11 Aralık 2015 Cuma

Cehennem

Cehennem

Bir masa, etrafında iki sandalye. Sahnenin ortasında bir platform üzerinde durmaktadır. Masanın bir başında bir adam sessizce seyircilerin yerini almasını ve oyunun başlama gongunun çalmasını beklemektedir. Sessizdir. Seyirciler ise sesli konuşmalarına devam etmektedir, çünkü salonun ışığı henüz kapanmamıştır. Seyirci henüz uyarılmamıştır, çünkü ışık ve ses seyirciye artık sus dememiştir. Yıllardan beri tiyatro seyircisine verilen güdüleme sonucunda bu alışkanlığı kazanmıştır. Işık ve ses seyirciye nerede olduğunu anımsatır ve artık sus der. Dijital bir ses genelde telefonların açık olup olmadığı konusunda cümleler ve kelimeler ile uyarır. Uyarı, güdüleme ve bu uyarcılara uyan bir seyirci kitlesi. Bir anda toplumun tüm bireyleri aynı davranışı göstermesi. Koltuğuna oturur, karanlıkta kalan salon içinde sahneye doğru döner ve sessizce sahneden gelecek uyarıcılara karşı algılarını açar. Tiyatro eğlencedir, ama sadece eğlence değildir.
Sahne müzik ile başlar, yüksek bir ses, seyirciye ve sahnede tek başına oturan oyuncuya artık başla komutudur. Işıklar kararır, ışık açılır. Diyaframdan konuşan ama bir metin okur gibi konuşan ses gelir. Metini okuyor ama elinde kağıt yok. Arka zemin siyahtır. Siyah bir tül vardır ve karanlığa açılır. Işık bizi nereye bakmamız gerektiğini fısıldar, bizde ışığın gösterdiği yere doğru dikkatlerimizi yoğunlaştırırız. Işık bizi yönlendirir. Metin okunur, biter. Karanlığın içinde kalırız kısa bir süre sonra, metinler arası değişimdir. Okuma tiyatrosunda gibiyiz ama elde metin yoktur. Sahneye ikinci biri gelir. Bir kadın. İlerleyen metin okumaları içinde kadının bir sorgucu olduğunu anlarız. Sahnenin de bir bilişim suçları merkezi. Onların değimi ile cehennem!
Diyaframın vermiş olduğu sesteki tokluk ve bir metin okurken yaratılan doğal olmayan ses tonu seyirciye aslında bir şeyler fısıldar ama seyirci olarak ben o kadar akıllı ve zeki değilim, ne fısıldadığını anlamakta zorlanıyorum, çünkü uyarıcılar bana göre yetersizdir. Sahne, dekor, kıyafet, ses… ama sadece ışığın yönlendirmesi muhteşemdir. Işık beni nereye bakmam ve yoğunlaşmam gerektiğini başarılı bir şekilde söylemekte. Metinler okunurken sahne metinler arası geçişler karanlık ve yükselen ses ile bölünür. Dijital ses o kadar yüksek açılır ki koltuğunda gözlerini kapatan birini yerinden fırlatacak kadar üst volümdedir. En sesli konuşan oyuncunun sesi kadar açık olması gereken dijital ses her şeyi bastırır. Son yirmi yılımızda sabahın gün dönümünde camlarımızı kıran, kulaklarımızın zarlarına işkence eden dijital ses gibidir. Çok üst seviyeden gelir. Şehirlerimizin silueti değişirken, siluete uygun olmayan ses yükselmesi de kuşatmaktadır bizi. Sahne geçişlerinde bu çağrışım beni her ne kadar rahatsız etmedi desem yalan olur! Doğal ses yerine dijital sesin yüksek hali, neye alışmadık ki buna alışmayacağız! Oyun süresi içinde elbette alışacaktık, sahnenin metin okuma sesleri içinde. 
Dijital dünyanın içinde dijital bir suçun araştırması yapılmaktadır. Gerçek yaşamın içinden kopmuş, kendilerine dijital yaşam içinde yaşam alanı yaratanlar ve yarattıkları hayal dünyaları ya da Freud değimi ile geçmiş yaşamın yansıması dile geldiği alan. Sanal dünyanın sanal / gerçek kişileri ve gerçek/ sanal olayları. Cehennem denen sorgu odasında pedofili adı verilen sapkınlık ya da bazılarına göre hastalık. Konu bu suça eğimli olan ve dijital dünyasında bir kız çocuğuna yönelik yapılan suçu sorgulamakta ve araştırmaktadır. Suçun olduğu sanal sitenin içine ajan göndermekte ve bu ajan sitenin sahibi ve server’inin(sunucu) yerini öğrenmeye çalışmaktadır. Bilişim suçların sorgu odasında Sims (yaşlı erkek) (sanal dünyada ki adı ve kendisine taktığı ad Papa) ve onu sorgulayan Dedektif Moris (kadın) metin okur gibi birbirleri ile konuşmaktalar. Olayın neden ve kim adına sorgulandığını pek anlayamayız ama metin içinde ipuçları serpilmiştir, ey seyirci dikkatli ol ve anla demektedir. Suçun coğrafyası ve ülkesi yoktur. Suç herhangi bir yerde işlenmektedir ve bir çok ülkede suç olarak kabul edilen şey suç değil, hastalıktır. Tedavisi edilmesi gereken bir pedofili hastası vardır. O hasta Papa’dır. Papa neden kız çocuğuna ilgi duyduğunu zaman içinde anlayacağız. Sanal dünyada her karakterin yaşam içinde bir yaratıcısı ve yönlendiricisi olmak zorundadır. Çünkü dijital dünya kendi kendine ne kahraman yaratabilir ne de yönlendirebilir. Bir yaratıcı ve yaratılan karaktere yön veren ve onu yaşatan başka biri. İşte kız çocuğuna hayat veren aslında bir emeklisine bir sene kalmış ve alanında başarılı olan Doyle isminde bir erkek oyuncu vardır. Sessizdir, içe kapanıktır ve kız çocuğunu okutmak için yan gelire ihtiyaç duyan biridir. Dedektif araştırmalarında ona ulaşmış, onun aracılığı ile Papa’ya ulaşmaya çalışmaktadır. Sorgulamaktadır, onun ağzından bilgiler kırpıntısı almak için onu tanımamıza yardım etmektedir. Gerçek yaşamdan bilgiler pek verilemez, siteyi kuran ve programlayan Papa (Sims) gerçek yaşam ile sana yaşam alanında kalın bir duvar örmüştür ve bu sayede her türlü saldırı ve sorguya karşı kendisini güvene almıştır. Ama zaman içinde samimiyet arttıkça gerçek yaşam ile ilgili ipuçları ağzından kaçırmıştır. İşte dedektif bu ipuçların peşindedir. Sorgulardan her daim akıllı bir dedektif sonuç çıkarır. Papa’nın sanal yarattığı dünyaya sızar. Woodnut sızan oyuncudur. Erkektir ve gençtir. Kız çocuğu ile karşılaşır papanın yarattığı dünyada. Kız çocuğuna aşık olur. Papa o kız çocuğuna benzer bir çok kahraman yaratmış ve bir nedenden dolayı uyutmuştur. Papa katı bir şekilde kızı kontrol eder ve kendisi dışında başkasına ilgi duyduğunu hissettiğinde uyutup yeni bir kız çocuğu yaratmaktadır.
Oyun beş oyuncu arasında geçerken, aslında dijital dünyada karakterler ve oyuncular bir birinin içine geçmekte ve aldıkları alana göre cinsiyet ve karakter değişimi göstermekteler. Seyircinin algısı ile oynamaktadır. Görünen, hissedilen ve gerçekler çatışmaktadır. 
Sahne ve müzik bize bu oyunda fazla ipuçları vermezken, ışık geçişleri başarılı bir şeklide gözümüzün içine sokar. Karanlıktan birden aydınlanan ve birden yok olan dijital dünyanın kahramanları. 
Dedektif sorgu odasında kadın, sızıntı yaptığı yerde erkektir. Morris, Woodnut olmaktadır. Irıs, Doyle. Iris’e hayat veren öğretmendir. Doyle Papa’ya bağlanmıştır, kız çocuğu saflığında ona ilgi göstermekte ve onu sevmektedir. Papa ise kıza tutku ile bağlıdır ve onun bağlılığın nedeni gerçek yaşamda gizlidir. Dedektif bu gerçekliği ona söyletir. 
Oyun bu şekilde sonlanır, Sims yarattığı duvarlar yıkılmıştır, teslim olmuştur. 
Işıklar mükemmeldir, oyundan geriye bende ışığın nasıl mükemmel şekilde kullanıldığı konusunda uygulamalı öğrendiğim ders kaldı. Oyun yaşadığımız zamanın ruhuna uygun yazılmış olmasına rağmen, seyirciye yeteri kadar uyarıcı verilmediği için sanırım biraz üzerinde çalışılmayı gerektiren bir metin olarak karşımızda duruyor. Sahnede emeği geçenleri alkışlarken en fazla alkışı ışık tasarımını yapan ve uygulayan Yakup Çartık ve Tolga Korucuoğlu aldı. 

İsmail Cem Özkan

Cehennem
Yazan: Jennifer Haley
Çevirmen: Gülay Gür
Yönetmen: Metin Belgin
Dramaturg: Şafak Eruyar
Dekor Tasarımı: Hakan Dündar
Giysi Tasarımı: Ceren Karahan
Işık Tasarımı: Yakup Çartık
Yönetmen Yardımcısı: Şamil Kafkas
Yönetmen Asistanı :Aslı Sarınç
Oyuncular: Metin Belgin, Simay Tuna, Ahmet Somers, Hakan Onat , Aslı Sarınç
Sahne Amiri: Zülfinaz Doğan Eşitmez
Kondüvit: Mustafa Ar
Işık Kumanda: Tolga Korucuoğlu (internet sitesinde Abdullah Basık olarak geçmektedir.)
Suflöz: Şeyda Pektok

9 Aralık 2015 Çarşamba

Çıkarlar yaşamı belirler!

Çıkarlar yaşamı belirler!

Siyaset; başkaların üzerine basarak bir yere gelme ve onun üzerinden emek sarf etmeden çıkar sağlamaktadır. Ne yazık ki siyasetin bir çok tanımından sonra bu tanımı yaşadığımız zamanın ruhuna uygundur. Parası olanın politik arenada yerini aldığı, bizim gibi geri bıraktırılmış ülkelerde liderini hoş tutanın seçildiği bir atmosferdir. Halkın adayı aslında bizde liderin adayıdır, liderin belirlediği insanlar halkı temsil eder! Çıkar, elbette o seçilenin cebine göre lider de değiştirilir, yeter ki transfer olduğu lider onu yeniden vekil yapsın!
Burjuva siyasetinde yaşananların alternatif olduğunu söyleyen siyasi yapılar içinde de benzer görüntülere rastlarsınız. Burjuva yaşamda ne yapılacağı, nereden çıkar sağlanacağının kuralları varmış gibi gözükmesine rağmen, alternatif olan yaşam içinde belirsizlik daha fazladır, çünkü etnik pazar koşulları orada daha geçerlidir ve o pazar içinde çıkarlar farklı şekillerde devam eder ama içerik aynı olmasına rağmen…
Radikal örgütlerin yapısına baktığımızda, burjuva yaşamından farklı olarak çocukların durumu ortaya çıkar, çünkü burjuva örgütlenmede çocukların geleceği adına görünmeyen kasalara paralar ve unvanlar biriktirilir. Radikal olan örgütlerde yer alanların önemli bir kesimi çocuklarını daha fazla korumacı olarak olayların dışında tutar, onların kariyeri için uğruna savaştıklarının tersi bir tutum içinde çocuklarına olanaklar yaratırlar. Radikal düşüncenin savunucu olduğunu söyleyenlerin çocukları genelde siyasetten uzakta, ticaretin ortasında tüccar ya da kariyer sahibi olarak yer almaları tesadüfi değildir.
Başkalarının çocukları üzerinden politika yapanlar, kendi fotoğraflarının değişik etkinliklerde yer almasından büyük keyif alırlar ama ne çocukları ne de eşleri o fotoğrafta yerlerini alırlar... Politika arenasında olanların eşleri ve çocukları genelde yapılan etkinlikler içinde yer almıyorlarsa onların samimi olmadıklarını düşünürüm... Başkalarının çocuklarının macera ruhunu kendi siyasi çıkarları ve amaçları doğrultusunda kullandıklarını düşünür ve o olaylar içinde yer alan bütün bunlardan habersiz çocuklar için üzülürüm... Kendi çocuğunun kariyer yolculuğunda her türlü özveriyi gösterip, çocuğunu aşırı kollamacı şekilde olaylardan uzak tutan bu insanlar, başkalarının çocuklarının ölümünden nasıl siyasi çıkar sağlayacaklarını hesaplarlar... Elbette bu sözlerim siyaset içinde yer alan her birey için geçerli değildir, bir bölümü tüm yaşamını idealleri uğruna ortaya koyarken, o kadar olaylar arasında hiç yara almadan çıkan ve sürekli gündemde yer alanlar için geçerlidir. Bugün dahi ömrünün gençlik yılları içinde ‘iki sene’ içinde yaşamış olduğu bazı olayların ve ilişkilerin anılarını hala pazarlayan ve o anılar ile kendisine değer ve anlam biçenlerin olduğu gerçeğini ne yazık ki yaşadığımız toplum içinde ve onlardan hala umut içinde bir şeyler bekleyenleri görmem yüzünden bu cümleleri kurmaya mecbur oluyorum.
Alışkanlıklar, çıkarlar olduğu sürece devam eder. Çıkarı devam edenler ve başka yerden çıkarı olmayanlar geçmişten elde ettikleri alışkanlıklarını devam ettiriyorlar. Bunu görenlerin samimi olmayan bu duruş karşısında tercihi ne yazık ki var olan erkin devamı yönündedir.
Yaşadığımız toplumun çelişkilerinden bıkanlar, bu düzeni değiştirmek isteyenlerin alternatif bir ilişki ağını bulmadıkları için olsa gerek, var olan tükenmişlik, devletin iflas etmiş olmasına rağmen hala ayaktaymış gibi güçlü gözükmekte ve o güç ile toplumun üzerine baskı kurmaktadır. Bugün yaşadığımız trajik komik durum, yıkılmışın yerine konabilecek bir farklı yaşamın henüz kitleleri ikna edecek konumunda olmamasıdır. Çocuklarını ve çevresini kollayanların oluşturmuş olduğu baskıya alternatif gibi gözükenler de çocuklarını korumacı aile içgüdüsü ile davranması ve başkalarının çocukları ve emekleri üzerinden politika yapmasında aranmalıdır. Bugün kitlelerin gözünde iktidar; giden paşam, gelen ağamdır, o yüzden ne ağa gelsin, ne paşa, aç karınlarını doyurmak yerine karnı doymuş ama gözü doymamışların iktidarını devam ettirmesini çıkarları gereği şimdilik kabul etmekteler, çıkarlarına karşı bir durum söz konusu olmadıkça… Ülkenin bir yanında yaşanan düşük yoğunluklu savaş, sınırın hemen yanında yer alan hibrit savaşın ortaya çıkarmış olduğu ekonomik imkan (kara para) toplumun çıkarına ters gelmediği gibi istatistiklerde yaşaması mümkün olmayan hayat standardın toplumun her biriminde gözükmesi bu tükenmiş olan devlet mekanizmasının hala ayakta durmasına sebep olmaktadır. Çıkarlar ve onun yaratmış olduğu ilişki yalana doğru, doğruya yalan diye bakmayı şimdilik etik olarak görmekte ve sorgulamadan hayatını ikame ettirmesine göz yummaktadır. Toplum, Orhan Kemal’in yaratmış olduğu Murtaza rolünü benimsemiş, gözünü kapatarak işinin yürümesi için tüm olumsuzlukları görmezden ve anlamazlıktan gelmektedir. Üzerine yapışmış siyasileri ve onların çevresini kene olarak görmekte ve o keneler ile birlikte yaşamayı alışkanlık haline getirmiştir. 
Siyaset ve politika bizim gibi geri bıraktırılmış ülkelerde parası olanların yaptığı seçkinler kulübüdür, parası olmayanların ve göz önünde olmak istemeyenlerin çıkarını koruma ve onlara elde edilmiş olan rant pastasından yandaşlarına kırpıntı savurma alanıdır.
İsmail Cem Özkan


6 Aralık 2015 Pazar

NATO genişlerken!

NATO genişlerken!

NATO Karadağ’a davetiye gönderdi, gelin üyemiz olun diye. Karadağ stratejik önemi eski Yugoslavya’nın en son parçası ve Sırpların denize açılan limanı olma özelliği gösteriyordu. Sırplardan bağımsızlığını referanduma giderek kazanmış ve ilan etmiştir.
NATO üyesi olan ülkelere baktığımızda kuzey yarımkürenin bir çok devletini kucakladığını görürüz. Avrupa ve balkanlarda genişlemesine 12 Mart 1999 tarihinde Çek Cumhuriyeti, Polanya, Macaristan ile başlayan NATO, 29 Mart 2004 tarihinde Estonya,  Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya,  Slovenya devam etmiştir. 1 Nisan 2009 tarihinde ise en son üyelerini almıştır. Arnavutluk ve Hırvatistan.
Karadağ tarihsel olarak Ruslara yakın ve işbirliği içinde olmuş olmasına rağmen, Sırbistan ile ayrılıktan sonra NATO ülkelerine yaklaşmış, onların içinde bir ada özelliğini gösterir hale gelmiştir. NATO bu ülkeyi de kendi sınırlarına alarak Rusya’nın olma olasılığı olan Akdeniz birlikleri için lojistik limanını yok etmiş oluyor. Akdeniz’in kuzey sahilleri NATO denetiminde resmen olacaktır. Avrupa’ya gelebilecek her türlü saldırı artık NATO’ya gelmiş sayılacak ve o şemsiye altında yeni bir stratejik ortaklık kurulmuş olundu.
NATO’nun varlık sebebi olan kara paranın dünyada ‘kontrollü’ olarak hareket etmesi ve kara paranın olağan dışı hareketini kendi sınırları içine çekmesidir. NATO’nun birinci derecede düşmanı algılarda olduğu gibi Rusya değil, kara para ile hareket eden İslami gruplardır. El Kaide ve IŞİD hedefte olmuş olmasına rağmen, yine NATO denetimi ve bilgisi ile Müslüman ülkeler içinde bu örgütlerin hakim olacağı ortam hazırlanmış, kontrollü olarak bu örgütlerin büyümesine izin verilmiştir. Şu anda dünyanın bir çok ülkesinde birbirine benzeyen eylemlerin olması ve bir merkezden kontrol ediliyormuş gibi insanlık dışı saldırıların merkezinde yer alan örgütler belirli sınırlar içinde hareket ettiği sürece yaşanan Hibrit savaşında her sıcak çatışma emperyalist ülkelerin yaşadığı kriz için bir çıkış kapısı olma özelliğini korumaktadır. Bugün Almanya son yıllarda en düşük işsiz sayısına ulaşmasında bu savaş sanayisinin üretim artırmasına bakmak bile yeterlidir. Amerika, hibrit savaşları başladığından bugüne ekonomisinde önemli gelişme göstermiş olmasına rağmen kriz ortamında diğer emperyalist ülkeler gibi kurtulabilmiş değildir.
NATO her ne kadar askeri bir yapılanma olarak ortaya çıkmış olsa da aslında ekonomik bir organizasyona da sahiptir. Elinde hazır profesyonel müşterisi vardır, ne üretirse üretsin savaş ürünleri üye ülkelere sunulmakta ve satılmaktadır. Üye ülkelerin askeri gücü ve asker sayısı bile NATO bilgisi ve programına uygun olarak yapılandırılmaktadır. Üye ülkeler arasında teknoloji farkı olmaması için ortak ürün kullanımı her ne kadar zorunlu olmasa da zorunludur! Bugün yer küremizde profesyonel müşteri ile pazarlama yapan firmaların örgütlenmelerinden farklı değildir. Marketlerde satılmayan ürünler profesyonel müşteriler ve onların çevresine mal satarak tek yönlü bağımlılık ilişkisi kurulmuş, aracıya verilmesi gereken verilen para pazarlayana verilerek profesyonel müşterisi teşvik edilmiş, onun ile dayanışıyormuş hissi verilmiştir. NATO savaş aletleri üreten firmalar için profesyonel müşteri yaratan bir kurum görünümündedir.
NATO kendi kontrolü dışında savaş makinesi üreten ve pazarlayan piyasayı kontrol etmek ve üyelerine karşı olabilecek saldırı karşısında caydırıcılık görevini görür. NATO genişlerken amaç daha fazla coğrafyayı şemsiyesi altına almak değil, çünkü ülke sayısının artması aslında profesyonel müşteri sayısının ve talebin artması anlamına gelir. Silah sanayisi en son teknolojiyi kullanır ve bu teknolojinin üye ülkeleri arasında kalması önemlidir. Üye ülkelerin sanayisi içinde montaj sanayisi şeklinde katkı sunarken, ürünün piyasa da karşılığını maddi karşılığını da kendi eli ile yaratmaktadır. Üye ülkelerin siyasi istikrarı ve kopması tehlikesine karşı yer altı örgütlenmesi Gladio (Kontrgerilla) ile her hangi bir dönüşüme karşı ülke iktidarından bağımsız ama NATO bilgisi dahilinde yer altı örgütlenmesi gerek görülene kadar uyku halindedir ve gerek görülürse uyandırılıp düşman olarak kabul edilen güçleri yok etmek için organize olmuş birliklerdir. Her ne kadar bu örgütlenme biçimi deşifre olmuş olsa da hala varlığını yeni koşulara uygun şekilde korumakta ve bizim gibi ‘düşük yoğunluklu savaş’ ortamında kullanılmaktadır.
NATO Suriye iç savaşının karmaşıklaşması ile birlikte Akdeniz’in kuzey sınırlarını tamamı ile kontrol altına almak için en son kara parçası olan Karadağ davet edilerek ileride oluşabilecek her hangi bir sorunu baştan önlemek adına adım atmıştır. Bu adımın başka boyutu ise Türkiye’de İncirlik Üssü üzerine yapılan pazarlıklar içinde NATO elini güçlendirmek ve İzmir’de bulunan hava komutanlığı gerek gördüğünde daha geriye alarak Türkiye üzerine yapılacak olası pazarlıklar için koz olarak kullanabilecektir. Bugün bu konularda her hangi bir karar alınmamış olmasına rağmen, var olan alışkanlığın devamı teyit edilmiştir.
“Bugün NATO’nun operasyonları ve politik ve askeri dönüşümü birbiriyle iç içe geçmiş durumdadır.”  Diego A. Ruiz Palmer (http://www.nato.int/docu/review/2006/issue4/turkish/analysis1.html) diye yazar. Politika ve istikrar kavramları yan yana getirilip yeniden bu cümle üzerine düşünüldüğünde artık NATO’nun sadece bir askeri örgütlenme olmadığı gerçeği ile karşı karşıyayız. NATO savaş teknolojisi için büyük bir pazardır ve bu pazardan üretici firmalar için profesyonel müşterisi üye ülkelerdir. Karşısında örgütlü bir güç olmadığı içinde rahat bir şekilde genişlemekte ve bu genişleme ile üye ülkeler arasında oluşabilecek sorunlar karşısında bağımlılık ilişkisine dayanarak sorun çözme ve kriz yönetme birimini kurmuştur. NATO yeni bir dünyanın inşaatı için üstüne düşen görevi savaş baronların ihtiyacına göre yapmakta ve kapitalist sistemin en önemli restorasyon aracıdır.
Karadağ yakında NATO üyesi olacaktır. Savaştan beslenen firmamlar için yeni bir pazar olmuş olacaktır.   Suriye ve Irak iç savaşında denene silahlar yeni yaratılan düşmana karşı kullanılmaya devam edecek, oluşan mülteci akımına karşı duvar örülerek sadece çatışmanın olduğu topraklarda doğma şansızlığına nail olmuş insanların kanı üzerine ticaret ve sistem varlığını geliştirmeye ve korumaya devam edecektir.


İsmail Cem Özkan