Savaşıyoruz kendimize karşı...
(Dünyada popülaritesi hiç bitmeyen alan sağlıktır. devamı)
3. Dünya savaşının adına “corona” demişler, tüm ülkelerin
görünmeyen düşmanı bu sefer içimizde, savaşıyoruz kendimize karşı...
Ulus devletinin yıkıntısı arasında oluşturulmaya çalışılan
ama bir türlü oluşturulamayan liberal düzen. Liberalizm tarihinde olmadığı
kadar iktidarda kaldı, üstelik liberalizme karşı olan muhafazakar kimliği
altında iktidarda kaldılar. Ulus devletin birikimleri, iki büyük savaşı ortaya
çıkarmıştı, şirketler doğdukları kalıba sığamıyorlardı ve küresel bir büyümenin
sonucu, ulus şirketin yerini çok uluslu şirketlerin ortaya çıkması ve ulusu ret
eden şirketlere dönüşmesi seksenli yıllarda gerçekleşti… Şirketler dönüşüm
yaşadı ama devletler aynı esneklikte dönüşemedi, çünkü ulus devleti var eden
koruma sistemi vardı ve şirketlerin çıkarı ile mücadele içindeydi. Her kurum
kendi varlığını korumak için kavgaya girecektir, kaçınılmaz olan oldu ve
liberalizm yeni tarih yorumu ile sahneye çıktı, yıktı özelleştirme adı altında
ama yerine yeni bir şey koyamadı. Çünkü düzen ancak hukuk kuralları ile
oluşturulacaktı, hukuku olmayan ama işleyen yeni dünya düzeni ortaya çıktı.
Hukuku olmayan her işleyen şey düzen değildir.
Yeni bir düzen ve sistem olmadığını da Trump iktidara geliş
süreci kanıtladı. Küreselleşme taraftarları ile ulus devlet artıklarından ulus
devleti yeniden kurma mücadelesi alanı Amerika olması tesadüfi değildir.
Amerika kapitalist sistemin sembolüdür, örnek
gösterilmektedir, Sovyet modeli
yıkılmış, Amerika modeli hala ayakta ve işlevini yerine getirmektedir. O model
üzerinde seçimler yeni cepheleşme alanı olması şaşırtıcı olmamıştır, Trump’ı
iktidara taşıyan süreç ve onu izleyen dünya ölçeğinde yapılan protestolar bu
çatışmanın görünen yüzü olacaktır. Trump seçilmiş bir başkandır, öyle tesadüfen
iktidara taşınmış bir tip değildir, çünkü Ortadoğu’da uygulanan modele uygun
bir lider profili çizmektedir.
Ortadoğu’da ki liderlik modeli; başkanlık/ yarı başkanlık
sisteminin suiistimal edilmesi (parlamentonun devre dışı bırakılması). Genel
olarak; otokrasi heveslisi kişi kendi iktidarını uzun vadeli yapabilmesi için
devlet kurumlarını kendi duymak istediği duymak istediğini papağan gibi
tekrarlayan sadık kişilerle doldurmasıyla başlamış. Sonrasında yaşadığımız
süreç politika hatalarını getirmiş ve doğal olarak; üst düzey bürokratlar ve
yargıçlar "hatalarını" lidere şirin gözükmek için ya da elde
ettikleri koltuklarını kaybetmemek adına liderine biat ile sonuçlanmış.
Liderlik kurumuna ve alınan kararlara karşı ses yükselten herkesi saf dışı
bırakır bu anlayışın hakim olduğu yerlerde.
Kağıt üzerinde devlet ama…
Halkın devlet kurumlarına olan güveninin azalması ve kamu
görevlilerinin halk karşısında hesap verilebilirlik algısını kaybetmesiyle kağıttan
devlete dönüşüm çabuk gerçekleştirilmiş... Ortada devlet var ama işlevi yok,
liderin ihtiyaçları, öngörüleri emir olarak kabul edilip, sorgusuz, soranı
cezalandıran bir yeni devlet anlayışı hakim kılınmış, ulus çıkarından daha
öncelikli lider ve çevresinin çıkarı kabul edilmiş. Trump ulus devletini temsil
ediyormuş gibi söylemler ile iktidara geldi ama ulus devletinin olmazsa
olmazlarını göz ardı ederek kendi iktidarını oluşturdu. Damadını kabinede yer
vermesi sadece sembolik bir anlam ifade etmektedir, çünkü ortada küreselleşme
politikası ve ona doru atılan adımlar var ve ona direnen bir sermaye gurubu…
Önce Amerika sloganı ile vücut bulan görüşte Amerikan halkının çıkarı değil,
dünyaya hükmeden bir Amerikan şirketler birliğinden söz edebiliriz. Dünyaya
hükmedilecekse onu ancak bizim şirketlerimiz ve anlayışımız yapabilirin
kavgasıdır.
Bencilleşme yeni dünya düzenin ilk vücut bulmuş halidir.
Bireysel kurtuluş ve bireysel başarı popüler yaşam içinde
öne çıkarıldı ve virüs salgını ile birlikte bir mahalle baskısına dönüştürüldü.
Bireysel kurtuluşun için belirli yaş gurubunu eve kapa, izole et kampanyasına
katıl ve sende çevrene yap… Yapıldı da, gençler ülkemiz gibi kültürel seviyesi
ortada olan ülkelerde yaşlılara her türlü hakaretler edildi, yollarda çevrilip
polis asayiş görevlisi gibi davranan gençleri gördük… Yukarıda filler kavga
ederken, çimler arasında yeni iktidar kavgaları ortaya çıkmıştı, fil ayağının
çıkarmış olduğu rüzgar ile eğilen çimler bir biri ile kavga ediyor ve üstünlük
egolarını tatmin ediyorlardı.
Ulus devlet görünümlü devletlerin virüsü kontrol altına mı
alacak yoksa küresel dayanışma ile mi yok edecek?
Avrupa birliği sınırını içinde olan ulus devletler şeklinde
çizdi, en büyük hatayı yaptı, Almanya kendi sınırını korumaya aldı, Fransa
öyle... Bu tepkinin elbette siyasi sonucu olacak... Eğer Avrupa kendini bir
olarak görüp mücadeleyi ortak yapabilmiş olsaydı, AB bir illüzyon olmaktan
çıkıp küresel figür olabilirdi. Şimdi virüse karşı yapılan ulusal sınırlar
içinde ki mücadele yöntemleri sorgulanacaktır, çünkü insanları uzun süre eve
hapsedemezsiniz, etmiş olsanız da sermaye ve ekonomi bunu kaldıramaz... Sonuç,
küreselleşme fikri kendisini birey üzerinde daha fazla hissettirecek, soru
sormaya devam edecek...
Yeni dünya kuruluyor, yıkılmış olanın üzerine...
Ulus devlet yok oldu ama kırpıntısı hala devlet görünümünde
devam ediyor... Elbette cevabı belli olan sorun ortaya çıkarıldı ve insanlardan
oluşan sorun karşısında küresel bir mücadelenin varlığı beyinlere işlendi...
Ulus devletin başarısızlığı bugün yaşananlar ile daha çıplak nasıl
gösterilebilinirdi?
Sonunda bakla ağızdan çıktı!
"Coronavirüsle başa çıkabilecek global bir lider
yok"
Mevzu bahis küreselleşeme ve ona liderlik edecek bir yapının
meşrutiyetinin kazanması, gerisi teferruattır! Sürecini yaşıyoruz...
İnsan haklarından geriye ne kaldı?
İsmail Cem Özkan