Barış hemen şimdi!
PKK konusunu anlatırken Türk televizyonları sürekli aynı
cümleyi kurar. Değişmez… Ben bildim bileli PKK ismi geçtiği yerde hep aynı
cümle ile başlar…
Bugüne kadar aynı cümleler sorunun ne üstünü açtı ne de
kapatabildi, çünkü sorunun kendisi ortada.
Kürt sorunu.
Yok sayarak bir dönem başarılı gibi gösterildi ama sorun
ortadan kalkmadı.
Resmi olarak Kürt realitesini Süleyman Demirel kabul etti,
SHP ile ortak koalisyon döneminde. Ama ileri adım atamadı. Kürt sorunu hep
varlığını korudu.
Cezaevleri açlık grevleri aydınları Kürt sorunu ile
yüzleşmesine sebep oldu ama siyasi adım atılamadı.
Erdoğan ile iş ciddiye büründü, “yüzleşelim” dendi,
yüzleşmek yerini ‘intikam’ almaya ve dini bir devlet kurmanın yolları açılması
için kullanıldı, fırsat sarayın masası devrilmesi ile yeni bir süreç başladı,
çünkü PKK sorunu Suriye sorunu gibi yansıtıldı.
Yanı başımızda bir devletçik kuruluyordu, sınırda PKK olursa
artık eskisi gibi basmakalıp cümleler kurulamaz ve de iktidarı paylaşmak
konusunda tavizler verilebilinirdi, çünkü iktidar öyle bir şey ki gecekonduda
yaşayanı sarayda yaşatır hale getirir...
Bugün Kürt sorunu çözümü hendek savaşı içinde hendeğe
gömüldü gibi gösterildi, ama hendek kısa sürede kan ile dolunca sorun yine
ortada kendisini dayatır oldu.
Kirli savaşın tüm yöntemleri açık açık konuşa konuşa
uygulanıyor ama uygulanan tüm yöntemler boşa düşmüş durumda…
Twitter'den ABD başkanı emperyalist düşünceler içinde “artık
bu sorunu PKK ile Türkiye arasında arabulucu olarak çözüm masasında benim
aracılığım ile çözülecek” dedi, çünkü Ortadoğu’da artık en büyük etnik kimliğin
bir devlete ihtiyacı var, “şamar oğlan” konumundan çıkarılıp muhatap olan bir
devlete kavuşması şart.
İran, Irak, Suriye ve Türkiye bugüne kadar şamar oğlan olarak
gördüğü, sürgün diyarı, kara paranın hareket alanı olan bölgeden elini eteğini
çeksin, devlet olursa eğer oradan ipek yolu da, baharat yolu da güvenli,
kontrol edilebilir bir şekilde ticaret akışı sağlanabilir ve Ortadoğu barışı
için en önemli bir alan olabilir, çünkü bugüne kadar Ortadoğu’da barış
olmamasının en önemli sebebi “istikrarlı bir komşuluk” ilişkisinin olmaması,
bir çok silah üreticisi için önemli kaynaktı, ama bugün küreselleşmenin
zorladığı bir şey var, istikrar ve kara paranın kontrol altında devletler eli
ile yürütülmesi...
PKK konusunda basma kalıp cümleler ile onu dışlayan tavırlar
ve yok sayan anlayış yerini Kürt sorunu anlayan ve o sorun içinde PKK
gerçekliğini kabul eden bir yeni bakış açısı beyinlere işlenmesi gereklidir.
Her savaşan yapının bir çocuk katili olduğunu gösteren bir
sürü kanıt bulunabilinir, sınırın öteki yanına geçip bizim tarafa iki roket
attın mı mutlaka yolda oynayan bir çocuk ölür...
Yani propaganda için bile çocuk ölebilir...
Sorun çocuk ölümü değil, sorun daha derinlerde ve çözülmesi
gereken bir sorundur.
Dünyada federal çözümler, üniter çözümler gibi çözüm yolları
belli olan sorunu çözmüş alanlar var, bizler artık klasik ulus devleti anlayışı
ile sorunu çözemediğimiz ortada, onun yerini çok kültürlü bir arada yaşamı
savunan, ülkenin tek ulus olmadığı, bayrağın tek ulusu temsil etmediği,
yazışmaların tek dil ile yapılmadığını kabul edip çözüme bir adım atmak
zorundayız. Aksi halde birileri gelir, masasının başında eline cetvelini alır
ve yeniden sınırlarını çizer.
Türkiye denen ülke bu şekilde masa başında sınırları belli
olan ülkedir. Bakmayın ulus devleti tarihi masallarına, gerçek sizin okullarda
okutulan tarihlerden farklıdır ve o fark ile yüzleşin... Son Osmanlı Meclisinin
aldığı karar olan “misaki milli” sınırlar ile bugün ki Türkiye arasında ki
farkı inceleyin, kendi devletiniz içinde yapılmış bir demiryolu bile sizin
ülkenizin sınırı olabiliyor.
Osmanlı imparatorluğunun içinden onlarca devlet çıkaran masa
başında ki güçler, ihtiyaç olmasaydı Türkiye diye bir devlet yaratmazdı...
Bugünlerde yeniden masalar kuruluyor ve ellerine cetvel
almış siyasiler sınırlar ile oynayabilir, sizlerin her türlü itirazının bir
anlamı yok, çünkü kendinizi ortaya koyacak, soruna çözüm odaklı yaklaşımınız
olmazsa birileri size dayatır ve kabul edersiniz.
Kürt sorunu hemen şimdi çözün, onun yolu da savaş, istila
adını ne koyarsanız koyun sonlandırmaktan geçiyor...
Yarı sömürge bir devletin emperyalist rüyası kısa sürer…
Kuruluş sırasında kendisine verilen sınırlar içinde yok
saydığı hakların yaşadığı bölgelerde zaman içinde onların sorunlarına çare
olacak doğru adımlar atılmadığı zaman o yerde ister istemez istilacı konumuna
düşer hakim devlet ve o istilacı konumundan kaynaklı orada isyanlar başlar.
Zamanla hakimiyeti ve devlet kavramı tartışılır hale gelir. Sadece o bölgeleri
sürgün yeri görülür, çocukları ailelerin elinden alınıp yatılı okulda devlete
hakim olan ulusun bir çalışanı olarak görülüp, ‘Truva Atı’ gibi yetiştirilip
içinden çıktığı ulusa gönderilip asimilasyon aracı ya da baskı yapan askeri,
memuru yaparsanız bir süre başarılı gibi gözükse de tepki doğal olarak doğar,
çünkü yerli işbirlikçilerin zulmü hakimin zulmünden daha fazla acı verir…
Sorunları yok sayan, görmezden gelinen “gitsek de gitmesek de o köy bizim köy”
anlayışı çöker… Sorun çözümü ismi değişen isyanlar ve örgütler ile kendisini
dayatır…
Sorunun çözümü savaşta değildir, sorun masa başında güçlerin
karşılıklı olarak kendilerini özgürce ifade etmesi ve yeni bir anlayış ile
devletin biçimlendirilmesidir.
Bu yeni devlet anlayışı içinde dincilerin bahsettiği ümmetçi
anlayış ile Kürt sorunu yok sayan anlayış da bugün ki iktidarın seferleri ile
yok edilmiştir…
Sorun, çağdaş devlet anlayışı içinde yeniden tanımlanması ve
yeni, çağdaş, laik, özgür bir ülke kurulması ile çözülür…
Komşuları ile sıfır sorunlu bir devlet kurulmanın birincil
şartı Kürt sorunu ve ulus devlet anlayışından kalan tüm tortulardan kurtulmadan
geçer…
İsmail Cem Özkan