruma karşıdır. Sosyal demokrat iktidarlar, ulus devlet kavramı içinde farklı olana karşı hoşgörü sınırını devlet çıkarı temelinde oturtmuş, her ne kadar uygulamada bazı istisnai durumlar olmuş olsa da genel düşünce yapısı azınlıklar ve diğer kültürlerin kendilerini ifade etmelerine kapalıdır ve sinsi bir şekilde faşizmin yaygınlaşması için ortam hazırlarlar. En azından sürekli gündeme gelen faşist söylemden biri, güneydoğu Anadolu bölgesini Yahudiler satın aldı. Öyle bir şey olmadığını tapu kayıtları ortada olmasına rağmen, bu söylenceyi genelde sosyal demokrat olduğunu iddia eden politikacılar seslendirmişlerdir. İktidar da gerek gördüğünde bu yalana sarılmıştır. Türk dilinin kendisine özgü ırkçı kelimeleri günlük yaşam içinde sık kullanılması toplum içinde azınlıklara karşı düşmanlık sürekli beslenmekte ve Malatya veya Dink cinayetinde olduğu gibi kendisini açıktan gösterebilmektedir. Bu dil yapısını elbette sadece sosyal demokratlar kullanmaktadır, toplumun hemen hemen her kemsinden insanın kullandığına şahitlik edebiliriz.
Faşizm, ülkemizde hep varlığını hissettirmiştir, çünkü tarih ile yüzleşilmemiş katliamlar ve cinayetler faşizmin varlık sebebidir.  Bu kanlı ve karanlıkta kalan olaylar, ülke içindeki yaşanan çelişkilerin kökleridir.
Ülkemizde Dikili’de başlayan, Urla’da devam eden ve son olarak Fethiye’de tabela indirmeye kadar varan faşist saldırıların temelinde sosyal demokratların Kürt sorunu karşısında çözümünün olmamasında yatmaktadır. Ülke, Kürt sorununda ve azınlıklar konusunda çelişkilerin olduğu gibi korunması ve var olan statün devamı konusunda tavır belirlemesinde yatmaktadır. Devlet, ulus devlet tanımı içinde varlığını koruması gerektiği fikri ve ideolojisi sosyal demokratların baş çelişkisidir. Çok kültürlü, çok dilli, çok inançlı bir devlet fikrine hala kapalıdırlar. Her ne kadar uygulamada cem evleri açmaları ve desteklemeleri gibi açılımlar gösteriyor olmuş olsalar da devletin en zayıf karnı olarak ifade edilecek ve bu durum sadece şimdiki zamanı ifade ediyor olsa da sosyal demokrat düşünce yapısı ve politikasının ileri adımları düşünemediği ve günü kurtarma politikasından başka seçeneğinin olmadığını göstermektedir. Her ne kadar Kürt sorunu konusunda teorik çalışmalar yapmış ve ellerinde bu çalışma dosyaların olmuş olması, tabanına bu çalışmaların sonuçları hakkında ikna edici çalışma içinde olmadıkları yaşanan bu saldırlar ile daha da çıplak olarak ortaya çıkmıştır. Sosyal demokratların tabanı bugün için faşist örgütlenmelere olanak yaratırken, tabanın da faşist örgütlenmeler içinde olabileceğini ve faşist saldırlar içinde yer alabileceğini görmekteyiz. Kısaca sosyal demokratlar faşizmin ayak seslerini daha da gür çıkması için ortam hazırlamakta ve içinden faşist çetelerin ve örgütlerin taban yapmasına olanak sunmaktadır.
Elbette ülkedeki çelişkilerden sadece sosyal demokratlar beslenmiyor ve diğer ideolojilerde nefret ve düşmanlık söylemlerine kendilerince katkı sunmaya devam etmekteler. Elbette bu söylemler zaman zaman karşılıklı söylemler şeklinde de devam etmektedir. Devletin yapısında çok kültürlü, çok dilli, çok dinli toplum içinde çözümüne inanmayan kesimler Kürt sorununu düşmanlık temelinde cephelere ayırmada ve çatışmadan beslenmekteler… Faşizm bu ortamdan beslenir ve tabanda ırkçı temelli bir örgütlenme ile kendi cephesini kurar. Çatışma kaçınılmaz olarak ayrışmayı ve toplumun bölümlerini homojenleşmesi için yeniden örgütlenmesini ortaya getirir.  

İsmail Cem Özkan