Burjuvaziye Akıl Veren Yorumcu Sendromu
TV yorumcularının moda akımı, son günlerde Trump’a — daha
doğrusu siyasi liderlere ve burjuvalara — akıl verme yarışına dönmüş durumda.
Şaka gibi! Adam Amerikan başkanı olmuş; o, kanalizasyonda kullanılan boru değil
ki!
Dünyanın en güçlü ekonomilerinden birinin tepesine çıkmış
birinden bahsediyoruz. Sadece siyasi değil, ekonomik anlamda da devasa bir güce
sahip. Her ülkede yatırımı var; otelleri, gayrimenkulleri, milyar dolarlık
anlaşmaları var…
Yorumcunun üzerinde giyecek doğru düzgün kıyafeti yok; olan
da büyük ihtimalle Trump gibilerinin ürettiği markaların ürünü. Sonra çıkıyor
ve ekran karşısında “Trump şöyle yapmalı, böyle yapmalı.” diye akıl veriyor.
Dümdüz komedi bu! Kapitaliste hayat dersi vermek... Bu ne özgüven arkadaş?
Trump, askeri eğitim almış, stratejiyle yetişmiş biri.
Oteller kurmuş, dünyanın en değerli arazilerini toplamış, Amerika gibi bir
ülkenin başkanlık koltuğuna ikinci kez oturmuş. Bizimki ne yapıyor? Kanalın
kahve köşesinde “Ben olsam şöyle yapardım.” diyor. Ya kardeşim, sen değilsin
işte! Ve bu gidişle hiç olamayacaksın da.
Elinde hiçbir başarı hikâyesi olmayanların “her şeyi
bildiği” bu yeniçağda, özgüven ders olarak okutulmalı. Hele o klasik söylem yok
mu: “Tüm Amerikalılar aptal, bir biz zekiyiz.” İyi de, madem bu kadar zekisin,
neden sen üretmedin o teknolojiyi? Neden senin aklından bir marka, bir buluş
çıkmadı? Hâlâ içinde bulunduğun ülke, gelişmekte olan ülke kategorisinde.
Amerika’dan habersiz, izinsiz adım atamıyorsun!
Sonra işin içine bir de “her şeyi tek kitapla açıklayan”
tipler karışıyor. Bilim insanı yıllarını veriyor, keşif yapıyor; adam çıkıyor
diyor ki: “Zaten kutsal kitapta vardı.” Vardıysa, neden sen bulmadın? O kitap
yeryüzüne ineli yüzyıllar olmuş; hâlâ bir ampul bile icat edememişsin ama ekran
karşısında ahkâm kesiyorsun. Kitabı sürekli okuyorsun ama okumaktan başka
hiçbir şey yapmıyorsun.
Aslında başka açıdan yapıyorsun: Kitabı referans gösterip
işlenen katliamların, cinayetlerin temelini oluşturuyorsun; o suçları
meşrulaştırıyorsun! Yaşamı değil, ölümü yücelterek insanlık ileriye gidebilir
mi?
Kullandığın ekranı, kamerayı, mikrofonu, yayını
emperyalistlerin teknolojisiyle alıp “onlara karşı” konuşuyorsun. Ne tuhaf
çelişki değil mi? “Hepsi kitapta var.” diyerek o teknolojiyi meşrulaştırıyorsun
ama o teknolojiye en ufak katkın yok!
Sarık takıp, şalvar giyip kadını siyah çarşafa hapset; zihin
hâlâ Orta Çağ’da. Ama lüks arabaya bin, beş yıldızlı otelde kal, son model
telefondan paylaşım yap. Modernliğin sadece konfor kısmı sende. Bilim yok,
üretim yok. Ne varsa ölüm, kin, şiddet, nefret var. Kadına şiddet sende, rüşvet
sende, kelle kesmek sende. Ama “Biz haklıyız.” diyorsun.
Sonra ne oluyor, biliyor musun?
Bu zihniyetten etkilenmiş ama kravatını takmış, modern
kıyafetler giymiş bir yorumcu daha çıkıyor. Kendini entelektüel zannediyor.
Oturmuş, Trump’a akıl veriyor. “Trump aslında şöyle yapmalıydı...” diyor. Sanki
sabah birlikte kahvaltı etmişler!
Ama üretmek yok, araştırmak yok, öğrenmek yok. Eleştirmek
bol, küçümsemek daha bol. Konuşmak zaten sınırsız. Her konuda bir fikir var ama
arkasında tek bir katkı yok.
Trump’a akıl vermek mi? O her zaman var!
Sonuçta Trump bu yorumcuların yorumunu hiçbir zaman
duymayacak. Yorumcular Trump’ın duyacağını bilmiş olsa acaba o yorumları
yapabilir mi, çünkü Amerikan vizesi alımında bu yorumlar öne çıkma tehlikesi ya
da resen hakkında açılan bir davanın öznesi olma durumu yok!
Özneleri değiştirin, yorumcular hep benzer davranış içinde
rahatlıkla konu olan kimse ona akıl vermeye devam ediyor…
Yorumcular konuştukları kanaldan alacakları yevmiyeyi
düşünüyor olabilir ama yorumcuların sahip olduğu her hangi ticari başarı
belgesi bile yok, olsa ekran başına çıkıp konuşmak yerine ticari kaygılarını
ortadan kaldırmak için uğraş veriyor olabilirdi! Üniversitelerden alınmış
diplomalar ile işin uzmanı olduğunu ilan eden ama küresel olarak ciddiye
alınmayan diplomaları sayesinde ekranlara çıkıp konuşuyorlar…
Yazıya konu olanlar profesyonel yorumculardır, ekranların
vaz geçemediği profesyoneller… Profesyonel tanımı olarak işverenin ihtiyacına
uygun olarak para karşılığında üretim yapan, tez geliştiren ya da proje
yürütendir.
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder