Savaşı
durdurun!
Mülteci sorunu
ancak savaş bittiğinde ortadan kalkar, savaş olduğu ve devam ettiği sürece
mülteci kavramı ile yakinen tanışacağız. sokaklarımız, şehirlerimiz,
parklarımız savaş kaçkını insanlar ile dolması, el açan insanların her an size
anlamadığınız bir dilden bir şeyler söylemesi başlarda şaşırtıcı gelecek ama
zaman içinde kanıksayacağız. Çünkü savaş olan ülkeden gelen insanlar sınırları
aşarak kendilerini daha güvenli ve yaşayabilecekleri ortam ararlar, gittikleri
ülkenin içinde yaşayacakları alan yaratırlar ve yaşarlar.
İnsan için her
şeyin önünde önce yaşama hakkıdır, daha sonra seyahat, çalışma, eğitim alma…
kısaca insan haklarında yer alan her hak mülteciciler içinde talep edilmeye
başlar. Çünkü artık onlar geçici değil, savaşın uzamasına göre kalıcı, hatta
bizden birileri de olabilirler. Savaşlar biter ama mülteci yaşamı göçmen yaşama
dönüşür ve kendi dünyaları içinde etnik oluşan bir pazarın içinde yaşamaya
devam ederler. Hatta ileride gelecek olan mültecilileri büyük olasılıkla
istemeyecekler, tırnakları ile kazdıkları serveti paylaşmak ve yaşam
standartlarını düşürmek istemeyeceklerdir. Bir ülkede yabancı düşmanlığı
mülteciciler ile ortaya çıkmaz ama artar, bu artış dönemleri olağanüstü
koşulları temsil eder. Bu koşullar içinde gelen her mülteciye karşı yerli halk
kadar göçmen halkta düşmanlık besler ve yaşadıkları ülkeden gitmelerini
isterler. Düşman görünürken, düşman görmeye başlar göçmenler…
Savaş artı
değer olan her yerde vardır, o yüzden savaşın tarihi insanlığın artı değer
üretebildiği zamandan beri vardır. Zenginliğin olduğu yerde fakirlik,
çalışmanın olduğu yerde yağmanın olması tarihin bize fısıldadığı gerçeklerdir.
Artı değer zenginlik yaratmadığı zamana kadar da bu böyle gidecek! Zenginleri
fakirleştirmeden, fakirleri zenginleştirip onların seviyesine çıkardığımızda
savaş ortadan kalkacaktır. Savaş, devlet mekanizmasının ortadan kalması ile
tarihin çöplüğüne bir daha doğmamak için atacağımız zaman artık bu yıkımları
konuşmayacağız!
Savaşı devlete
ihtiyaç duyduğumuz sürece konuşacağız, her dönemde de mülteci olacak, ölenler
olacak, katliamlar kaçınılmaz olarak kendisini gösterecektir. Düşman ve kurban
sürekli değişecek ama devlet için ölüm her dönemde kendisini kitlesel ya da
bireysel olarak hissettirecektir.
Savaş ve yarattığı
sorunlar her dönemde farklılıklar ve kendisine özgü sorunları da beraberinde
taşımıştır. Her savaşın özgün koşulu olduğu için bir birleri ile nedenleri ve
sonuçları ile karşılaştıramayız, çünkü hızlı bir şekilde ilerleyen kitlesel
imha silahları ve üretenler her dönem için çıkarları gereği başka senaryolar
ile karşımıza çıkacak ama sonuç hep aynı olacaktır. Ölüm! Kan toprak ile
sulanacak ya da bir kaldırama insanın gölgesi sonsuza kadar kalacak şekilde
kendisi buharlaşacaktır.
Savaş yeniden
kapımızda, hatta sahillerimize sonuçları vurmaya başladı. Ülkenin her yeri
mülteciciler ile yüzleşmekte. Sınır kapısından geçenlerin önemli bir bölümü
batıya göç etmeye ve orada kendilerine uygun bir yaşam kurma savaşının ilk
adımlarını atıyorlar. Bu mülteci dalgasına değişik kesimlerden değişik tepkiler
gelmeye başladı. Avrupa’da siyai otoriteler farklı, halkı farklı tepki vermeye
ve işin çözümü için adım atmıyorlar, sadece geçici çözüm yolları ile günü
kurtarma telaşı içindeler.
İnsanlık
tarihi içinde bu kadar kanlı bir göç dalgası hiç olmamıştır. Kitlesel olarak
savaştan kaçanlar Akdeniz sularına gömülüyor ve yok oluyorlar. “No Name” adı
verilen bir gündemde, isimsiz insanlar yok oluyor. Akdeniz’in güneyinden ve
doğusundan kuzeye doğru bir göç dalgası günlük yaşam içinde artık görünür oldu
ve ölümler kanıksanmaya başlandı. Libya açıklarında büyük gemilerin içinde
kitlesel ölümler artık sıradan olay olmuş, gemiyi batıran kaptanları yakalama
telaşına düşülmüş. Elbette gümrüklerden geçen hiçbir şey devlet bilgisi dışında
değildir. Yasal ya da yasa dışı kabul edilen her şey istatistiğin bir
rakamıdır.
Avrupa’da
yaşayan bir bölüm eski mülteci, şimdilerin göçmenleri gelenlere karşı
hoşgörüsüz davranırken, bir bölümü de sınırları açın diye bağırmaktadır. Fakat
bu çıkışlar sorunu tam olarak tanımlamamakta ve geçici ve acil çözüm olarak
önümüze getirilmektedir. Her iki tavır bana göre yanlıştır, çünkü savaş devam
ediyor ve savaştan beslenen batı ülkeleri isterlerse savaşı durduracak güçleri
vardır ve o güçlerini kullanmaları için baskı gurubu kurulmalıdır. Savaştan
gelen refahı istemiyoruz, savaşa hayır!
Mültecicileri
oluşturan koşul olan savaşı durdurun!
Batı dünyası
(emperyalist devletler) savaşın kazanan tarafında, savaşın yükünü çeksin demek
güzel ama insanları yerinden alıp başka yere götürmek insanlık dramıdır. Savaş
koşulları içinde kara paranın (Avrupa için ) harekatı kontrollüdür, kontrol
dışı emperyalist devletler için tehlike çanının çalmasını anlamına gelir ki, bu
riski göze alamazlar. (istihbarat bu işin kullanılır). Sınır geçişlerinde (ne
geçerse geçsin) ülkelerin güvenlik birimlerinin haberi olmaması diye bir
şey olmaz... Yani karanlık noktalarda yaşanan dram, trajedi birileri için gelir
kaynağı ve korkuyu yayma aracı oluveriyor…
Sınırları
ortadan kaldırın! Emperyalist savaşa ve emperyalistlerin oluşturduğu sınır
çizgilerine hayır!
Avrupa halkları bu mülteci akımı karşısında nasıl bir tepki vereceği birileri önceden planlamış ve beklentiler yönünde iç kamuoyu oluşmasını bekliyor. Yabancı düşmanlığı İslami fobi kavramları bu sürecin sadece adlandırılmış halidir.
Avrupa beklentisi karşısında İslam ülkelerinden gelen mültecicilerin de başka amacı göç sırasında ‘Kızıl Haç’ yardım kuruluşu tarafından verilen yardımları ret eden bir kesimin olması başka hesaplarında olduğunu ilan ediyor... Evet, cihat mülteciciler tarafından gavur ellerinde başka bir yöntem ile kutsal amaçlar için hayata geçiriliyor...
Avrupa halkları bu mülteci akımı karşısında nasıl bir tepki vereceği birileri önceden planlamış ve beklentiler yönünde iç kamuoyu oluşmasını bekliyor. Yabancı düşmanlığı İslami fobi kavramları bu sürecin sadece adlandırılmış halidir.
Avrupa beklentisi karşısında İslam ülkelerinden gelen mültecicilerin de başka amacı göç sırasında ‘Kızıl Haç’ yardım kuruluşu tarafından verilen yardımları ret eden bir kesimin olması başka hesaplarında olduğunu ilan ediyor... Evet, cihat mülteciciler tarafından gavur ellerinde başka bir yöntem ile kutsal amaçlar için hayata geçiriliyor...
İşgal savaş
ile değil, savaşın sonucu göç ile de olabilir.
Beklenmeyen bu
durum ve sonuç karşısında Avrupa devletleri nasıl bir tavır içinde olacak?
Çünkü El Kaide ve 11 Eylül tecrübesi henüz unutulmuş değildir.
Avrupa
Ortadoğu’da enerji kaynaklarına göz dikerken, kendi içinde başka şeyleri
kaybetme ve halkına sunduğu hayat standardını kaybetme ile karşı karşıyadır.
Yaşadığımız
sürecin net bir tarih çizgisi yoktur, iç içe geçmiş ve ilişkiler de bu geçiş
içinde fluğdur...
Evlerimizde şimdilik gözlemciyiz bu yaşanan trajediye, fakat savaş ateşi sınır tanımaz, birden bizler de mülteci olabiliriz...
Savaş durdurulsun, halklar savaş nedeni ile göç etmesin!
Emperyalist savaş ve onun sonuçlarını durduracak gücümüz ne yazık ki bugün ki örgütlü yapımız içinde yok! Ama bu yok olanı ortadan kaldıracak ve imkansızı isteyebiliriz...
Evlerimizde şimdilik gözlemciyiz bu yaşanan trajediye, fakat savaş ateşi sınır tanımaz, birden bizler de mülteci olabiliriz...
Savaş durdurulsun, halklar savaş nedeni ile göç etmesin!
Emperyalist savaş ve onun sonuçlarını durduracak gücümüz ne yazık ki bugün ki örgütlü yapımız içinde yok! Ama bu yok olanı ortadan kaldıracak ve imkansızı isteyebiliriz...
Emperyalist
savaşa hayır!
Emperyalistler
tarafından çizilen yapay sınırlara hayır!
İsmail Cem
Özkan