8 Ekim 2024 Salı

Pandora'nın kutusu açıldı, kötülükler etrafa saçıldı.

Pandora'nın kutusu açıldı, kötülükler etrafa saçıldı.

7 Ekim 2023 günü Hamas füzeler ile saldırıya geçip, açmış oldukları tüneller ile İsrail içine kadar girip bir festivalde masum insanları rehin aldığı gün "Allahu ekber" diyerek selamlayanlar bugün aynı zamana bakıp hala selamlıyorlar mı? Çünkü Hamas'ın başlattığı saldırı İsrail'in arayıp da bulamadığı fırsatı yarattı ve Gazze bölgesi sessizlerin ölüm vatanına döndürüldü...

Ölülerin diyarı adını hak ediyor bana göre Gazze bölgesi...

O bölgeyi bu hale getiren İsrail en faşist, en sağcı iktidarı zamanında olması tesadüfi mi?

Elbette değil!

Devlet yapacağı operasyon öncesi göreceli özgürlük verir!

Devlet denilen aygıt, kendisinin yapacağı operasyonlar için yok edeceği ya da hizaya getireceği kesime her türlü silahlanma, örgütlenme hakkını kendi denetimi ve gözetimi altında izin verir. Sonra onların saldırmasını bekler. O beklediği an üstlerine çöker ya yok eder ya da etkisizleştirecek kadar hadım eder ve ortalığa bırakır ki, sosyal bir boşluk olmasın, denetimde olan bir gücün zayıf bir şekilde yaşamasına izin verir...

Bugüne kadar tüm devletlerin yaptığı yöntem budur.

Örneğin darbe mi yapmak istiyorsunuz, ülkede iç savaş görünümlü bir kontrollü anarşi yarat, sonra o anarşiye katılanları idama götürecek kurgulanmış olaylardan bir süreç başlat. Ülkemizde Maraş, Çorum katliamları buna örnektir… Zamanı belirlemek için bir iki deneme cinayet, katliam, operasyon yap, oraya gelen toplumsal tepkileri ölç ve darbe yaparak o yaratılan anarşi ortamını kullanarak bir "kurtarıcı" rolü oyna...

Darbe yapanları alkışla karşılayanlar, ellerinde olan hakları tek tek alınırken sessiz kalırlar...

Yeni oluşturulan ortamda ötekileştirilenler devlet terörünün kurbanı olacaktır...

Hamas, İsrail'in denetiminde FKÖ’yü (Filistin Kurtuluş Örgütü) dağıtmak ve orada devrimci unsurları zayıflatıp yok etmek üzerine kuruldu...

İslam'ın cihatçı yorumu ya da siyasi İslam denilen kavram aslında aynı şeyi temsil eder ve hepsinin görevi emperyalist devletler için sadece aparat olarak kurulur.

İran İslam devletinin oluşumu ile kurulan Yeşil Kuşak Politikası zaman içinde kurumlaşmış ve Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) adı verilen siyasi ideolojik hat ile Ortadoğu ülkelerine yeni roller verilmiştir. BOP projesinin en somut ürünü Arap Baharı ile kendisini ortaya koymuştur. BOP ile Ortadoğu'da hibrit savaşlarda görev alacak piyonlar bir tepki yapı gibi büyümelerine izin verilmiştir. Hibrit savaşlarda rol alan tüm cihatçı örgütler ya da siyasi İslam iktidarlar emperyalist devletlerin elinde olan kukla yapılardır... Günlük siyasi gelişmelere duygusal tepki verdirilerek, tipik Ortadoğu diktatörleri tepkileri ve refleksleri oluşturulmuştur. Tüm liderleri birbirine bağlayan ortak özellik bu duygusal ve anlık değişimlerdir. Bir biri ile can ciğer olanlar, ertesi gün düşman ilan edilmesi şaşırtıcı olmamıştır.  

Bu kuklalar gerek görüldüğünde İsrail, Amerikan askerine silah sıkar ama silah sıkanların elde ettiği tüm kazanımlar emperyalist devletlerin istediği algıdır...

Hamas, Hizbullah gibi örgütler İran devletinin elinde birer silah olarak öne sürülmüş aldatmaca yapılardır, çünkü İran denen İslam devleti de emperyalist devletler ile savaş halinde değildir.

İran'ın ambargo altında yaşaması emperyalist devletler ile savaşıyor anlamına gelmez, arka kapıdan emperyalist devlet ile ticari ilişkileri devam etmiştir.

İran'ın silah sanayisi bilerek güdük bırakılmış devletin elinde nükleer sanayinin olması güçlü devletler için bir korku nedeni değil, saldırı için neden olarak durmaktadır…

İran, emperyalist devletlerin güdümünde olan bir proje devlettir.

1979 yılında Şahın devrilmesi sonrasında İslam devleti olması için Saddam Hüseyin ile sudan sebepler ile savaşa tutturulmuş ve bu sayede İslam devletinin iktidara tek başına sahip olması için ortam yaratılmıştır. İran İslam devleti savaş süreci içinde tüm komünist ve devrimcileri yok etmek için her türlü silahı kullanmış ve onlar için özel mahkeme kurarak meydanlarda vinçlere asmıştır...

Saddam emperyalist devletin çıkarına uygun bir yardımcı rol alarak İran’a saldırmış ama İran devletini İslamlaştırırken, kendi sonunu hazırlamıştır...

Baas partisinin ırak yorumu İran ile savaşa başladığı zamanda sonunu hazırladığını düşünecek kadar ne bilgi birikimine ne de silahlı güce sahipti... Kağıttan bir devletin bir kaç gün içinde yok olması, liderinin bir çukurda yakalanması tesadüfi değildir…

Lağımın içine iteklenen Saddam Hüseyin lağım borusundan alınıp idam edilmiştir...

IŞİD ve benzeri örgütlerin her saldırı videosunda "Allahu ekber" diye bağıranların sesinin olması tesadüfi değildir, çünkü “tekbir” diye kabul edilen bu nidaların seslendiği yer Avrupa ve dünyada gelişmekte olan sağın can suyudur, çünkü emperyalist devletlerin içinde gelişen sağı besleyen ortamı yaratmıştır...

Bugün dünya savaşından sık sık konuşuyorsak eğer, küreselleşmenin oluşturamadığı hukuk ve dünya düzenin yaratılması sürecinden başka şey değildir... Ulus devletini yıkan küreselleşme adı altında geliştirilen liberal politikalar, küreselleşmenin hukuki alt yapısını kuramamış, ulus devletçiklerin artıkları bu hukuksal düzenin önünde engel olmuştur...

Yaşadığımız süreçte 3. Dünya savaşı korkusu ile bu hukuksal alt yapıların ve kurumların oluşumunu izliyoruz... Her savaş sonrası imzalanan barış antlaşmaları ve oluşturulan kurumlar yeni düzenin nasıl işleyeceğini belirler...

Siyasi İslam Ortadoğu’da emperyalistlerin oyuncağı olarak görevlerini yerine getirmiştir...

Hamas, Hizbullah, IŞİD, El Kaide ve benzeri tüm örgütler anti-kapitalist ve anti-emperyalist savaş vermemiştir, verecek ne kültürleri ne de birikimleri vardır...

Bugün Filistin halkının yanında olduğunu iddia edenler dünyanın birçok yerinde eylemler yapmaktadır, homojen olmayan yapıların ortak özelliği liberalizmin kurbanları olmasıdır ve söylemde antiemperyalist gibi duran cümleler kurulmakta ama antisemitizm duruşu aşamamış, Yahudi düşmanlığını beslerken Yahudilere karşı nefret söylemini büyütmekteler...

Pandora'nın kutusu açıldı, kötülükler etrafa saçıldı.

Savaşların sonlanmasını istiyorsak, halklar arası boğazlama ve nefret söylemin sönümlenmesini istiyorsak elbette antikapitalist, antiemperyalist duruşumuzu açık olarak ortaya koymak, savaşan, çatışanlar arasında bir tarafı tutmak değil, tümden tüm çatışmaları ret ederek barış vurgusu ile halkların bir arada yaşayacağı işçi sınıfının iktidarı için mücadele etmekten geçmektedir. Küreleşmiş kapitalizmin tek alternatifi vardır, tüm dünya işçilerin birliği ile oluşturulacak işçi devletidir…

İsmail Cem Özkan

 

6 Ekim 2024 Pazar

Kadın cinayetleri politiktir…

Kadın cinayetleri politiktir…

 

İslam öncesi “kız çocukları” toprağa gömüldüğüne dair hikayeler anlatılırdı, İslam dini “kadını kurtardı” vurgusu yapılır, “ayaklarını altında…” diye devam ediliyor, fakat son yıllarda siyasi İslam’ın yönetiminde olduğu ülkelerde kadınlar “hedef” haline getirildi, farklı inançtan olanlar cariye olarak pazarlarda satıldı, soykırım, katliam ile anılır oldu…

Afganistan gibi bir ülkede kadının kazanılmış tüm hakları elinden alındı, erkeksiz sokağa çıkması bile yasak, yürüyüşüne dikkat etmek zorundadır...

Ülkemizde sistematik olarak gün geçtikçe artan bir kadın cinayeti var ve bu konuda önlem alınmış gibi yapıp, aslında tamamı ile teşvik edilen bir siyasi tercih söz konusu...

Kadının sözü, yaşam biçimi, tercihi tamamı ile erkeğe bağımlı hale getirilmek istenmektedir…

Türban siyasi simge haline geldi.

Erkeğine ve geleneklerine biat eden kadının başörtüsünün biçimi, kullanılan bağlama tekniği, tercih edilen renkler tarikatların bayrağı, sembolü haline getirildi...

Cinayete hedef olan kadınlar, kızların başının bağlı olup olmadığına bakmadan erkekler tarafından öldürülüyor ve kadın katili erkeklerin çok büyük bölümü kravat takarak mahkemede iyi hal gösterilerinden dolayı ya çok az ceza aldılar ya da serbest kaldılar...

Sokak ortasında kadına tecavüz edenler bile olayın hemen arkasından yakalanmasına rağmen serbest kalmış olması tesadüfi değildir, toplumsal baskı sonrası serbest kalanları şimdilik ceza evinde gözetim altına alınmış durumdalar...

Kadın cinayetleri siyasaldır, politiktir ve bu bir siyasi iradenin tercihi ile sistematik hale getirilmiştir...

“Okulumda başı bağlı olmayan öğrenci, öğretmen istemiyorum” diyen okul müdürleri ödüllendirilirken, o müdürlerin hakim olduğu okullarda nasıl bir sonuç beklendiği açık ve net değil midir?

Sivil toplum kurumlar olarak cemaat dernekleri görenlerin tercihi ile okullara dışarıdan müdahale edilmekte ve hepsi yasal statü verilmiştir...

Elbette, siyasi İslam’ın eğittiği erkek çocuklar büyüdükçe, ergenlik çağında kadına bakışı, erkeği eğlendirmeye gelmiş, ona itaat eden bir canlı gözü ile bakmasına sebep olmaktadır, çünkü kadın erkeğin tüm fantezisini yerine getiren huriler gibi sunulur. Bu dünyada yaşayamadıklarını öteki dünyada yaşayacaktır erkekler!

Kadın sadece eğlence şişme balon gibi gören bir anlayış ile kadına yanaşan erkek için kadın öldürülmesi gereken herhangi bir kurbandan farkı yok!

Yaşadığımız zaman diliminde kadının cinayetlerine karşı sesi yükseltmek isteyen kadınlara karşı polis anonsları ile gaz eşliğinde bastırılıyor ve sanki kadınların haklı öfkesi bu gaz bulutu içinde görünmez yapılmak isteniyor. Kadınlara verilen bu gözdağı ile kadınlar hakları için sokağa çıkması engellenmek isteniyor ve bir anlamda evine kapan, hakkını savunma ve sus denmektedir.

Kadınlar kendi elleri üzerinde yükseltiyor özgürlük mücadelesini…

Sokağı özgürleştiren, karanlıkları aydınlık kılan kadınlardır.

Kadınlar bir anlamda siyasi İslam ile yüzleşmekte, hesap sormakta, kazanılmış meşru hakları için mücadele etmeye devam ediyor.

Medeniyet kadınların elleri üzerinde yükselmektedir.

Sonuç olarak her kim nasıl düşünürse düşünsün kadın cinayetleri politiktir...

İsmail Cem Özkan