5 Eylül 2016 Pazartesi

Her şeyi bilmek!

Her şeyi bilmek!

Birçok insan her şeyi bilir, o konu hakkında uzman olmasa dahi bilir, görüşlerini belirtir. Bu bizim eğitim sistemimizin bize bağışladığı ukalalık bir durumdur. O kadar ki her konu hakkında uzmanına danışmadan ve sormadan bildiklerimizi hayata geçire gayret içinde oluruz. Sonuçta elbette –çoğu zaman- hatalı sonuçlara ulaşırız, hatadan dönmek bir erdemdir deriz ama genellikle hatadan dönülmez inat edilir, o uğurda can veririz ve hatamızı kabul etmeyiz. Nede olsa bu eğitimin ve kültürün insanıyız.

Hatasız kul olmaz sözünü kabul eder ama hatasız olduğumuzu bilinçaltımıza işlenir, o kadar ki hep başkaları bizde hata arar ama bulamaz güveni içinde olaylara yaklaşırız, çünkü bizim bilgilerimiz gerçek doğrudur ve doğru tektir, değiştirilemez. Bu düşünce yapısı içinde olaylara ve olgulara yaklaştıkça egomuzu besler ve bizden alt olarak gördüklerimize emir komuta zinciri içinde dayatırız, üstlerimiz ise her daim yanlış düşünüyor, aslında doğrusu benim bildiğim ama çıkarım şimdilik ona karşı gelmeye yetmediği için köprüyü geçene kadar…

Sıradan insan her şeyi bilir de siyasi irade içinde erk olanın her şeyi bilmemesi imkansız mı? Öyle şey bile söz konusu değildir. İlk defa yurtdışına gittiğinde başka bir dilin yaşayan bir şey olduğuna şahitlik ederken ilk hayal kırkılıklarını yaşar, çünkü bütün dünyanın kendi dilini konuştuğunu ve araya tercüman koyarak konuşmayacağını düşünürken, araya tercüman girmesi işleri ilk etapta bozar. Tercümandan duyduğu birkaç kelime ile o dili bildiğini ve her şeyi iyi anladığını düşünür, tercümanda neymiş, zaten her şeyi bilen ve konuşan olduğuna göre tercümansız da anlaşır ama karşısında ki anlamaz, aptaldır çünkü! Siyasi erk yabancı dilin ölü dil olduğunu tek yayan şeyinde kendi konuştuğu dil olduğunu düşünür, çünkü tüm filmlerde yabancılar Türkçe konuşur…

Siyasi erk her şeyi bilir ve kontrol edebilir düşüncesi içindedir. En güvendiği insan çıkarı gereği onun yanında durduğu ve çıkarı bozulunca çatışacağını düşünmez, o güven içinde ilk gün heyecanı ile işlerin devam edeceğini bilir ve uygular! Elbette her aşk bir gün gerçekler ile karşılaşır, evde ki hesap çarşıya uymaz! Uyumsuzluk çatışmadır ama çatışma yerine yanında kini değiştirmek en kolay ve kestirme yoldu, çünkü o gidenin yerine bir sürü okumuş ve biat etmeye hazır birileri vardır. Bütün okumuşlar siyasi iradenin karşısında el pençe dururken, elbette erk sahibinin egosunun da gelişmemesi imkansızdır… İmkanız diye bir şey yoktur, istemesini bilmek gereklidir, aldığı eğitime uygun karar verir, çünkü eğitim onu öyle biçimlendirmiş ve karşılaştırma yapmasını gerektirecek hiç bir olay ile ve direnç ile karşılaşmamıştır.  Dışarıdan müdahale gelmediği sürece yaşadığı yerin tek bilenidir, yönettiği kesim ise onun koyunlarıdır. Koyunların etrafında çoban köpekleri vardır ki, dünyanın en iyi çoban köpeği Anadolu kökenlidir. O halde bu kadar güzel ve istikrarlı olan bir yerde her şeyi bilmek suç değil, meziyettir.

Siyasi irade her şeyi bildiğinde ve karşılaştırma yapmadığı sürece her türlü kararı aslında bir yerlerde can kayıbı ve birilerin vücudunun toprağa düşmesi anlamındadır. Çünkü siyaset içinde her türlü görüş ve doğru savunan birileri vardır ama bu savunanların görüşleri karşılaştırmalı olarak bakılmadığı ve sorgulanmadığı sürece zaten cephenin bir parçasıdır ve yok edilmesi ve de ezilmesi gereken kesimi ifade eder. Muhalefete baskı ilk günden itibaren başlar ama zaman içinde bu baskının dozajı artar, çünkü her şeyi bilenin aslında birçok şeyi bilmediği ortaya çıkar ama geri adım atmak yok, yola devamdır… Çevresinde zaten ona karşı tarafın hatalı olduğunu ve ellerinde veri olmadığı için doğruları bilmediğini fısıldarlar. O fısıltılar gerçek ve doğrudur aslında! Kimse onu sorgulayacak ne konumdadır ne de cüreti vardır. Tek doğrunun olduğu yerde, tek lider, tek bayrak, tek dil ve tek ulus vardır. Ulus devletinin tanımı da bu değil midir? Çeşitlilik, azınlık, öteki gibi kavramlar bizim birliğimizi ve iyiliğimizi istemeyen insanların uydurmasıdır. O halde göz ardı edilmelidir, en küçük hatalar büyütülmemelidir. Küçük hataları bizden biri yaptığı sürece iktidarın gücüne söz gelir diye görmezde gelinir ve bir kurban isteyenlere karşı bizim çocuk savunulur, onların önüne atılmaz. Bak Osmanlı geçmişimiz bize böyle derseler veren geçmişi vardır. Ne zaman bir yeniçeri bir sadrazam istese gelecek olanın da kellesinin gitmesi anlamındadır. Kelle vermek ile sorun çözülmez, o halde karşı tarafa diz çökertilmeli ve mutlak itaat ve de biat!

Her şeyi bilenin inancından şüphe yoktur, bilginin yerini inanç aldığını düşünmez bile. İnan doğrudur, çünkü onu oraya taşıyan aslında inancında ki taviz vermeyen tavrıdır. O kadar inanır ki inancı doğrusudur ve sorgulanması bile büyük suçtur. Siyasi irade müttefikler ilişkisidir, siyasi amaç yolunda girilen her türlü müttefik ilişkisi mubahtır. O halde geçmişte girdiği ve geçtiği köprüden sonra o ittifakı yok etmek en önemli görevdir, çünkü o ittifak onun ile iktidarı paylaşması anlamındadır. İktidar paylaşılmaz!

Paylaşılmayan şeyin gücü o kadar cezp edicidir ki, kendisi gibi düşünmeyen her şey ve kesim düşmandır ve kendisine karşı girişilmiş bir kirli oyundur. İktidarına doğru yapılan her hamleyi düşmanların oyunu olarak görür ve sürekli bir paranoya içindedir, çünkü geçmişimiz darbeler ve siyasi linçin, suikastın yoğun olarak görüldüğü zamanlardır. Tarih bize bir şeyler fısıldar ama her birey durduğu yere göre sonuç çıkarır. Tarih her daim tek şey söylemez, birçok şeyi söyler ama işimize gerekeni alıp kullanırız, diğerlerine gözümüzü kapatır, bilincimizin önüne duvar örürüz…

Her şeyi bilenin danışmanları sadece azar işitmek ve muhatap almayacağı kişilerin önüne sürebileceği kişilerdir. Onlar sadece belirli konularda muhatapları ile konuşurlar, aksi halde danışman sadece görecelidir ve aldığı para karşılığında koltuk doldurandır. Elbette sadece koltuk doldurmaz kadrolaşmak için ekip kurar devletin içinde.  Devlet bir mekanizmadır ve onu somutlaştıran kadrolardır, eğer kadroları kendine sadık insanlardan kurarsan zaten devlet sen olmuş olursun ki, tüm hukuk kuralları, yasalar sadece kağıt üzerinde kalan lekeler olarak durur. Hayatın pratiği yaratılan fiiliyat artık doğrudur ve geçerli olandır… Sadece onu kağıt üzerine dökmek biraz sorunlu olabilir ama her siyasi çalkantı bu olmazı olur kılar… sadece olayları iyi yönet ve her krizden karşı ve de mağdur çıkmayı bil…

Her şeyi bilmek demokrasiler için sakıncalıdır, o yüzden ona karşı devlet değişik önemler geliştirmiştir ama Ortadoğu ülkelerinde bu mekanizma yoktur, çünkü tek doğrunun olduğu yerde diğerleri zaten yoktur. Biz tipik bir Ortadoğu ülkesi olduk, çünkü tek doğruyu savunan ordunun komutanları aldıkları eğitime uygun bir devlet yarattılar… Ordunun yarattığı devlette erk sahibi her şeyi bilmesi kadar doğal başka ne olabilir?

Mutlak doğrunun olduğu yerde muhalefet olmaz, sadece muhalefet evet haklısınız efendim demekten ve zor düşen tek bilene yardım etmekten başka işlevi olamaz…

Sonuç diye bir şey yoktur, sadece yaşanan süreç vardır ve bizler bu süreci yaşamaya devam ediyoruz… Devran değişecek, yeni eğitime uygun insanlar gelecek, onlar da erk sahibi olacaklar, bizler de her daim tek doğruların karşısında savunmada ve kendimizi korumak ile meşgul olacağız…  Çok kültürlü, çok dilli, çok inançlı bir gelecek ne yazık ki görünürde gözükmüyor ama içinde de yaşamaya devam ediyoruz…


İsmail Cem Özkan