2 Kasım 2016 Çarşamba

Gericileşerek ileri savunulamaz!

Gericileşerek ileri savunulamaz!

Size bir öykü anlatılır, inanırsınız ama ya doğru değilse? Yaşadıklarımız hepsi bir projenin ürünü ve bizler hepimiz birer kobaysak?! Bütün bunlar ya gerçekse! İnanırsınız ya da ret edersiniz ne fark eder ki, yaşamamız gerekeni hep birlikte yaşayacağız.

Yüksek yerlere çıkıp sınır komşumuzdaki savaşı izliyorduk, uzakta olanlar ekranlarından izlediler, şimdi korkudan sokağa çıkmayasınız diye sürekli korkunç senaryolar anlatılıyor, ülkende yaşayan yabancı ülkelerin insanı ülkeni terk ediyor... Duraklarda ellerinde ağır silahlı birileri bekliyor, sırt çantanız aranıyor...

Yaşadıklarınız ya doğru şeylerse, anlatılanların hepsi zırvaysa...

Kaos ortamlarında krizi yönetme becerisi olmayanlar var olana dört el ile sarılır ve sanki değişim kendi sonunu getirecekmiş gibi bağnazca geçmişe tutunur. Geçmiş büyür, büyültür ve destanlaştırılır. Destanlaştırılan olgunun içinde ise gerçekler küçük bir parça olarak göz kırpar bizlere. Zamanın sürekli ilerlediği zaman diliminde zamanı durdurmak ve o duran zamanı savunmak gericiliktir, her ne kadar geçmişte ilerici misyonu elinde bulundurmuş olsa da. Var olanı savunmaktan vazgeçin, çünkü sadece çöküşü savunmuş olursunuz, var olan kazanımlarımızı koruyalım derken her şeyinizi kaybedersiniz... Bugüne kadar bu savunma ve var olanı koruma güdüsü ile yapılan her adım sizi daha da küçültmüş ve yok etmiştir. O halde bir an önce şimdi demokrasi, şimdi özgürlük, şimdi gerçek laiklik, şimdi işçi sınıfının iktidarı demekten neden korkuyorsunuz? İşte bugün ileriyi savunmak için basit istemler... Basit ama gerçekleştirmesi cesaret isteyen ve gerçekten bedel ödemeyi getiren istemlerdir... Bakın biraz geçmişinize ne kadar çok bedel ödemiş insan var, onların anıları, mücadeleleri neden yok sayıyorsunuz?

Korkuyor musunuz, o halde hiç bir şey yapamıyorsanız ellerinizi iki yana açın korkuluk olun!

29 Ekim 2016 akşamı neler yaşandığını ileride öğreneceğiz ama önemli bir şeyler yaşandı ki, Amerika çalışanlarını/vatandaşlarını ülkesine çağırıyor, hükümetin aldığı yeni kararname ile birçok insan işsiz oluyor, avukatlara büyük birader gözü getiriliyor. Artık savunma yaptığı müvekkili ile her görüşmesi kayda alınacak, savunma gizliliği ortadan kalkmış oluyor... İçeride kalanlar ile dışarıda kalanlar arasında ki duvar da bir anlamda yok olmuş oluyor, çünkü medya ayağında da havuz dışında kalan ajanslar hakkında soruştura açmadan kapatma kararı alınıyor... Haber ajansı olmayan medya ise havuza düşen ve sansürlenmiş haberler ile idare etmek zorunda kalacak...

Kısaca karanlık zifiri karanlığa dönüştüğünü rahatlıkla söyleyebilirim...

Bugün bir kere daha göstermiştir ki, bayrak sallanarak, balkonlara bayrak asarak ‘cumhuriyet’ korunmuyor... Soğuk su için... isteyen bira, rakı ... içebilir... eğlenmeye devam... İyi eğlenceler!.. Sabah baş ağrısı ile uyandığınızda neler olmuş diye etrafınıza bakmayı unutmayın, çünkü ne eski, eski olarak kaldı. Yeniye çabuk ayak uyduracağınızı biliyorum, sorunsuz ve daha fazla gelenden yana olacaksınız... Sıkıntı yok! Eğlenmeye devam edin…

Suriye savaşı henüz yeni başlamıştı, sınırımıza yakın yerlerde savaş henüz yeni dumanını tüttürmekteydi. Birçok sınırda oturan vatandaş çatıya çıkıp ya da yüksek yerden sınırın öte yakasında ki savaşı çitlembik çitleyerek seyretmişti... Şimdi o savaşı izleyenler savaşın ortasında kaldı, uzaktan tv kanalından izleyenlerde savaşın bir parçası olmak üzere... Savaşın ateşi yayılıyor... İzleyicisi olduğumuz savaşın bir iç savaş döngüsü ile karşılaşmak artık bizi şaşırtmıyor... İç savaş sınırları aştığında yine iç savaş olarak yansıması şaşırtıcı bile gelmiyor...

Saatlerin ayarı ile oynamadılar sabit kaldı ama yaz kış saat ayarı yüzünden elimizdeki teknoloji aygıtların saat ayarları yurt dışından belirlendi ve bize göre geride kaldı. Biz zamanı sabitlerken dünya bizden bir saat geri gidiyor olacak, bu durumda en ilerici ülke biz oluverdik! Ama bu değişim her şeyi etkiledi, en azından yurt dışından belirlenen uçak rotorları değişimden yana uygulandığından bizimkiler hangi saatte uçacağını karıştırır oldular… Saat kaç sitelerine bakıp hangi zamanda yaşadığımız öğrenir olduk! Ayarını manüel düzeltebilenler şanslı ya düzeltemeyenler? Zaman ayarımız ile çok önceden oynanmıştı, ilerici gibi duranlar gerici, tutucu, liberal olanlar iktidarın gölgesi altında özgürlük şampiyonu oluverdiler… İleriyi savunduğunu ileri sürdükleri iktidar ise kısa sürede eski gömleğine giriverdi ve gericileşti onların gözünde. Aslında zaman ayarı ile oynandı, geri olanlar ilerici, ileri olanlar geri gözüktü, yanılsamaydı yaşananlar, belki hiç yaşanmadı!

Saatin kaç olduğunun ne önemi var, ileride kurulmuş bir üçayak ve ortada sallanan iplik olunca...

İşten atılmalar oldu, meslekten men cezaları mahkeme kararı olmadan verildi... İşsiz birçok kişi ve onların aileleri kaldı. Dayanışma adı altında para toplayıp onu iç edecek birçok fırsatçı da bu alanda cirit atacak. Eğer bu tip insanların ortaya çıkmasını istenmiyorsa kurumsal ilişkiler kullanılmalıdır. Sendikalar ne için vardı? Sadece çalışırken maaştan kesinti yapmak için değil... Dayanışmayı ancak sendikalar eli ile yapılırsa bir anlamı olur, kişi ayrımı yapılmadan kişinin üye olduğu sendika eli ile dayanışma iletilmelidir... İmece usulü ile yapılanlar ne yazık ki artık geçmişte kaldı, geniş aileyi ve sokak kültürünü yok edenler daha yalnız kaldı... Şimdi dayanışma zamanı! Dayanışma ancak örgütlü olduğunda anlamlı olur...

Türkiye’de özgür basın otosansürlüdür, otosansür olmazsa sansür açıkça uygulanır... Değişmeyen kural gereği gazeteciler yaptıkları haberlerden dolayı değil, yapmadıkları haberleri yapma ihtimali yüzünden bile gözaltına alınabilir...

Özgür basın susturulamaz ama muhalif basın susturulur... Ülkemizde basın ne zaman özgür oldu? Başbakanlıktan verilen basın kartları ile mi basın özgürleşti? Basın dediğiniz şey iktidarın/sistemin PR çalışmasıdır, istediği haberleri havuza toplar ve sen kullanırsın ama yorum yapma özgürlüğün var der, o da yorum yapabilecek kaç bilinçli okuyucu var ki? Bilimsel çalışmayı bile hırsızlıkla taçlandıranların bol olduğu bir ülkede özgürlük ancak hırsızlık ile sınırlıdır, onu da yapan ve üstünü kapatanların olduğu sürece özgürlük vardır... Muhalif olanların haber ajansları bile özgürce haber geçmedi, işlerine gelenleri haber yaptı... Arabesk söylem ile “kandırmak özgürlük diyorsanız özgürüz hep beraber!”...

Bazı şeyleri gözümüzde çok büyütmüşüz, hatta onlara dokunulmazlık payesi biçmişiz... Dokunulmaz olan ordu bir kaç sene içinde nasıl bir kağıt gibi yırtılıp elinde ki en önemli kurumlarını kaybettiğini yaşayarak gördük. Astığı astık, çıkardığı yasa anayasa olanların aslında ne olduğunu son süreçte gördük... Demek ki bazı şeyleri gözümüzde büyütmekten vazgeçersek eğer, belki yaşadığımız sorunların önemli bölümü kendiliğinden çözülür...

Zamanı durdurup, geçmişin bilgilerini geçmişte olduğu gibi geçmişi bugüne taşıyarak bakmak gericileştirir bizi, gerici duruş ile ileri adım atılamaz… Somut olayların somut tahlilleri vardır… Fazla soyutlamaya da gerek yoktur…
İsmail Cem Özkan