14 Eylül 2016 Çarşamba

İstihbarat yalanı ya da yaratılan gerçekler!

İstihbarat yalanı ya da yaratılan gerçekler!

Bir ülkenin istihbaratının güçlü olduğu fikri sadece iç kamuoyunu disipline etmek ve kontrol altında tutuluyormuş gibi göstermek amaçlı o ülkenin iktidarı ve devlet gücünü elinde bulunduranların uydurduğu bir durum olduğunu Ortadoğu’da bir biri arkasına yıkılan devletlere bakarak söyleyebiliriz. Suriye iç savaşında birkaç günde IŞİD ülkenin başkentinde dış mahalleyi bile kendi bölgesi ilan edebilmişti. O kadar abartılan ve üzerine söylenceler istihbarat ortada yoktu, olmuş olsaydı bir Baas Partisi geçmişinden gelen bir örgüt Amerika, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan destekli Sünni bir gücün nasıl oluyor da ülkenin başkentinde bir mahalleyi kendi bölgesi ilan edebiliyordu?…

Suriye, Irak, Mısır, Libya.. Arap Baharı’ndan nasiplenen ülkelerin istihbaratının güçlü olması ve o istihbarat elemanlarının yaramış olduğu korku cumhuriyeti dillere destandı. Birçok romana konu dahi olmuştu. Ülkenin karanlık yüzü, elinde olan sınır tanımayan bütçesi ile abartılmış söylencelerin arkasında teknolojiden yoksun, sadece söylencelere ve yanlış bilgilerden beslenen bir örgüt şeması olması tesadüfi değildir, çünkü onlar yarı sömürge devletlerdi ve sömüren devletlerin çıkarları orada güçlü olan her hangi bir şeye izin vermezdi. Evet, görünürde başkanlar güçlüydü, tıpkı gücünü aldığı istihbarat gibi ama onların yıkılışı çok hızlı ve kanlı olmuştur. Efendilerine başkaldıran ve bağımsız karar aldığını sananlar efendilerin yaratmış olduğu siyasi atmosferde sadece bir piyondular ve üstlerine düşen görevi en iyi şekilde oynayarak sonlarını hazırladılar. Onları iktidarda tutanlar istedikleri an onları tünelde saklanan birer korkağa dönüştürmeyi de bildi…

İstihbarat, örgütün olmazsa olmazıdır. Eğer kendisine örgüt diyen bir yapı varsa onun istihbaratının olup olmadığına bakın, çünkü istihbaratını gazetelerden ve devletin verdiği olanaklardan alıyorsa o örgüt, örgüt değildir, sadece bir piyondur. Çünkü onu bir başkası istediği gibi yönlendirebileceği atmosferde piyon görevi verir. Elde ettiği başarıları da kendi başarıları gibi zafer sarhoşluğuna düşenlerin şişmiş balonları çok kısa sürede patlayacaktır. Tarih bize bunun ile ilgili birçok olayı gösterir ama görmek ve algılamak isteyene…

Bir ülkede medya istihbarat yapıdan sonra haberi alandır, eğer istihbarattan önce medya haberi alıp yayınlıyorsa o ülkede istihbarat zafiyeti var demektir. İstihbarat bilinmesi istediği yarattığı gerçekleri medya içinde kullandığı medya çalışanlarına iletir ve onlar aracılığı ile devletin çıkarına uygun atmosfer yaratır. İstihbarat sadece dış ülkelerde ve düşmandan bilgi almaz, aksine esas görevi kendi kamuoyunu yönlendirmek ve algıları oynamaktır. (Ülkemizde her istihbarat kendisi için çalışan medyada yüzü vardır ve onlar aracılığı ile kendi haberlerini medya havuzuna sunar. Genelde iyi gibi gözüken popüler gazeteciler haber kaynaklarına göre sürekli benzer haber yaparlar, o haber yapanlara bakın hiç biri istihbarat elemanı değildir ama onların sanki sözcüsü gibidir. Haber kaynaklarının olduğu mekanlarda gözükürler ve onlar ile sıkı ilişki içindedirler. Gerektiğinde gece yarısı bile telefon ile uyandırılacak kadar içli dışlıdırlar.) Gündem belirleyen her örgüt, bir anlamda gerçekleri kendi lehine değiştiren ve dönüştürendir. Yaratılan gündemin arkasına takılanlar ise sadece o gündemden faydalananların yan değneği konumundadırlar ve istenmeyen bir sonuçta o gücün zaaflarını ortadan kaldırmak ile yükümlüdürler… Çünkü onların algısı, yaratılan gerçekliği tartışmak ve kendisine göre soyut sonuçlar çıkarmaktır ki, yaratılmış gerçeklikten zaten doğru ve isabetli sonuç çıkarma şansı yoktur. İstihbaratı zayıf olanlar her daim birilerin yedek değneği olmaya adaydır ve yaratılan atmosfer içinde oynanan bir piyon konumuna dönüşür.

Gelişmiş istihbaratı olan ülkeler dünyadaki değişim karşında büyük şaşkınlıklar yaşamazlar, beklenen şeylerin olması ve ona göre önlem aldıkları görülür. Onların uzun vadeli programları vardır ve o programa uygun şekilde yasal ya da yasa dışı yapılar ile işbirliği içinde amaçlarını gerçekleştirirler. Gelişmiş ülkeler bir birilerini çok yönlü olarak kontrol ederler ve her atılacak adımı bir adım öncesinden görmek veya tahmin etmek için büyük enerji harcarlar. Gündemleri önceden planlanmıştır ve sürprizlere kapılar kapalıdır. O kadar ki 11 Eylül’de yıkılan gökdelenleri seyrederken bile ne yapacaklarına çoktan karar vermişler ve yaratılan düşmanın üzerine uzaktan komutlu bombalar yağdırılmıştır. Çünkü düşman bellidir ve kendisinin yarattığı düşmanın kendi toprağında kendisini vurmasına göz yumuluyorsa iç politikaya yönelik atılan bir adımdan başka şey değildir. Yapacakları için iç kamuoyunun desteğine ihtiyaç duymaktadır ve o gerçekleştirilmiştir. Bu eylem karşısında şaşkına dönen Avrupa devletleridir, çünkü hazırlıksız yakalandılar, düşman militanlar Avrupa kıtasında eğitilmiş ve onlardan habersiz Amerika’da gökdeleni yerle bir etmişlerdi. O günden bugüne kadar Avrupa iç istihbaratı yeniden yapılanmaya girmek için mücadele ediyor ama CIA o kadar içlerine girmişler ki, Alman istihbarat elamanı devletinden önce CIA’ya bilgi verdiği ortaya çıktı. Elbette istihbarat elamanı ikili oynamak ile yükümlüdür, bilgi almak için bilgi vermek ile yükümlüdür ama ölçüsü, işte önemli olan o…

Amerika istihbaratını ikinci dünya savaşı sonrasında Alman Nazi istihbaratçıları kurdu ve dünyanın en güçlü istihbaratını yarattılar. İstihbarat için yerli işbirlikçilerin nasıl kontrol edileceğini öğrettiler. Irak işgalinde Amerika istihbaratına Alman istihbaratı bilgi vermesi ve hangi noktalara bomba bırakılacağı onların yönlendirmesi ile olduğu şaşırtıcı değildir. Ülkemizin iktidarı içte Fettullah Gülen yapılandırması ile mücadele ederken birden Suriye içlerine girmesi istihbaratı olmayanlar için şaşırtıcı oldu ama Rusya devlet başkanı Putin söylemi ile “istihbaratımız vardı” demek oldu.

Devlet bir örgüttür, siyasi partiler de birer örgüttür. Her biri bir şekilde örgüt olmanın kurallarını yerine getirmek ile yükümlüdür. Örgüt olmanın olmazsa olmaz saç ayakları vardır ve onlardan birinin eksikliği örgüt ve başarıya ulaşmayı ortadan kaldırır. Eğer kendisini ve yandaşlarını kandırarak kendisini beslemek istemiyor ve iktidar hedefi olan bir siyasi parti, rakibinin her adımını önceden hesaplayabilecek kadar istihbarat yapılanması ve kanalına sahip olmak zorundadır. Olmazsa her daim şaşkınlığa düşecek ve yenilginin muhatabı olacaktır… Yaratılan atmosferde istemediği meydanlarda istemediği sahneye çıkıp halka mesaj verecektir ama beklentilerinin tam zıttın da, her şey devlet içindir!


İsmail Cem Özkan