Karanlıkta kaldık, karanlıktan hala çıkamadık!
Bir gün herhangi bir ülke değil, yaşadığımız ülkede ülkenin üçte ikisi
karanlıkta kaldı. Kafalar karıştı, ne yapacağını bilemeyen esnaf hemen
jeneratör almak için satan firmalara ulaşmaya çalıştı. Olanlar ise mazot almak
için en yakın petrol bayisine koştu. Dükkanların önlerinde irili ufaklı
jeneratörler ve onların oluşturmuş olduğu ses kirliliği var olan kirliliğe
biraz daha katkı sundu.
Acaba ülkede bir şeyler mi oluyor diye bir birine merak içinde soran
bakışlar ve anlama telaşı içinde insanlar, seçim de yok ama diye ünlem ile
biten cümleler kurmaya başlıyor.
O ana kadar kimsenin aklına gelmeyen neden sonuç ilişkileri hemen ortalık
yere serilip dillendirilmeye başlıyor. Acaba devlet büyüklerinden birine
suikast mı oldu? Evet, bir yerde bir şeyler oldu ama ulaşılması ve
bilgilendirilmesi istenmiyor! Karmaşık duygular ve anlamsız cümleler!
Sorunun ekonomik bir karşılığı mutlaka vardır, çünkü en işlek zamanlarda
dükkanların kasaları çalışmıyor, fiş kesemedikleri için alış veriş aksıyor.
Kredi kartı ile alış veriş yapma alışkanlığı olanların ceplerinde nakit para
yok! Oturmuşsun bir cafe de ya da lokantada bir şeyler ısmarlamışsın, kartın
cebinde ama kasa çalışmıyor! Her yer karanlık nidaları bile
sokaklardan duyulmuyor, ne radyo ne de cd çalarlardan ses çıkmıyor, çünkü
elektrik yok, ezgilerin yerini jeneratör motorları almış, takatakataka…
Bazı bürolar karanlığa mum ile karşı koyuyor ama çalıştıracakları
bilgisayarlarının pillerindeki şarj bitmek üzere. Yazdıklarını mail olarak atma
imkanları da kısıtlı, çünkü cep telefonunu modeme dönderip yapacak ama çekim
alanı sorunu var!
Van dışında her yerde elektrikler yok diyor biri, ne İzmir, ne Ankara, ne
de Mersin… elektrik içinde olayları izleyebiliyor, hepsi karanlıkta ve cep
telefonları ile ulaşanlar bu kadar geniş çaplı bir kesintinin arkasında kedi mi
diye soruyor ama aynı anda tüm şehirlerde kediler trafolara mı hücum etmiş,
onları kim eğitmiş!?
Karanlıkta insanlar elektriğin önemini bir kere daha iyi anladılar, nasıl
köle yapıldıklarını ve bağımlı hale dönüştürüldüklerini kısa da olsa
düşündüler. Birkaç gün öncesinden tv ekranlarında, sokakların billboardlarında
Akkuyu Nükleer Santrali ilanı çıktı, algı oluşturulmaya çalışılıyor. Temiz
enerji, gülen ve spor yapan insanlar! Her elektrik kesintisi işte bakın
elektriğimiz bize yetmiyor, santral gerekli imajı oluşturulmak için PR
firmaları tarafından uygulanan bir algı tekniğidir. Geçmişte her baraj inşaatı
öncesi ülke karanlığa kısa süre kalır, saatli elektrik kesintileri düzenli
yapılırdı. Geçmişin karanlık propagandası bu güne mi uyarlanmıştı? Söz sokağa
dökülmüştü, yemedik biz bu karanlık numarasını diyenlerin de sesleri caddelerin
duvarlarında ve billboardlarda yankılandı. Ama bunu fırsat bilenler meclisten
sabaha karşı düzenlemeyi geçirmişle. Yani boşuna dedikodu çıkmamış oldu, madem
çıktı gereğini yerine getirelim dediler sanırım!
Zaman karanlıkta geçti ve elektrikler geldiğinde web gazeteciliği yapan
sitelerin duvarlarına teknik bilgiler yansımaya başladı. Bu kadar büyük ve
çaplı bir elektrik kesintisinin nedeni elektrik hatlarında olması gereken
değerin altında elektriğin olmasıymış. Doğalgaz ile elektrik üreten santraller,
dolarda ki ani yükselme sonucunda karlarında büyük bir düşüş yaşamışlar, çünkü
ödemelerini sabit kur üzerinden değil, borsadaki harekete göre yapıyorlarmış.
Haftalar öncesinden hatta aylara bile vurabiliriz, Merkez Bankası genel
müdürüne kavgada ağza alınmayacak sözler söylenmiş, “beceriksiz”, “neyi
bekliyor”, “bilmiyor” gibi sıfatlar havada uçuşmadan mikrofonlar aracılığı ile
duyulan cümleler ve kelimeler doları olağan çizgisinden çıkarmış, yerinden
yukarıya doğru fırlatmış. İşte bu fırlamadan kar elde edenler kadar zarar
edenlerde olmuş. Zarar edenler ayakkabı kutusunda biriktirdikleri paraları
kaslarına almadan sorunu santralı kapatarak çözme yoluna gitmişler. Zararın
neresinden dönersen kar diyerek santrallerde bakım yapılıyor bahanesi ile sivil
itaatsizlik örneği gösterilebilecek sessiz bir direnişe geçmişler. Elbette bu
direnişten birileri (muhatapları) haberi olmuştur ama bizim gibi tüketici
nereden bilsin yukarıda fillerin nasıl tepiştiğini! Birden karanlıkta kaldı
sonuçta, üstelik kamuoyunda açıkça da tartışılmamış bir konu!
Dolar fırlamış, elektrik üreten santraller bakımda. Bu elektrik hatlarında
olması gereken elektrik oranın düşmesine sebep olmuş. Bir anda ülke elektrik
üretimi ortalamanın altına düşünce Avrupa enterconnecte sistemi (ENTSO-E)
şalterleri indirmiş, elektrik dağıtımının güvenliği için!
Yani kardeşlerim, abilerim, ablalarım ve de sevgili kadınlar ve de erkekler
anlayabildiğim kadarı ile yaşadığımız aslında hiçbir şeyden yasalar önünde
sorumlu olmayan bir kişinin mikrofonlar önünde çalışanına ayar vermeye
kalmasının sonucuymuş... Kısaca karanlığın teknik açıklaması böyleymiş…
Birileri sivil itaatsizlik yapmış, bakıma almış. Yaslarda yasak olmayan ama
mesaj içeren bir durum, öte yandan bu elektrik üretimi için canla başla genelde
yandaş işadamları lehine özelleştiren ve özel firmalara elektrik ürettirip
satın alan devletin bir açığı da bu karanlıkta kalınca gün yüzüne çıkmış.
Kısaca daha çok para için ülke karanlıkta bırakan özel firmaların sorumsuzluğu
ve bunu denetleyecek kurumun yetersiz kalmasıymış... Şimdi soru şu; bir daha bu
olay olmaması için nasıl bir elektrik piyasası yapılandırılacak? Üretim
yapmayan firmalara yaptırım gelecek mi?
Karanlıkta kalmamızın sonuçları itibarı ile; ortada kimse suçlu değil,
kimse sorumlu değil...
Her yer karanlıktı. Elektrik geldi, her yer yine de karanlık!
İsmail Cem Özkan