9 Ağustos 2017 Çarşamba

Yaşadığımız çağın ruhu!

Yaşadığımız çağın ruhu!

Yaşadığımız çağın ruhu diğer zamanların ruhundan çok farklı bir yere oturuyor, çünkü saklanacak bir yerimiz kalmadı ve küresel gelişen olayların birer figüranı olarak bizim haberimiz olmadan bize yüklenen rolü oynamamız istenmekte ve ona zorlanmaktayız. Kaçacak yerimiz yok, her birimiz birer mülteci olduk ama kimse mülteci olduğunu bile kendisine itiraf edemiyor…

Sadece mültecilik omuzumuza yüklenmedi, savaşın birer taraftarı olduk, kim için ve ne için savaştığını bilmeyen toplumların bireyleriyiz, her birimiz bir cephenin içinde nefer olarak almaya zorlandık. Bizim savaşımız olmadığını hepimiz biliyoruz ama karşılıklı kurşun sıkmayı da ihmal etmiyoruz, eğer sıkmaz isek öldürüleceğimizi biliyoruz. Cephenin bir yanında bilimden uzak hurafeler ile yetişmiş katiller sürüsünün elinde bıçak ile boğaz kesmeyi oyun haline getirmiş, binlerce yıllık insanlık birikimini gözünü kırmadan yok edecek kadar cahil bir kesimin varlığını her birimiz ekranlar aracılığı ile beynimize işleniyor…

Yaşadığımız zaman diliminde katil olmayan ve kurban olmayan var mı? Zamanın ruhu katil ol diyor ve teknoloji ile insanlar görmediği insanları ölüme götüren yolu açıyor...

'Metin2 oynayan çocuk, hesabı çalınınca intihar etti' haberleri medyaya düşüyor… Çocukları ben elinizden çalıyorlar derken bakın çocuk bir oyun yüzünden bile intihar edecek kadar aptallaştırılıyor... Burada katil kim? Bir ölen çocuk var ama binlerce katil vardır. Bu oyunu kurgulayan, programlayandan, bu oyuna para yatıran, bu oyunu internet ortamında yayımlayan kısaca katil olmayan yok... Bütün insanları katil yapan sistemdir...

Sistem değişsin!

Berlin duvarı yıkıldığında yıkılan duvarın üzerine çıkıp zafer işareti yaparak özgürlüğüne kavuştuğuna inanan insan topluluğu daha büyük duvarın içinde köle olduklarını kısa sürede anladılar... O günden bugüne kadar kazanılmış haklarını kaybetmeye devam ediyorlar...

Devletin dili bitti hayatımızı belirleyen firmaların dili oldu.

Tek tip düşünmemizi isteyenler tek tip kıyafet içine bizi mahkum etmek ister... Hazır giyim göreceli olarak çeşitlilik kazandırmıştır, fakat tüm dünyada insanlar benzer kıyafetler giymeye, benzer yemekler tüketmeye, benzer kimlikler taşımaya başladı... Benzer eğitimden geçen, benzer yarışma programı izleyen, benzer tv programlarda benzer stüdyolarda farklı diller ile yapılan programlar ile insanlar tek tip kıyafet içine sokulmaya çalışılıyor, kısaca tek tip tüketmeye alıştırılıyoruz...

Sürekli tekrarlanıyor, kriz, çöküş... kapitalizm kriz içinde yaşamaya ve kriz üretmeye devam ediyor, bu sistem içinde yaşadığımız sürece de  bizler her daim sorunların yumağı içinde yaşamaya çalışacağız…

Ulus devleti çöktü, bugün kimse ulus devletinden ve ulusal hükümetten bahsedemez, var olan tüm yapılar ve mekanizma şirketlerin çıkarı üzerine oturmaktadır ve rüşvet lobi faaliyeti adı altında olağan hale gelmiştir... Bütün bunlar ortadayken kapitalizm çöktü diyebilir miyiz, emperyalizm sonlandı mı? Bildiğimiz klasik anlamda emperyalizm değişmiştir ama uygulama biçimi ve yöntemi aynı kalmıştır.

Geçmişte devletler adına yapılan savaşlar, işgaller şimdilerde şirketler adına yapılıyor, savaşlar çıkıyor. Hibrit savaşları tamamı ile şirketlerin çıkarı doğrultusunda şirketlerin finansı ile yapılmaktadır. Orada devletlerin politikacıların konuştuklarına bakmayın, onlar şirketler adına orada konum belirlemektedir. 

Yaşadığımız çağda devletler çıkarı önemli değildir.

İki büyük buhran sonrasında ulus devletler krizi bir şekilde dünya savaşları sonrasında kendi içlerinde oluşan pazar ile çözmüştü, fakat bugün öyle mi?

Şirketlerin devleti yok, fakat kontrol ettikleri devletleri var...

Kapitalist sistem kuruluş krizini hala yaşıyor ama ortadan kalkmadı... Peki, kapitalizm ne zaman ortadan kalkar? Bunun yanıtı artık ezberlenmiş olması gerek ama hafıza kötü unutmuşuz! Marks, Engels ve onları takip eden tüm sınıf teorisyenleri olayı ortaya koyar ama çıkarların kavgasında sınıf kavgası yerine kişisel çıkarı öne alanlar kapitalizmin yedek değneği olmaya devam ediyor, üstelik kendi kirlerini her gün yayarak...

Dünyanın her hangi bir yerinde balistik füze denenmesin. Sürekli yeryüzü bombalar ile dövülüyor... İnsanlık büyük savaşa hazırlanıyor ve küçük silahların hiç bir önemi yok... Peki değer mi? Bir kaç kuruşu kasasına koymak isteyen para babaları bu küresel savaştan nasıl bir sonuç ile çıkmayı hesaplıyor? Dünya imparatoru artık devletler olmayacağına göre hangi firma bu savaşı körüklüyor?

İsmail Cem Özkan