26 Kasım 2017 Pazar

The Rake’s Progress (Hovardanın Sonu)

The Rake’s Progress (Hovardanın Sonu)

Mayıs ayıdır, İngiltere’de bahar kendisini kokusu ve çiçekleri ile hissettirmiştir. Kalbi olmayanın bile aşık olacağı mevsimdir. Bir bank yeşilliklerin içinde. İki kumru cilveleşmektedir baharın verdiği coşku ile. Tom bu havdan mı yoksa belirsiz niyetinden dolayı mı bilinmez kucağında ki Anne’ye evlilik teklif etmiştir ama Anne’nin babası Trulove buna karşıdır, çünkü Tom hiç çalışırken görmemiştir, tembelliğin yanında yaşananlara karşıda duyarsız olarak görmektedir. Kısaca baba kızının geleceği için karşıdır evlenmelerine ama eğer Tom istediğini yaparsa yani düzenli işe girerse bu sefer görüşünü değiştirecektir. Bunu da açıkça Tom’un yüzüne söylemektedir. Tom ise umursamaz tavır ile “zekamı kullanırım, şansıma güvenirim” demektedir yani kaderine güvenmektedir, alnına ne yazılmışsa onu yaşayacaktır, onu değiştirmek için hiç çaba sarf etmeyeceğini vurgulamaktadır.

Tom tek başınadır, bankta düşüncelere dalmıştır. “Keşke biraz param olsaydı” diye düşünürken sahnede Nick Shadow belirmiştir. Nick Shadow Tom’a bilinmeyen amcası tarafından miras bıraktığını söyler. Mirası almak için Kendisi ile birlikte Londra’ya gitmesi gerektiğini belirtir. Peki Nick Shadow kimdir, ölen amcasının son anına kadar yanında çalışmış sadık yardımcıdır (uşak). Aynı görevini yeni patronu Tom yanında da sürdürmek istediğini belirtir. Ücret konusu ise öncelikle denemesini ister ve eğer memnun kalırsa bir sene bir gün sonra ücret konusunu konuşacaklarını belirtir.

Olayın örgüsü ya da kader çizgisi diyelim burada kırılmaktadır. Bir sene bir gün sonra hesaplaşacaklardır ama Tom bunu pek önemsemez, çünkü istediği servet birden önüne serilmiştir. Evlilik teklif ettiği Anne ve babasının rızasını alarak Londra’ya doğru yola çıkmıştır.

Mother Goose genelevindeler. Shadow ona Londra yaşamını tanıtmaktadır ama Tom bu konuda içi rahat değildir, huzursuzdur ve hala ayrıldığı sevgilisine karşı özlem duymaktadır. Parası vardır ve önünde ona hizmet eden insanlar vardır, hatta genelevin patronu Goose onu kendisine istemiştir. Eğlenecektir ve Tom’da buna katılacaktır.

Tom’un gece yaşantısı onu sevdiği kadından uzaklaştırmıştır, artık o köyde kalmıştır ama Anne Tom’un aksine huzursuzdur ve merak etmektedir. Tom’dan haber alamayınca o da Londra’ya doğru yola çıkmıştır.

Tom’un yeni hayatı hovarda adlandırılacaktır. O eğlence dünyanın yeni zengini olarak tanınmaktadır. Bu yaşantısı Tom’a sıkıntı vermektedir ve artık evlenmesi gerektiği konusunu aklına Shadow sokar. Üstelik sakallı Baba Türk meşhurdur. Onun afişlerini göstererek onu başka bir dünyanın içine bir anlamda itekler Shadow.

Ve Tom evlenir…

Yeni bir dünyanın pırıltılı dünyasında yaşayan Tom aradığını bulamamıştır. Evlilik ilk çatırdamasını Anne  ile karşılaşmada yaşanır. Evlenmiş Tom eski sözlüsünü başından savar ama Tom istediği yaşam değildir ve bir tartışma sonunda artık kararı nettir, ayrılacaktır…

Boşlukta olduğu bir gün rüya görür ama rüyası gerçek mi yalan mı anlayamaz. Bir ekmek makinesi yapmıştır, dünyada açlık sorunu çözecektir. İdealisttir, olmayacak şeyleri olur görür ve belki de buna Shadow etki yapmaktadır. Bilinç altı bilince çıkmıştır ve sona doğru gitmektedir.

Planı başarısızdır ve elinde ki tüm servetini kaybetmiştir. Artık toplum içinde değildir. Ondan kalanlar müzayede satışa çıkmıştır. Fakirdir ve tüm geçmişi satılmaktadır.

Shadow bir yıl bir gün sonra mezarlıkta Tom ile buluşur. Gerçek niyetini ve kimliğini açıklar ve ondan üç soruya doğru yanıt vermesini ister. Üç iskambil kağıdını bilirse ölmeyecektir. Shadow kendi hayatını ortaya koyduğunu hiç düşünmez, çünkü Tom kesinlikle bilemeyecektir. Shadow Tom’un yaşamından bağlantı kuran ilk kartı seçer, kupa kızı. Kupa kızı Anne’dir. Tom bunu kendi düşünce yapısı içinde bulur, ikinci soru ve üçüncü soru da hilelidir ama hileyi Tom boşa düşürür. Shadow yenilmiştir ama ateşler içinde kaybolurken Tom hakkında da dilekte bulunur ve Tom delirir. Geçmişi artık hayaldir ve cinnet onu bir tımarhaneye gitmesine sebep olur.

Tımarhaneye kapatılan Tom kendisini mitolojiden alınan Adonis sanmaktadır. Venüs’ün çocuğu.. Venüs olarak gördüğümüz kişi ise elbette Anne’dir. Babası ile gelir ve aklını kaçırmış eski sevgilisi ile kucaklaşır. Fakirdir, aklı yoktur ve geçmişin hayali artık gerçeklikle bağını koparmıştır. Tom Anne gidince kendisine gelir ama fazla sağ kalmaz ve son nefesini verir.

Oyunun son sözü, ki bizim eski yazarlarımız da yazılarını bitirirken bu yazdan alınması ders diye vurgulu bir cümle kurarlardı. Ki Elif Naci benim aklımda kalan en büyük köşe yazarlarındandır. Beyni her zaman dinç kalmış vücuduna isyan etmiş olduğunu düşünürüm… Bu oyunun kahramanları sahnede yerini alır ve son söz olarak; Şeytan, hovarda ellere her zaman yaptıracak iş bulur.

Ve alkış…

Öykünün kurgusu ve sahnelenişi beni etkilemedi dersem ayıp olur, sahnenin sadeliği, görselin kullanımı, seçilen görüntülerin içinde oyuncuların hareketleri ve seslerin oyunun yazımına uygun seçildiğini okuduğum kaynaklardan öğreniyorum… Belki tiyatroya daha fazla aşina olduğum için bu opera beni daha da sarmaladı diyebilirim… Oyunda dikkatimi çeken bölümler arasında boşlukların uzun olması… Sahne değişimi sırasında seyirciyi sanki müzik ile kucaklamaya devam etselerdi diye düşünmedim değil, çünkü ara verildi sanıp ayağa kalkan seyirciler gördüm, öykünün içinden seyirci çıkıyor ve yeni başlayan bölümde yeniden öykü ile kucaklaşıyor…

Oyunun kostümleri, koro muhteşem diyebilirim, seçilen görüntü içinde sırıtmayan renkler ve dönemini çağrıştıran kıyafetler oyuna daha bir katkı yaptıklarını düşündüm… Özellikle bu oyuna tiyatro ile ilgilenenlerin gitmesi ve görmesini çok arzu ederim… Emeği geçen tüm çalışanları alkışı hak ediyorlar, alın terleri sahneye düşen, düşmeyen tüm emekçilere teşekkür ederim…

İsmail Cem Özkan



The Rake’s Progress (Hovardanın Sonu)
Igor Stravinsky
Librettosu (Opera Metni: W.H. Auden And Chester Kalman
Müzik Yönetmeni: Can Okan
Rejisör: Aytaç Manizade
Dekor Tasarım: Efter Tunç
Kostüm Tasarım: Ayşegül Alev
Koro Şefi: Paolo Villa
Işık Tasarım: Yakup Çartık
Devinim Ve Jest: Canberk Yıldız 
Operanın Başrollerinde; Kenan Dağaşan, Ali Haydar Taş (Trulove), Gülbin Günay, Otilia İpek, Burcu Soysev (Anne Trulove), Caner Akın, Onur Turan (Tom Rakewell), N.Işık Belen, Umut Kosman, Umut Tingür (Nick Shadow), Peyman Dorkan, Arzu Semerci (Mother Goose), Aylin Ateş, Jaklin Çarkçı, Özge Kalelioğlu (Baba The Turk), Ahmet Baykara, Çağrı Köktekin (Sellem), Sercan Gazeroğlu, Yücel Özeke (Keeper Of The Madhouse) dönüşümlü Olarak Rol Alıyorlar.
Başkemancı: Seda Subaşı Yalçın