21 Ekim 2023 Cumartesi

Yüzyıllık rüya bitti, yenisi yaratılacak mı?

Yüzyıllık rüya bitti, yenisi yaratılacak mı?

 

Türkiye devletinden nasiplenenler, onun büyümesi için çalışanlar, kurucuların idealini paylaşanlar elbette 100. yılı kutlamalıdır. Fakat, kurucuların kurbanlarının veya onların devamı olduğunu iddia edenlerin kutlama yapmalarını anlamıyorum, çünkü yüzleşme olmadan kutlama yapmak demek tarihi bilmemek ya da bilerek AKP karşıtlığı yüzünden muhalif olduğu sınıfın önüne eğilip tarihi yok saymak anlamına gelir...

 

Bu ülkenin kurucu ilkeleri bellidir, İstiklal Mahkemelerinde, Sansaryan Han’da (Sanasaryan Han) kimlerin kafasına tokmakların patladığı bellidir. Tek adam demokrasisine karşı olan, demokrasiyi isteyenlere nasıl kumpaslar kurulduğu ortadadır ama verilen eğitim ve tarih algısı yüzünden hepsi vatan haini, hepsi ret edilmesi kişiler olarak kabul ettirildi ve onların hikayeleri yerine resmi yalana inanmak, inanmak dışında savunmak, savunmanın en uç noktası ırkçılık, nefret söylemlerinin geliştirilmesine ve yalana yalan ile katılmak, öteki hakkında peşin hüküm vermek ve istiklal mahkemelerinin hakimleri ve siyasi karar vericileri gibi ölüm fermanı vermesi anlamına gelir...

 

İstiklal mahkemesinde savunma değil, önceden verilen kararın uygulanması esastır, çok kısa bir savunma hakkı tanınmıştır ama o kısa zamanında kullanımına izin verilmeden idam sehpaları kurulmuştur...

 

Bugün o döneme ait tartışmalara girdiğinizde önünüzde idam sehpaları hemen kurulur ve peşin verilmiş hükümler eşliğinde nefret söylemleri mahkeme tokmakları gibi başınıza inmesi anlamına gelir...

 

100 yıllık bir ülkedeyiz hepimiz, 100 yıl önce yaşanan duygular ile bugün yaşadığımız duygular çok farklıdır. 10. yıl marşında vurgulanan resmi ifadeler ile bugün 100. Yıl marşındaki ifadeler çok farklıdır. Birinde ikinci dünya savaşına doğru giderken ulus devleti ve homojen toplum rüyasının hedefleri varken, bugün 100. yıl marşında üçüncü bir dünya savaşına doğru giderken hedef var mıdır?

 

Ülkemizin kuruluşunun 100. Yılında bol bol İstiklal Marşı, sela ve ezan sesleri eşliğinde emeği geçenlere şükranlar sunulacak ve tekbir sesleri eşliğinde ortak amaca ve hedefe giden yolda nasıl homojen hareket edileceği vurgulanacaktır. Kuruluşunda edilen dualar, 100. Yılında edilen dualar aynı ama özneler ve hedefleri açıkça çok farklıdır... Bu farklılık aslında büyük bir belirsizliği de içinde barındırıyor...

 

Mültecilerin konaklama yeri olmaktan çıkıp yerleştiği ve yeni bir devletin oluşumunda değişime hizmet edecekleri mutlaktır, homojen bir toplum yaratma hedefinden, İslam birliği olan değişik kültürlerin bir arada yaşayacağı bir topluma eviriliyoruz...

 

Değişimin içindeyiz, parlamentonun göstermelik bir konuma geldiği, atananların seçilenleri kontrol ettiği, seçenleri de biçimlendirdiği bir süreçteyiz... Siyaset kurucuların tartıştığı süreçte olduğu gibi tek adam demokrasisi mi, demokrasi mi? Benzerliklerin ve ayrılıkların olduğu bir yüzyılın övgüsü içinde reklam filmleri hazırlanıyor ama ülkemiz övgüler ve hayranlık ifadelerinin dışında yüzleşildiği ve tarihin yeniden ders alınacağı bir birikim olarak görülmesinden geçiyor...

 

Bugün sol sağ yoktur, onun yerini övünenler ve aç olanların bir arada yaşadığı bir kırılma süreci vardır.

 

İşçi sınıfı örgütsüz, işverenlerin her rengi ile örgütlü ve çıkarlarına göre karar aldırıp, istedikleri devlet teşviki ile sermaye biriktirdiği bir toplum düzenindeyiz...

 

İşçi sınıfı tarih ile yüzleşemediği sürece övünenlerin ve itibarını düşünenlerin iktidarını daha uzun yaşatmaya ve değişimin sadece sermaye sahiplerinin lehine bir sürece katkı sunmaktan başka işlevi olmayacaktır...

 

Yaşadığımız süreçte muhalefet ve iktidarın ikiz kardeş olduğu ve her ikisi de değişim olmadan birbirini besleyen ve gelişebilecek olan tüm muhalefeti ve hareketi bastıracak bir örgütlü güç olmaya devam ediyor. Bu Karagöz Hacivat gölge oyununu muhalefeti ve iktidarın benzer gündem yaratmaları dışında başka yerden bakıp, sınıf çıkarını öne alan bir model geliştirerek üçüncü bir yolu açabilir...

 

Türkiye kuruluşunun 100. yılını kutluyor ve 100. yıl için geliştirilen reklam panoları ve filmleri dışında toplumda ne yazık ki ne heyecan ne de umut vaat ediyor...

 

Kendisine sol ve devrimci diye hitap edenlerin 100. yıla ve Kemalizm’e bakış açısına bakın, sol ve devrimcilik kavramlarından ne kadar uzak olduğunu görürsünüz...

 

AKP karşıtlığı ile bugüne ve düne bakanların geleceği yakalama imkanı yoktur, çünkü onların belirlediği alanda ve onların izin verdiği bakış açısı içinde olanların yeni bir yaşam kurma hayalleri dahi olamaz...

 

Geleceğin nüveleri bugün toplum içinde karşılığı yoktur. Baskın olan; ümmet ve ümmetçi bakışa yandan destek veren milliyetçi bakış açısı içinde, yeni bir ulus devleti anlayışı içinde komşularını düşman gören, onlar ile çatışan var olanı koruyan, yaşatan, küresel sermayenin amacına hizmet eden, örgütsüz emek gücünün olduğu bir toplum... Bu kadar karamsarlığın hakim olduğu, ekonomik ve siyasi krizin yaşadığı, tarihin kırılma sürecinde her zaman karanlığın içinde umut vardır ve insanlık için mutlaka olumlu adım atılacaktır. Kapitalizm ne yazık ki doğayı ve toplumu parçalıyor ve yaşadığımız alanı yaşanamaz hale getirmektedir, mutlaka kapitalizm ortadan kalkacaktır ama umarım bu süreç çok uzamadan gerçekleşir…

 

Yaşadığımız süreçte yüzyıllık rüya bitti, ulus devleti ve kurumları artık yok olmuş durumda, yıkılan yerine yenisi yaratılacak mı?

 

Kapitalizm kuruluş aşamasında ulus devleti bir ihtiyaca cevap vermek adına oluşturulmuş ve geliştirilmiştir, küreselleşme ve liberalizmin yarattığı süreç ile ulus devleti yıkılmış ama yerine yeni bir şey henüz oluşturulamamıştır, oluşma sürecindeyiz… Elbette ulus devleti yıkılması gerekliydi, insanlık tarihinin en kanlı süreci bu süreçte yaşanmıştır. İki büyük savaş o süreçte yaşanmıştır, umarım ulus devleti anlayışında olduğu gibi homojen bir toplum ve doğa yaratma projesi bir daha doğmamak üzerine tarihe gömülür…

 

İsmail Cem Özkan

15 Ekim 2023 Pazar

Gettolarda yaşamaya zorlananlar, getto da yaşamaya zorladı…

Gettolarda yaşamaya zorlananlar, getto da yaşamaya zorladı…

 

Yahudiler ortaçağda gettolarda yaşamaya zorlandı, hatta 2. Dünya savaşı boyunca gettolar yerini toplama kampları almıştı, orada yaşam ile ölüm arasında kalmaya zorlandılar. İnsanlık tarihinin yakın tarihindeki en büyük soykırım ile yüzleşildi. Birçok insan bu soykırımı ret etmiş olsa da tarih bize gerçek olduğunu tüm çıplaklığı ile söylemeye devam etmektedir. İnsan dersinden abajurların yapıldığı ikinci dünya savaşı süreci ne yazık ki benliklerde tazeliğini korumuyor, bir anlamda suçlular kurbanları suçlu ilan etmek için tarihi gerçekler ile oynuyorlar...

 

Her Hristiyan devletinde gettolar vardı. Orada yaşayanlar gün doğarken çıkarlar gün batarken girerlerdi... Altyapısı olmayan Hristiyanlara göre kötü yaşamaları sağlanır ve Yahudiler yurttaş olarak kabul görmezdi... Özel verilmiş kartlar ile gettolara girer ve sayılırlardı... Buna benzer bir uygulama yakın tarihe kadar Suriye sırları içinde Kürtlere de yapılmıştır, Kürtler normal nüfus cüzdanı kullanmaz, hayvanlara verilen kimlikler ile yaşamaya zorlandı…

 

İsrail devleti kurulduktan sonra yıllar sonra Yahudiler Filistinliler için Gazze adını verdikleri getto yarattılar... Filistinlilerin haklarını yok sayarak, yeni yerleşim alanları açılması bahanesi ile zor ile yaşam alanları alındı... Binlerce yıl sonra tıpkı Hristiyanlar arasında gettolarda yaşayan Yahudiler gibi...

 

İsrail devleti homojen değildir ama onların ideolojisini belirleyen Siyonizm adı verilen bir düşünce yöntemi ve ütopya almıştır. Siyonizm barbarlığa, zorbalığa karşı Yahudilerin haklarını savunmak ve nihai hedef devlet kurmayı almışken, başlangıcından çok uzak bir noktaya evrilmiş, Yahudilere uygulananları bir anlamda Filistinlilere uygulamaya kadar götürmüştür. Otokrasiyi başka haklar üzerinde kurarken Siyonizm üstün insan kavramını Hitler’den almış, Protestan mezhebinden nefret söylemini kopyalamış ve Filistinlilere İsrail devleti sınırları içinde uygulamıştır...

 

İsrail devleti içinde Filistinliler ile eşit hak verilerek iki eşit halktan oluşacak devleti savunanların istemleri taban bulmaya başlayınca İsrail denetiminde İran siyasi desteği altında Sünni inançlı Filistinlileri ortaçağ karanlığına sürükleyen Hamas örgütünü kurdu... İsrail’de sağ iktidarlar ne zaman krize ve çıkmaza girse; ne tesadüfidir ki Hamas saldırı düzenleyerek iktidarın önüne krizi zor ile çözeceği uygun ortam yaratmış ve krizin üstünü örtmüştür...

 

Bir füze fırlat, suçu karşıya yükle ve savaşı başlat, bu sayede oluşacak tüm insanlık suçunun üstünü “haklılık” kavramı ile üzerini ört!

 

Hamas, İsrail’de aylarca ülke tarihinin en sağ iktidarına karşı direnen ve iki uluslu yeni bir devlet savunanların üzerine füze fırlattı... Sağcı lider Netanyahu  bunu fırsat bilerek ülkeyi savaş halinde olduğunu iddia ederek tüm muhalefeti bastırdı ya da yanında yer almaya zorladı...

 

Hamas, Katar finansalı İran destekli ilan ettiği savaşta orantısız saldırısı ile İsrail Siyonist rejimin daha fazla iktidarda kalmasını sağlamış oldu. Bir TV şovuna dönderdiği saldırı ile Hamas görevini yerine getirmiş oldu…

 

Başkasının parası ve siyasi gücü ile saldırı yapılıyorsa orada direniş değil parasını verenin siyasi amacına hizmet vardır...

 

Emperyalistler Ortadoğu’da yaşayanların hayatı üzerinden satranç oynuyorlar...

 

Hamas kime hizmet ediyor?

 

Hizbullah ve Hamas zıt ikiz kardeş aynı amaca hizmet ediyor...

 

Bugünlerde yaşanan vahşiliğin tek sorumlusu Netanyahu iktidarıdır... Hamas tüm ölümlerden İsrail sağ iktidarı kadar sorumludur...

 

Hamas saldırdı, İsrail büyük olasılıkla sınırları yeniden belirleyecek, Araplar daha dar alanda yaşamaya zorlanacak..

 

Hamas'ın vahşi saldırısını “direniş” diye görenler konu Kürt olunca çamura yatıyorlar... Türk solu nerede durduğunu ve tavrı konusunda netliği olmayan, tarih bilinci çok zayıf olması yüzünden birçok olayda gösterdiği söylemleri ve refleksi ile sağcıdır... Bugün sağ ve sol aynı çizgide refleks vermesi olağan algılanıyor...

 

Sınıf bakışı yerine başka öncelikler konduğunda Hamas çizgisi içinde değişik parti isimleri yan yana gelmesi şaşırtıcı değildir...

 

İnsanlık tarihinde zalimlerin elde ettiği her şey yok olmuştur, direnenlerin direnci, kültürü insanlığa miras olarak kalmış, nesil nesil, kültür kültür sözlü ve yazılı olarak taşınmıştır...

 

Ortadoğu emperyalist devletlerin sürekli tekrarlanan yeni çatışma alanıdır...

 

Kişisel olarak ölen tüm insanların masumluğu yanında duruşumu belirliyorum. Emperyalist ve tüm insanlık dışı uygulamaları karşısında ezilen ve yok sayılan Filistin halkı ve Yahudi komünist ve solcuları yanında olduğumu açıkça belirtiyorum...

 

Ortadoğu’dan emperyalist devletler elinizi çekin!

 

Filistin sorunu yaratanların hiç istemediği sonuç olan “birlikte yaşam ve eşit vatandaşlık hakkı” olan yeni bir devlet kurulmasıdır... Bu uğurda yaşanacak gelişimlerin ve mücadele edenlerin yanındayım…

 

İsmail Cem Özkan