Gazeteci mi, editör mü?
Geçenlerde bir toplantıda gazetecilik mesleği hakkında
abartılmış düşünceler ile karşılaştım. Her meslek sahibi kendi mesleğinin
büyüklüğünden, kutsallığından dem vururken diğer meslek dallarından üstün
olduğunu ve vazgeçilmez olduğunu sessizce fısıldar.
Aslında gazetecilik abartıldığı gibi bir meslek dalı
olmadığına inanırım, çünkü gazeteci sonuçta haber olan değil, haber olarak
kabul edilen ve gazete sahiplerinin istediği olayları ve olguları yazan, yani
yazım kurallarına uygun olarak gazetecilik mesleğinin (!) vazgeçilmez sorularına
yanıt vererek yazan kişidir.
5K1N (Ne - Niçin / Neden - Nereye -Ne
Zaman -Nasıl ve Kim) kuralı bir haber için gerekli olan
vazgeçilmez sorulardır. Bu sorulara yanıt verirseniz eğer, ortaokul düzeyinde
bir insanın o haberi okuduğunda anlaması sağlanır. Yani gazeteci toplumun en
alt eğitim düzeyinde olan bireyin anlayabileceği bir metni yazan kişidir.
Haber kaynağı olmadan gazeteci bir hiçtir, çünkü kendi
kafasına göre haber yazamaz, yorumlayamaz, fakat son dönem medya içinde hayali
haber üreten gazeteciler sayesinde bu önyargı ortadan kalkmakta ve kendisine
değer biçen biri konumuna gelmektedir.
Gazeteci, teoride; bağımsız, haber kaynağına bağlı ve onu
açığa vermeyen, namuslu, dürüst, çarpıtmayan vb gibi bir çok kelimeleri yan
yana görebilirsiniz. Hiçbir zaman gazeteci bu yukarıda sayılan kelimelerin
karşılığını hayatta bulundurmadı, bulunduramazdı, çünkü sonuçta gazeteci bir
işçidir ve işverenin çıkarları ve duruşuna göre olaylara bakmak ile yükümlüdür,
aksi halde o işte barınma hakkına sahip olamaz.
Gazeteci mesleği erk sahiplerinin toplum mühendisliği için
üretilmiş bir ihtiyaç sonucu doğmuş ve profesyonel yani para karşılığında
emeğini satan kişilere bir paye verilmek amacıyla uydurulmuş meleklerden bir
tanesidir. Çünkü her önüne gelen haberleri düzenleyip okuyucusuna sunar ise bu
durumda gazeteci olarak kabul edilen muhabiri kontrol etme ve yönlendirme
sorunu ile karşı karşıya kalınabilinirdi, o yüzden böyle bir meslek uydurularak
hem kontrol altında hem de haberin doğru (çıkarı erk sahibini memnun edecek
düzeyde ve düzlemde) şekilde akmasını sağlamaktır.
Savaşlarda gazeteci bir istihbarat elemanı gibidir, düşman
hattından psikolojik savaşa uygun haberlerin geçmesi ve kendi okuyucusuna
ulusal gururunu okşayacak şekilde haber vermesi modern gazeteciliğin görevleri
arasında yer almış olmasına rağmen, gazeteci bağımsız ve olaylara kendi
penceresinden bakar gibi soyut ve ne anlama gelmeyen cümleler ile okuyucuya
güven vermeyi unutmamışlardır. Çünkü gazeteci güvenilir olmak zorundadır,
güvenir olmayan gazetecinin yazdığı haberin hiçbir değeri yoktur. O yüzden erk
sahipleri ince bir çizgi ile gazetecinin güvenirli olduğunu göstermek için bazı
olaylara dokunulmasına izin verilmiştir. Nasıl ki uyuşturucu trafiği içinde yakalanan
binde birlik bir uyuşturucu polis ya da güvenlik kuvvetlerinin ne kadar iyi
çalıştığı ve güven duyulması gerekenler olarak algılanması amacıyla yapılmış
operasyonlara bakabilirsiniz. Çünkü sınırlardan binlerce ton geçen uyuşturucudan
sadece küçük bir parçasının yakalandığını istatistiklere bakarak
öğrenebilirsiniz.
Gazeteci mesleği aslında eli kalem tutan, sorulması gereken
sorulara yanıt veren metin yazan her bireyin yapabileceği bir iştir.
Abartıldığı gibi ve okullarda adına kürsülerin kurulduğu gibi bir disiplinler
birliği ve meslek olarak algılanacak bir iş değildir. Ama bunu bir meslek
olarak kabul edilmesi ve o işten hayatını kazananların boşlukta kalmaması için
uydurulmuş mesleklerden bir tanesidir. Toplum mühendisliğinin kullandığı
araçlardan sadece biridir. Bu araç içinde görev yapan gazeteci ise kendisinin
bu akış içinde vazgeçilmez ve önemli görmesi sağlamak için medya sahipleri tarafından
bazı gazetecilere ayrıcalık sağlanmıştır. Bu ayrıcalık sayesinde gazeteci
mesleği hem çekici olmuş, aynı zamanda tehlikeli olmuştur. Bağımsız gazeteci
olamayacağı için medya sahipleri tarafından haber için olta ucuna takılan bir
yem konumda dahi zaman zaman olabilmekteler.
Gazeteci mesleği haber kaynağı olmadan bir anlamı olamaz
demiştik, evet istisnalar kaideyi bozmaz ise. Haber kaynakları olayların olduğu
yerde yer alan sübjektif bakış açısı içinde olanlar ile olaya taraf olanların
karşılıklı görüşleridir. Elbette olay yeri inceleyen savcının hedefinden bağımsızdır.
Sonuçta gazeteci parası olana haber üretir, para ile satılıp alınan birer meta
üretir. Ürettiği meta içinde payına düşeni alan bir işçidir. Para ile alınıp
satıldığı içinde zaman içinde hangi haberlerin piyasada alıcısı olduğu, hangi
haberlerin alıcısı olmadığını öğrenir ve piyasa koşulları içinde haberlerini
üretir. Elbette burada istisna durum vardır; para sahibi olan medya sahibinin
özel istekleri ve çıkarları bu piyasa işleyişi içinde yer almaz.
Gazeteciler arasında eskiden haber atlatma gibi yarışlar
vardı, bu yarışlar haberlerin bir havuz içinde toplanması ile sona ermiştir. Havuz
sistemi içinde medya sahibi, sahibi olduğu araçlar için gazetecilerinin
kullanacağı haber toplama havuzları yapmıştır, o havuz içine düşen her haberi
sayfa veya program editörü tarafından masa başından yeniden yorumlanarak
yazılır ve okuyucuya o şekilde sunulur.
Sonuç olarak parası olan her meslekte olduğu gibi meslek
etik gibi kavramları çöpe atmış, paranın gücü içinde görevler medya sahibinin
ihtiyaçlarına göre yeniden belirlenmektedir. Gazeteci ise bu çark içinde sadece
verilen görevi yerine getiren bir editörden başka bir işlevi yoktur. Hizmet sektörü
içinde görevini yerine getiren gazeteci, kendisini toplum önünde tarif ederken
gerçeklerden uzakta bir hayal dünyası içinde, vazgeçilmez olduğunu düşünen bir
eğitim sisteminden geçtiği için mesleğe yönelik teknolojik devrimin yarattığı tahribat
karşısında nasıl tavır alacağını bilemez konumdadır. Modern gazeteci masa
başında kendisine gelen haber metinlerini “edit” eden kişidir. Haber metinlerini
yazanlar ise; blog sayfaları, PR firmalarının amatör ve profesyonel
çalışanlardır. Tesadüf sonucu habere giden profesyonel gazeteci günümüzde bir
hayal ürünü olarak roman sayfalarına yerini almıştır.
İsmail Cem Özkan