Muhalefet olmak!
Muhalefet olmak kaderimiz
midir, yoksa bizim de gizliden
gizliye istediğimiz bir durum mu?
Soru ancak bizim gibi bir ülke içinde
anlamı olur, aksi halde başka ülkelerde sol iktidar yürüyüşü
içinde ve zaman zaman da olsa iktidara
gelip tarihin gidişine
etki etmektedir. Ülkemizde
sol ne zaman iktidara gelse kontrgerilla onun iktidarı döneminde
toplu katliama yol açan eylemlere
imza atmış ve iktidarı aciz göstermiştir. Kanları
yerde kalmayacak sözü her daim söz olarak
kalmış, sorunun arkasına
ve cinayetin senaryosunu
yazanlara kadar ulaşamamıştır. Bugün dahi bir çok faili meçhul cinayetin
arkasında bu takipsizlik
ve kanıt eksikliğini
görmekteyiz. Eğer birkaç
cinayetin gerçek failleri
ortaya çıkarılmış olsaydı
bugün dahi işlenen
cinayetler bu kadar pervasız ve göz göre yapılabilinir miydi?
Sol, bu cinayetlerde
aslında mazlumdur, fakat öyle bir algı operasyonu
içinde ve propaganda
sonunda ölen suçlu katiller kahraman
olarak anılır olmuştur,
algılanmıştır. Tarih yazıcılar
bugünleri anlatırken resmi söylemin dışında
söz söylemediği, bulvar
gazetesinin oluşturmuş olduğu
algılar ile doğruları
ve gerçekleri olduğu
gibi değiştirdiğini ancak olayları bire bir yaşayanlar
bilebilir, büyük çoğunluk
yalana yalan diyecek
ne bilgi birikimi
ne de kırpıntısına
sahiptir.
Ülkemizde solun genel bir duruşu
var, sürekli muhalefet
olmak!
Her toplumsal kırılış
sürecinde solun konumu
muhalefette iktidarı eleştirmek
şeklinde olmuş gelmekte
olana karşı tutum sergileyemeden olayların
içine düşmüştür. Aslında
Bülent Ecevit’in yıllar
öncesinden söylediği ve yargılandığı sözde ki gibi bizler sadece
seyirciyiz ve sahada
oynanan oyuna müdahil
olamamaktayız.
Sol, salonlarda geleceğini
tartışmakta, meydanlarda ise saldırı olduğunda
savunma konumunda kalarak
mazlumun yanında yerini
almış ve mazlumların
haklarını savunurken ideal olan perspektifinden uzaklaşmıştır. Sol, adaletli, özgür bir gelecek
için mücadele eder ve bu hedef yönünde
örgütlenir denmiş olsa da bu sözler sadece
sol tanımlanırken kullanılan
ama içinde adaleti,
özgürlüğü sağlayamamıştır. Parti disiplini adı altında sağ örgütlenmeden pek farkı olmayan
şekilde iç işlerini
yürütmekte ama mazlum
yanında kavgasında her daim muhalefette
kaldığı ve azınlık
olduğu için azınlıkların
gözünden özgürlüğü tanımlamakta
ve onu istemektedir.
Solun pratikte işlevi,
var olan toplumsal
muhalefete destek ve oluşmakta olan toplumsal dinamikler
için (sol fikrinin
çok dışında ılımlı
İslam / etnik siyaset içinde
olabilen veya başka oluşmakta olan gelişmelere) karşılıksız
alt yapı oluşturmak
ve onlara stratejik
destek vermek! Peki, bu durumda
solun iktidar olmak ve iktidar
yolunda gidilecek bir örgütsel yapı için ne yapılabilinir sorusu
havada kalıyor... Çünkü var olan somut durum her daim muhalefet rolünü
kabul et ve ona göre davran!
Örgüt üç temelden
oluşur, en önemli
temel para, strateji/
istihbarat, lojistik! En sonunda ideoloji
vs gelir, çünkü üç saç ayağı olmadan
istediğin kadar doğru şeyler konuş,
değersizsiniz, çünkü tarihe
müdahale etme şansın
sadece tesadüflere kalmıştır...
Ülkemizde ki solun günlük yaşama
etkisi ne yazık ki tesadüf
ve kendiliğinden oluşan
olayların peşine düşüp,
oradan sonuç çıkarmak
şeklinde biçilen rolü oynamak!
Liderlik kabiliyeti ve örgütsel yapısı
olmayanlar ancak üstlerine
düşen tarihi olması
gerektiği gibi yerine
getirmek şeklindedir...
Doğru şeyler konuşup,
doğru sonuçlar çıkarmak
sizi ne yazık ki tarihin
öznesi yapmıyor, başarısız
olduğunuz içinde sizin doğrularınız gerçekleşmiş
olsa dahi kimse anımsamayacaktır...
Yazının başında sorduğum
sorunun yanıtına dönersem,
evet, sol bugün için muhalefet
olmayı kendisine biçtiği
bir roldür ve ne yazık ki iktidar
hedefinden uzakta bu rolü içselleştirmiştir. Muhalefette
kalmak aynı zamanda
her dönem popüler
olmak ve belirli
bir muhalefeti içinde
barındırmak anlamına geldiği
için gizliden gizliye
solu yönlendirenlerin istediği
bir durumdur, çünkü bu durumda
elini taşın altına
sürüyormuş gibi yapıp aslında hiçbir
risk almadan sürekli
muhalefet olmanın getirmiş
olduğu koltuğunu korumak
anlamına gelir.
Sol, iktidara geldiğinde
sağın yaratmış olduğu
tahribatı ortadan kaldıracak
bir yeni bir strateji konusunda
bilgi birikiminden eksik değildir, aranırsa
solun tartışmaları içinde
bu stratejik yollar
bulunabilinir, hatta en geçerli ve en insanı
stratejiler bile bu geçmiş tartışmalar
içinde durmaktadır. Ama ülkenin içinde
düşürüldüğü Ortadoğu bataklığında
solun aslında üstüne
düşen pek uluslar
arası bir rol yoktur. Ülkemiz
içinde toplumsal değişimler
her ne kadar iç dinamiklerin
etkisi ile oluyormuş
gibi olsa da kısa tarihimiz
içinde bunun iç dinamiklerden daha çok dış dinamiklerin etkisi
ile olduğu gerçeği
ile karşı karşıyayız.
Dış dinamiklerin verdiği
roller içinde solu güvensiz görmekte
ve solun başarı
ile çıktığı bir onların belirlediği
bir operasyonel durum söz konusu
değildir. Sol iktidara
gelecekse ve iktidar
hedefinde yürümek istiyorsa
işte bu dış dinamiklere rağmen
yürümek ve onların
çıkardığı her türlü engeli aşmak ile yükümlüdür.
Bunu göze alacak
ve buna karşı direnecek iç işleyişe ve demokratik işleve
sahip bir örgütsel
yapı ile yol alabilir ve iktidar yürüyüşüne
çıkabilir.
Sol, bugün yaşanan
sorunlara tek yanıt verebilecek tek güçtür, bu gücü siyasi
başarıya çıkarabilecek tek şeyde örgütsel
duruşu ve tercihidir.
Yerel önem veren ve yerel siyasetçileri merkezi
siyasetin içine taşırken
yerelin aslında ülke olduğu ve yerel sorunu
yerel dinamikler ile çözeceğini ve yerele özgü siyasi yönlendirmelerini günlük
stratejilere göre değil,
genel ideal olarak
belirlediği hedeflere göre yapabilirse sol iktidar yürüyüşüne
başlayabilir ve başarıya
ulaşabilir…
Sol iktidar içinde
özgürce sorunları tartışıp
çözüm yolları konusunda
konuşacağımız günler özlemi
ile…
İsmail Cem Özkan