Şiddet!
Sağlıkta şiddet,
eğitimde şiddet,
güvenlikte şiddet,
devlet dairesinde şiddet...
Şiddetin olmadığı alan yok gibi…
İçinde bulunduğumuz yaşamın çizgisini belirleyen şey şiddettir,
çünkü diyalog yerini "benim kim olduğumu biliyor musun?" aldı. Yani “önce
bana, sonra başkalarına”…
Bir hasta yakını hastanenin acil servisine gidiyor ve diyor
ki; “yatan hastalardan önce benim hastama bakacaksınız, diğerlerini acilden
çıkarın!”
Bu gücü, bu sözü nereden alıyor dersiniz?
Çağımızın bulaşıcı bir hastalığı, şiddet!
Şiddeti şiddetli besleyen şey ise gücü olan her daim
haklıdır.
Güç kimde?
Çoğunlukta!
Çoğunluğun hakkını savunan, çoğunluğun çıkarını savunan
zaten popülist iktidar!
Çoğunluk kim, ekonomik gücü elinde bulunduran!
Şiddet bir sarmaldır, çünkü azınlık haklarının olmadığı,
önemsenmediği, görmezden gelindiği yerde şiddet haktır.
Yaşamın her alanında, çalışma dünyasının her kademesinde
şiddet kaba ya da ince bir şekilde sarmalar bizi…
“Dayak cennetten çıkmadır” sözünün hakim olduğu yerde erkek
egemenliği vardır. Çünkü erkek gücü temsil eder.
Gücü temsil eden her şey erkek olması tesadüfi değildir.
Erkeğin cinsel organı ile elinde tuttuğu sopanın benzer
olması tesadüf değildir. İkisi de aynı işlevi “gerek olduğunda” yerine
getirecektir.
Kadına şiddet, çocuğa şiddet, fakire şiddet, sokak hayvanına
şiddet, çünkü o hakkı kendinde görenler bu ülkenin ve bize benzeyen ülkelerin
iktidarıdır.
İktidar şiddeti besliyor ve büyütüyor, o yüzden ne
hastanede, ne okulda, ne güvelik birimlerinde, ne kadına karşı, ne çocuğa
karşı, ne mazluma karşı şiddet bitmez...
Bitmesinin tek bir yolu vardır, o da mazluma, azınlığa,
zayıfa karşı yapılacak “pozitif ayrımcılık”tır.
Çoğunluk karşısında azınlığı koruyan yasalar olmalı ve o yasaları
denetleyen kurumalar olduğu zaman doktora da, hemşireye de, öğretmene de,
çocuğa da, kadına da, sokak hayvanına da… şiddet bir anlamda durur...
İsmail Cem Özkan