Zamanın Ruhu: Özgürlük mü, Esaret mi?
Bir Demirin Şiirinde Saklı Umut
Demirci Kawa,
Silahları dövecek örsünün üstünde.
Kıvılcımlar sıçrayacak karanlığa,
Metal eriyip akacak,
Yeni bir şekle bürünecek...
Ama bir daha silah olmasın:
Çalgı olsun, türkü olsun.
Geçmişin ağısını, acısını,
Yaşamı taşısın ileriye —
Ezgileriyle.
Yalnızca metal mi dönüşecek?
Ya yürekler?
Ya yaşam?
Ya tarih?..
Sürekli "Yeni Aşama" Söylemi: Gerçekten Öyle mi?
Kürt meselesi gündeme geldiğinde, medyada sürekli "yeni
bir aşamaya geçildiği" söyleniyor. Ancak ben, özgürlükler, demokrasi ve
ifade hakkı gibi temel değerler açısından bir ilerleme göremiyorum. Bu nedenle,
bu “aşamalar”ın ne olduğu açıkça ifade edilmeli.
Koşulsuz Teslimiyet mi, Gerçek Müzakere mi?
Eğer muhatap alınmak birinci aşamaysa, bu aşama çoktan
geçildi. Bugün gördüğüm kadarıyla, koşulsuz teslimiyet dışında bir seçenek
sunulmuyor. Devletin atması gereken somut adımları henüz göremedik. Meclis'te
bir komisyon kurulması yönünde bir girişim oldu; ancak bu, ancak devamı gelirse
gerçek bir adım sayılabilir.
Semboller, Siyaset ve Görünürlük
Cezaevlerinden bazı örgüt üyelerinin gizlice serbest
bırakıldığına dair bir bilgim yok. Ancak sembolik de olsa, bazı isimlerin
siyasette görünür olması gerekir. İçeride ya da dışarıda olmaları önemli değil;
önemli olan seslerinin duyulmasıdır.
Aşamalar mı, Göstermelik Hamleler mi?
Avukatların ve aile fertlerinin adaya gidip gelmesi bir
“aşama” mı sayılıyor? Sosyal medyada videolu açıklamalar yapmak da öyle mi?
“Terörsüz Türkiye” söylemi altında tam olarak neyi hedeflediğimizi hâlâ anlamış
değilim. Her şey bir anda olup “Tamamdır, oldu, bitti” denilecekse, toplumu
buna önceden hazırlamak gerekir.
11 Temmuz 2025: Bir Dönüm Noktası mı?
11 Temmuz 2025’te silahların bırakılması kuşkusuz önemli bir
gelişmedir. PKK ve bağlı yapılar, uluslararası gözlemciler, Kürt siyasetçiler
ve MİT gözetiminde düzenlenen bir törenle bunu dünyaya duyurdu. Tören canlı
değil, banttan yayınlandı. Bu konu üzerine daha çok konuşacağız. Ancak asıl
belirleyici olan, taraflardan birinin somut ve sürdürülebilir bir adım
atmasıdır. Barışın hukuki bir altyapısı olmadığı sürece, yapılan her barış
seremonisi sadece “sözde” kalacaktır.
Kürt Sorunu, Türkiye'nin Demokratik Geleceğidir
Kürt açılımına dair çıkan her haberi ve yapılan her yorumu
dikkatle izliyorum. Çünkü Kürt sorunu, Türkiye’nin en temel meselelerinden
biridir. Bu sorunun çözümü, demokrasi ve özgürlükler açısından bir ilerleme; en
azından nefret söyleminin azalması anlamına gelir.
Özgürlük Yalnızca Kürtlere Değil, Herkese Gerekli
Kürtlerin özgürleşmesi demek, Lazların, Çerkeslerin,
Arnavutların ve diğer halkların da kendi kimlikleriyle örgütlenebilmesi, siyasi
temsiliyette yer bulabilmesi demektir. İktidar partisinden ve TBMM’den bu yönde
ciddi adımlar bekliyorum. Ülkeye biraz olsun özgürlük havası gelsin istiyorum.
Temsiliyetin Gerçek Sahipleri
Unutulmamalıdır ki bir Kürt birey, tüm Kürt halkını temsil
etmez. Bu temsiliyet, örgütlü yapılarda ve toplumsal birikimlerde saklıdır. Hiç
kimse bu yapılara akıl verme ya da yön verme hakkını kendinde görmemelidir.
Çünkü onların tarihsel bir deneyimi, yetişmiş kadroları vardır.
Birey Olarak Sorumluluğumuz ve Hakkımız
Bireyler olarak, bu özgürlük sürecine katkı sağlamak ve
ülkemizde özgürlük havasının esmesini istemek en doğal hakkımızdır. Özgürlük
olmadan, özgür bireylerin yaşayabileceği bir ülke de olmaz. Bazıları, ekonomik
imkânlarla özgür olduklarını sanabilir; ama bu özgürlük, iktidarla karşı
karşıya gelene kadardır.
Demokrasi Sloganları ile Cezaevi Gerçekleri
Bugünlerde, iktidarın “demokrasi” ve “özgürlük” söylemi,
muhalefet partili (CHP’li, DEM Partili) belediye başkanlarının cezaevine
konulmasıyla anlam kazanıyor(!). Üstelik bu “misafirlik” uzarsa mahkumiyete
dönüşüyor.
Gerçek Barışın Temeli: Hukuk ve Eylem
Her ülkenin “özgürlük” ve “demokrasi” tanımı, ne yazık ki
çoğu zaman o ülkenin güçlü liderlerinin algılarına ve çıkar hesaplarına göre
şekilleniyor.
Oysa barış törenleri, komisyon raporları ya da videolu açıklamalar tek başına
çözüm değildir. Gerçek barış; hukukla, toplumsal uzlaşıyla ve demokratik
temsiliyetle mümkündür. Süreçlerin sürdürülebilir olması için söylem değil,
eylem gerekir. Bugün yaşananlar, iktidarın özgürlük tanımının ne kadar dar
olduğunu gösteriyor.
Oysa halklar için özgürlük, yaşamsal bir ihtiyaçtır —
ertelenemez, pazarlık konusu yapılamaz.
İsmail Cem Özkan