Politikanın olduğu yerde adalet güçlünün
lehine işler.
Adalet kavramı son yıllarda sürekli
gündeme gelmekte, fakat adalet kavramının kendisi sübjektif olduğunu yaşayarak
öğrendik, çünkü nerede durduğunuza bağlı olarak adalet kavramı da
değişmektedir. Kime göre, nereye göre, hangi çıkarlara göre adalet?
Politika sistemin devamı için olmazsa
olmazdır, çünkü sistemler politik tercihler üzerine devam etmektedir. Devlet
kavramında son yıllarda değişim, politik arenada da değişimi işaret etmektedir,
çünkü klasik ve değişmesi imkansız gibi gözüken bir çok siyasi parti politik
arenada artık yoktur. Değişim kendisine göre yeni siyasi partileri
oluştururken, her siyasi partinin duruş da var olan ihtiyaca göre
biçimlenmektedir... Klasik anlamda siyasi tercihleri belirten sağ sol ayrımı
ortadan kalmış, sağ politikacılar sol partilerden rahatlıkla aday olabilmekte
ve kendilerini ifade edebilmektedir. Aynı şekilde sol kulvardan gelen bir
politikacı sağ partiden devlet başkanlığına Fransa’da olduğu gibi aday olup
meclis çoğunluğunu ilk seçimde ele geçirebilmekte. Aynı görünüm daha önce
Yunanistan seçimlerinde de kendisini göstermişti, üstelik parti içinde
ayrılmalarına rağmen meclisi çoğunluğunu korumakta ve sol politikaların dışında
solcu kimliği ile ayakta durabilmektedir. Ülke de sol köklü değişim yerine
reformları göze almış ve varlık sebebini de reformlarda ki başarılara
bağlamıştır. Sol reformist bir çizgide kitlesel konumda gösterebilmektedir. Devrim
hayaldir, Avrupa’nın üzerinde dolaşan hayalet korku verecek kadar güçlü
değildir.
Tek bildiğimiz şey kendi doğrularımızı
başkasına dayatmak.
Siyaset ve sistem değişen koşullara göre
biçim değişirken, birçok kavramın da anlamını ve algısını da değişme
uğratmıştır. Geçmiş ulus devleti kavramları ile ve duruşu ile artık bugünün
yorumlanamaz ve de anlaşılamaz, çünkü tepkiler ve algılar değişmiştir, küresel
çapta oluşmuş olan algıların ve sermayenin en ücra köşedeki bir bireyin tüketim
hakkına da müdahil olabilmektedir... Tüketici olan toplumların sosyolojisi
incelemek için artık anket firmaların sonuçlarına
bakar olduk, çünkü tüketim artıkça mal üretimi artacağını kabul etmemize rağmen
son yıllarda üretim düşerken cirolarda artıştan söz etmekteyiz. Kısaca alım
gücü azalırken şirketler karlılık oranında artış ile bağlı bulundukları
ülkelerin refah düzeyini kağıt üzerinde yükseltmekteler. Halk fakir ama ülke
refah! Almanya son yıllarda gösterdiği performans genel tabanın HartzIV denen
sosyal sigorta ile homojenleştirilen fakirlik ile kendisini ifade
edebilmektedir. Homojen fakirlik yanında heterojen zenginlik. Alman kimya devleri
dünya tekeli firmaları ile birleşimleri dünyada ki üretilen gıda sanayisini de
biçimlendirmektedir. Kısaca zenginleşen firmalar sağlıklı olanları ortadan
kaldırmakla kalmıyor, toplumların da nasıl bir şekilde besleneceği ve hangi
hastalıklara yakalanacağını da biçimlendirmektedir. Parası olana sağlıklı gıda,
parası olmayana ise var olan somut gerçeklerine uygun yaşam. Kısaca çöpte
yaşamı doğal görenlerin olduğu yerde beton içinde kalan bir birine benzer
şehirler içinde ölüler ayakta kalma mücadelesi vermeye devam edecektir.
Parası olanın her daim güçlü olduğu anlamına gelmemektedir, çünkü para
kontrol dışında olunca sistemin ihtiyaç duyduğu düşmanı kontrol dışında hareket etmesine olanak sunar. . son yıllarda kontrol dışına
çıkmış kara paranın etkisi ile “global” anlamda cihat grupları terör hareket
merkezi konumuna getirildi. Elbette kontrollü bir şekilde yaratılan bu yeşil
kuşak silahlı grupları silahları ve hareket alanları olduğu sürece varlıklarını
koruyacaktır, bunların hareket alanı para, lojistik ile sınırlıdır. Somali’deki
korsanların birden korku yaymalarının sonunu getiren orada ki para hareketi ve
parayı kontrol eden güçlerin özel güvenlik önlemleridir. Özel güvenlik paranın
kontrol dışı silah alımını engellemesidir. İç savaş korsanları yok etmiştir,
çünkü silahlar yük taşıyan gemilerden daha çok açlık ile mücadele eden halkın
iktidar mücadelesine dönderilmesidir.
Dünya ulus devletini yıktı, uzun
zamandır yerine koyabileceği bir liberal devleti yaratamadı. ABD seçimlerinde
iktidara olan Trump dünyada ki yıkılan ulus devletlerin cilasının dökülmesine
de sebep oldu, çünkü geçmişin özlemini içinde barındıran ve liberal ekonominin
yıkıntısı altında kalan işçi sınıfı artık işsizdir ve tepkisini gelişmekte olan
faşizmin yedek değneği ve potansiyel askeri konumuna itmiştir. Faşizmin oy
depoları geçmiş işçi sınıfı hareketinin örgütlü olduğu ve güçlü olarak
direndiği noktalarda oluşmaktadır… Sosyal demokrasinin ve kazanılmış haklar ile
mutlu yaşayan geniş orta sınıf artık batının varoşlarıdır… O varoşları yok edenler ise liberaller sosyal
demokrat politikacılar eli ile yapılmıştır.
Bizim doğrularımız geçmişin ulus
devletinin doğrularıdır, bugünün doğruları ise yaratılan gerçekliklerin
doğrularıdır ve gerçeklik ile yüzleşmemekteyiz… Politika artık sığındığımız bir
alan olmaktan çıkmış, politikacılar ise sadece parası olanın çıkarını savunan
parlamentonun birer maaşlı elemanı konumuna gelmiştir…
İsmail Cem Özkan