Her ayın son perşembesi…
Her ayın son perşembesi İzmir Karşıyaka semtinin çarşısında yer alan bir
dernek binasında oda tiyatro gerçekleşir ve her ay farklı bir oyun, farklı
amatör oyuncular ile hayat bulur. Kelimeler, düzenlenmiş sahnede hayat bulurken
bir grup insan o odanın içine girer ve oyunu izler. Her oyun bir şölendir, her
oyun oyuncunun daha fazla kendisini geliştirmesidir, her oyun yeniden düşünmek
için fırsattır.
Her ay olduğu gibi olağan seyreden bir programa İzmir’de olduğum için dahil
oldum. Her izlediğimde oyunlarda ki doğallık gün geçtikçe arttığını,
oyuncuların elleri ve seslerini kullanmasının daha doğal olduğunu gördüm.
Kısaca her oyun yönetmenin oyuncusuna ve sahneye nasıl yaklaştığına şahitlik
ettim, çünkü oyuncunun her hareketini, sesini, sahnede hareketini belirleyen
oyuncunun doğaçlaması yanında yönetmenin istemleridir. Her istem oyunun ruhuna
yapılan bir vurgudur. Her vurgu oyuncuya verilen karaktere uygun nefestir…
Mayıs ayının en son perşembesi Mine Söğüt’ün yazdığı, Seda Yelbuğa’nın
yönettiği Betül Yetki’nin ilk defa sahneye çıkıp oyuna hayat verdiği “Hatmi
Çiçeği”ni izledim. Sahne küçük bir ev şeklinde düzenlenmiş. Bira şişeleri bir
köşede durmaktadır. Sahne ortasına gelecek şekilde bir maske ve maskeyi taşıyan
kukla. Sahnenin sağ tarafında yatmakta olan biri. Parmakların ucuna basarak
bakacakları bir pencere vardır. Sahnenin sol tarafında çay yapacak
bitkilerin yer aldığı bir dolap. Küçük bir mutfak da diyebiliriz. Oda tiyatrosu
adına uygun bir odadadır. O oda aynı zamanda Karşıyaka Sanat Derneği’nin çalışma
yeridir. O oda içinde ücretsiz olarak dil kursları, resim, gitar.. ve de
dünyanın öteki ucundan gelen tangonun ezgilerini ve hareketlerini de
bulabilirsiniz… dans, yöresel ve evrensel olarak o oda içinde kaynaşır,
sokaklara taşar ve sokak gösterileri de ücretsiz ve halka açık olarak sunulur.
Karşıyaka’ya geldiğinizde limanın karşısında bulunan meydanda bu dostların
gösterilerine şahitlik edebilirsiniz… Bir biri ile kaynaşmış, iç içe geçmiş
dostlukların imecisidir Karşıyaka Kültür Sanat Derneği.
Oyunumuz da bir imecedir aslında, Mine Söğüt’ün öyküsünün sahnede yeniden
yorumlanarak sunulmasıdır. Hatmi Çiçeğinden elde edilen çay vurgusu aslında
olayın anlatıcısı olan kadının tek yapabildiği ve şifa olarak gördü bir çaydır.
Çünkü evin tüm gereksinimlerini babası yapmaktadır. Onlar bodrum katında küf ve
pasın hakim olduğu atmosferin içinde yukarıda duran pencereye parmaklarının
ucuna basarak yükselerek dışarıyı görebildiği bir evin içinde yaşanan
trajedinin yüzleşilmesidir.
Parmaklarının ucuna basarak olduğu ortamdan çıkan babanın bacaklarına
sarılan küçük bir kız çocuğun, özlemleri, sevgisiz büyümesi ve o büyürken
babanın tek kızı ile ilişkisi para getir, git çalış sözleridir… Baba kızından
kopuktur… Kız babasına her şeye rağmen, tüm kusurlarına rağmen sevmektedir. En
çok sevdiği zamanda babasının uykusunda elinde sigara ateşinin göğüs kıllarının
yaktığı, küf, paslı havaya o vücudunun kokusunun karıştığı andır… Çünkü baba o
sırada savunmasızdır, kızı ile yaşadığı evden bile belki çok uzaklarda gördüğü
rüyadadır… Onun özlemi dışarıyadır. Evinde yaşanan sorunları görmezden geldiği
gibi yok saymaktadır. Birlikte yaşamak zorunda olduğu kızının duygularından,
öfkesinden habersizdir…
Yüzleşilme günü babanın savunmasız anıdır, sonsuzluk uykusuna yattığı o gün.
Ateş yoktur elinde, sigaranın dumanı küfe karışmamaktadır. Ne de
çayı elinin tersi ile itekleyeceği anı yaşayamamaktadır. Yılların birikimi,
yılların söylenmeyen sözleri işte bu son dakikada söylenmektedir. Gözyaşları,
küf ve pasın kokusuna karışmaktadır…
Sahnede iki kişi vardır, biri koltuğunda yatmaktadır, kızı ise sahnede
yaşadığı dramı, trajediye hayat vermektedir. Betül Yetki ilk defa sahnededir,
amatördür ama izlerken onu sanki yıllardır sahnede olduğunu hissedebilirsiniz,
sanki yüzleşmeyi içinden yaşamaktadır… Oyun dekoru oyunun ruhuna hizmet
etmektedir. O küçük sahnede her türlü fiziki zorlukları yenen ışık, ses
oyuncuya destek vermektedir. Hangi söz, hangi hareketi hangi notada yapacağını
içselleştirmiştir… Seda yeni bir tiyatro aşığının hayalini gerçek kılmış,
sahneye bir anlamda atmış ve yeteneğini, hafızasını ve de mimiklerini
kullanımına izin vermiştir… İşte bir yönetmen eğer arzu ederse en kıt
olanaklardan da en güzelini ortaya çıkarabildiğini ortaya koymuş ve olabilir
demekten daha ileri oldu demiştir… Oyun sonunda hak edilen alkışlar ile
trajedinin yarattığı atmosfer birden dağılmış ve sahne kutlamak için koşan
seyirciler ile dolmuştur…
Bu ülkede küçük adımlar ile yapılan çok güzel işler olmaktadır. Karşıyaka
ve İzmir bu şansı Seda ve Mehmet ailesinin inatçı, yaptığı işi seven,
paylaşımcı ve yok sayıla imecenin ruhuna uygun duruşları ile kanıtlamışlardır…
Onlara uzaktan da olsa izlemek ve destek vermek beni her daim mutlu etmiştir…
Hayat paylaşıldıkça daha da güzel olur…
İsmail Cem Özkan