11 Mayıs 2024 Cumartesi

Ortak üretemiyoruz ama ortak bir dünyayı hayal ediyoruz.

Ortak üretemiyoruz ama ortak bir dünyayı hayal ediyoruz.

Kendisine solcuyum, Marksist’im diyenlerin önemli bir bölümü ortak akıl ile yol almak yerine, kendi aklı ve kendi doğrusunun genel doğru kabul ederek, diğer insanların görüşünü alıyor gibi yapıp, feodal ilişkiler içinde, feodal davranışlar sergiliyor... Marksizm adına iktidara geçen liderlerin özlü sözleri bile nasıl bir ego, bireysellik ve kibir barındırdığını keşfedebilirsiniz. Hep devletin, ideolojinin, tek devletin bekası için kendi gibi düşünmeyenleri düşman, öteki ilan edip, kurulan mahkemeler ya da mahkeme kurmadan cephe önüne göndererek yok edilmesi…  Kısaca lider partidir, parti liderin bakış açısına sahiptir, toplanan kongreler alınan kararların onaylanması ve tartışmasını ortadan kaldırmak içindir. Fakat o tartışılmaz doğruyu savunan lider koltuğundan bir hastalık sonucu inmesi ile almış olduğu kararların tarih önünde hesaplaşması olur, özürler açıklanır ama bu arada hayatını kaybedenlere olmuştur…

Bir solcu ile ortak ne üretebilirsiniz ya da ne ürettiniz?

Aynı ortamda, aynı kültür birikimine sahip olanların ortak üretmiş olduğu, ortak akıl, ortak doğrular içinde buluşabileceği noktalar nedir? Sorular sorulur ama genelde yanıtsız kalır, çünkü tartışmak resmi tarihi bakışın sorgulanması gibi sonuç çıkarır, çıkarlar yalan söylemeyi meşru sayar!

Geçen günlerden birgün fiziki olarak aramızdan ayrılmış arkadaşımız anına yapılan bir toplantıdaydım, doğal olarak eski bir arkadaş üzerine anılarını dinliyorum… Fiziki olarak yok olmuş bireyin geriye anıları kalmıştır ve o anılar genelde o kişiyi yüceltir, ona doğru güzelleme yapılır, birlikte yaşanmış güzel ve komik anlar anlatılır... Peki diye düşündüm, ortak anılarda olmasına rağmen bir arada birlikte ne ürettiler ve bugüne ne kaldı?

Hiç düşündük mü, biz bir aradayken dahi eşit değildik, çünkü görev paylaşımı yapılmıştır, biri daha öne çıkar, diğeri onun gölgesinden gider… Eşit olma fikri yerine görev paylaşımı ve ona göre sınıflandırılması…

Bir yetkili olunca, yanında olan onun çalışanı olmuş, “müdürüm” mantığı içinde yaklaşım, ona biçtiği, onun kendisine biçtiği rol ortada... Biri isteklerini dillendiriyor, öteki çıkarına geldiği sürece yanına yer alıyor ve sonra o da kendi egosunu tatmin edeceği başka alana kayıyor...

Bir arada, birlikte ürettikleri bir şey yok...

Birlikte kurdukları inisiyatif, şirket, medya hepsi geçmişte kalmış bir anıdır ve genelde kötü olarak ve yermek için kullanılır... Geçmişte kurulan ve halen yaşayan birlikteliklere yeni bireyleri katamamış, bir işin elinden tutmak yerine üstten bakış ile akıl vermek, isteklerini yerine getiren sessiz bireyleri bulmak, kısaca biat edenler olduğu sürece ortak üretim yapılıyormuş gibi yapılmış...

Örneğin tiyatro. Tiyatro ortak emek ile ayakta durabilen ve tek başına yapılamayacak bir iştir... Ödenekli tiyatrolar hariç, orada patron bellidir, roller bellidir ama özel olanlardan bahsediyorum. Tiyatro kişi üzerine kuruludur. Kişi yanında çalışanlarına para verdiği sürece o tiyatro yaşar, para veremediği an dağılır... Yani tiyatro sahibi tiyatrosunu yaşatmak için kazanmak zorunda ve diğerlerinden daha üstün olduğunu, yönetici olduğunu göstermek zorunda, aksi halde ortak üretecekleri bir şey yoktur, fakat bu durum tiyatronun ruhuna aykırıdır, çünkü tiyatro ortak üretilen en doğal iştir...

Yaşadığımız şehirde binlerce tiyatro kurulur, yüzlercesi sahneye çıkar, onlarcası oyuncu popüler ve ilişkilerini kurduğu tiyatro yaşasın diye kullananların ki yaşar... Kısaca çok az tiyatro ortak davranış sergilediği sürece, ortak ürünleri sahneye taşıyabilir, fakat büyük çoğunluğu oyuncusu, yöneticisi öldüğü an yok olur, dağılır gider... Zamanın en popüler tiyatroları bugün yerinde hiç bir şey yok, bir kaç geriye kalmış fotoğraf, çekilmiş ise filmi... Neden ortak üretmez, ortaklaşa, ortak emek üzerine bir şeyler kurulamaz? Neden ürettiklerini ileriye taşımak yerine anı yaşa, güzel yaşa ve aramızdan sessizce ayrıl! Bu içinde bulunduğumuz eğitim ve bakış açımızın yansıması değil midir? Sivil kıyafetler içinde resmi askeri kıyafet, ayaktan hiç çıkmayan askeri bot!

Hani çok sevdiğimiz kelimeler var ya, “hepimiz sosyalistiz”, “komünistiz”... Ama hepsi sözde çünkü lider olduğu sürece, liderin arkasında giden klasik burjuva partiler gibidir. Birisi işverenleri açıkça savunur ve oluşumunu öyle kurar, diğer işçi sınıfını ya da çalışanı savunur ama çalışanın yönetici olmasını hiçbir zaman gerçekleştirmek istemez! Parası ve güç sahibi olan söz sahibidir ve parası kadar konuşur, kazandırdığı sürece işçisi vardır, para kazandırmayan işçisi hemen atılır, zarar kavramı ortaya çıkınca ilk yapılan şey işçiyi çıkarmaktır... Her zaman verimlilik kuralı çalışan üzerine uygulanır!

Düşünelim hep beraber, tiyatro sahibi, bellidir... Egosunu tatmin eden yanında hep asistanı, işini takip edecek çalışanı vardır ve hiç onlara akıl sormaz, ortak fikir tealisi yoktur, istekleri vardır, istekleri yerine gelmeyince sözleri yüksek çıkar, kendisini kontrol edemeyen sinir patlaması! Sonuç, oyununa aldığı oyuncusu değişir, başkası gelir, süreklilik arz eder ama hiç bir geriye dönük öz eleştiri yoktur, çünkü hep haklı olanlar, hep haklı olmaya devam eder! Çünkü o her şeyi bilen ve görendir...

Solcular her şeyi çok iyi biliyor ve görüyorlarsa neden bir arada yaşamın gerekliliklerini lidersiz yerine getiremiyor. Sürekli bir lider arayışı vardır kurdukları partide... Ortak akıl yerini lider, perde arkasında abi, önünde dayısı olan sol yapılar... Parti başkanlığı yerine yetkilendirilmiş parti sekreterliği... Sonuçta tek adam, tek fikir, tek doğru değil midir? Var olan diğer partiler arasında farkı nedir?

Dün bir toplantıya katıldım, hepsi solcuydu, geneli kibirliydi, geneli kendisini anılarda öne çıkarıyordu, hepsi bir işin bir ucundan tutmuş ama devam ettirememiş... Tek ortaklaştıkları yer içki masası ve sohbetler olmuş... İçki masasında yakalanan ortak duygular hayat içinde yerini bulamamış... Kendisinden daha yetenekli gördüğü solcuyu yok saymış, yetki eline geçer geçmez o solcuyu ezmeye ya da yok etmeye çalışmıştır... Onun yeteneğinden yararlanmaya, ortak üretmek yerine, kendi doğrusunu, yaşam biçimini dayatmış ve tek ortak anı noktası rakı masası kalmış, orada başlayan ve biten dostluklar...

Kendisine solcuyum, Marksist’im diyenler toplumu değiştirmesi, yeni bir toplum yaratması bu ilişkiler içinde hayaldir. Bu ilişki biçimi var olduğu sürece hiç şansı yoktur, sadece bir darbe ile iktidarı ele geçirmek kalır, ortak mücadele ve akıl olmayacağı için darbecilerin iktidarda uzun sürmez, yüzyıllık tarihi içinde kısa sürede çürüyüp, bir glasnost (açıklık) diyen tarafından da sönümlendirilecektir...

Kimse kendi iktidarını paylaşmak niyeti yok, kendi iktidarını daha uzun sürdürmek için yanında olanları ya kendine hayran bırakacak ya da biat etmesini bekleyip, boyun eğenlerden oluşması için ortam oluşturacak... Ortak akıl, ortak hareket, ortak gelecek hayalleri ne yazık ki bu sistem içinde çok gerçekçi görünmüyor, sistemden kopmuş bireylerin yarattığı dünyada sistemin çok kötü ya kopyası ya da karikatürize edilmiş halidir...

Sol örgütler sürekli "dayanışma" kelimesini tekrarlar, fakat sol örgütün üst yönetimi üyelerinden sürekli bir şey ister ama örgüt o üyelere örgüt kimliği hariç hiç bir şey vermez... O kimliği taşıyanlar bir arada oldukları için, yetkin, her şeyi gören ve bilen örgütleri olduğu için şükrederler ve başka bir dünyanın mümkün olmadığını düşünerek, o yapı içinde her türlü rahatsızlıklarına rağmen kalırlar...

Alan memnun, satan memnun, bana ne oluyor?

Biat sanki bireylerin hücresine işlemiş, düşünme, nasıl olsa senin yerine biri düşünmüştür, sana verilen görevi yerine getir, gerisi seni ilgilendirmez. Sakın hesap sorma, yap ve unut!

Ortak üretemiyoruz ama ortak bir dünyayı hayal ediyoruz. Sosyalizm ve komünizm kelimesi neyi anlattığını çoğu insan bilmediğini görüyorum, çünkü lidersiz hiçbir şey yapamayacaklarını düşünen ve sürekli bir lider arayışı içindeler… Ortak akıl, ortak üretimin olduğu yerde yani üretenin yönetici olduğu yerde lider olmaz, yeni bir ilişki ağı ve kültürü yaratılmış demektir. 

Geleceğin nüvesini yaratamayanlar, geleceği oluşturamazlar…

İsmail Cem Özkan

 

Hiç yorum yok: