Galata yeni yüzüne kavuşuyor!
Beyoğlu’nda bir şeyler oluyor sürekli. Birileri karar
veriyor, kararını uygulatmak için kararın tersi yönde orada yaşayanlara o güne
kadar verilmemiş özgürlükler veriliyor, özgürlüğü başka yorumlayanlar işi
abartıyor ve özgürlük başkalarının haklarına gasp etmeye dönüşünce; işte
kırılma noktası burada başlıyor ve karar verenler baştaki amaçları yönünde
artık toplumsal desteği de alarak uygulamaya geçiyor. Her geçilen yeni uygulama
yeni rant kapısının açılması anlamına geliyor.
Karar alıcıların kararları aslında biliniyor, niyetleri de
saklanmadığı için ortada. Buna rağmen özgürlük kavramının karşılığı halka hiçbir
zaman gerçek şekilde anlatılmadığı için, eğitimden geçen birinin özgürlükten
anladığı verilen eğitim ile sınırlı olduğunda birden abartılı davranışlar ile
ve sorumsuz, sorgusuz ve çıkara dayalı bir davranış gelişiyor. Bu davranışın
sonucu elbette onlara o davranış için izin verenlerin amacına hizmet etmekten
öteye bir anlam ifade etmiyor.
Beyoğlu, her insanın gezdiği, alışveriş yaptığı, buluştuğu
ve gösteri yaptığı bir alandır. Aynı zamanda yaşam alanıdır. O bölgede en
alttakinden en üstekine kadar çelişkilerin keskin ve bir sokak örtesi kadar
yaşandığı alandır. Kapkaçın, tinerin, kavganın, öldürmelerin, sinema için gelip
hayat kadını erkeği olanların da mekanıdır. Ülkenin en ayrıcalıklı okullarının
olduğu, her dilin rahatlıkla konuşulduğu ve kendisini ifade ettiği alandır. Beyoğlu
kurulduğundan beri sürekli gelişe ve biçim değiştiren bir yapısı mevcuttur,
değişim, Beyoğlu ve zaman içinde bir birini etkileyerek ve tetikleyerek olan
bir şeydir.
Cumhuriyetin kuruluşu ile ilklerin yaşandığı alandır ve o
dönem; elit tabakanın rahatlıkla gezdiği, kendisini ifade ettiği, Avrupa rüzgarının
en sıcak olarak hissedildiği noktaydı. İstiklal caddesi bir semboldü, o
sembolün içinde alışveriş yapmak, yemek yemek bile ayrıcalıklıydı ve o ayrıcalık
kıyafetlere kadar yansıyordu. Kenar mahallede yaşayan, Anadolu’dan göç etmişler
ancak buraya garson olarak gelebilir, ya da çöpleri toplayan belediye işçisi olarak
kendisini gösterebiliyordu. Ayrıcalıklaydı ve ayrıcalığını zaman içinde
göçlerin etkisi ile göçmenler tarafından kuşatılması ile sona erdi. Fakat gerçek
anlamda ayrıcalıklığını her zaman korudu, sadece görüntüsel olarak
ayrıcalıklığını varlık vergisi ile birlikte azınlıkların elinden alıp Türklerin
eline geçmesi ile büyük değişime uğramıştır. 6 – 7 Eylül olayları ile
dükkanları yağmalananların korkulu gözleri oranın değişimin hangi yönde
olacağını anlatıyordu. Değişim kaçınılmazdı ve o değişim ulus devletinin
ihtiyacına yönelik yeni sınıfın katmanlarına göre yapılıyordu. Özgürlükler yasalar
ile verilirken yaslar ile geri alınıyordu.
Beyoğlu yazılı yasalar kadar yazılı olmayan yasaların da
hüküm sürdüğü, kişilerin bir birine “zarf” attığı yerdir. En önemli
dolandırıcılar, kaçkınlar, sonradan görmelerin mekanı oldu zaman içinde.
Beyoğlu içindeki bir değişim ülkenin değişimine büyük katkı
sağladığı ve tetiklediğini bilenler, Beyoğlu üzerine politikalar ve senaryolar uygulamaya
koymadan çekinmemekteler. Beyoğlu sinemanın merkezi olması tesadüfi değildir,
çünkü orada yaşanan hayaller, hikayeler ülkenin en ücra köşesinin değişimine
katkı sunuyor. Değişimin kilit noktasıdır, o noktaya hükmedenler,
biçimlendirenler ülkeyi de biçimlendireceklerini biliyorlar. O yüzden Beyoğlu sıradan
bir yer değildir.
Beyoğlu değişim yaşıyor, yeni elit tabaka göçmenleri ve
parsı olmayanları ilçe sınırları içinde görmek istemiyor. Yeni bir elit
tabakanın daha rahat hareket edebilmesi için kuşatılmış olan ilçenin
kuşatılmasını ortadan kaldırıyorlar. Tepebaşı, Tarlabaşı gibi yerlerin kent
değişimi içinde önemli bir projeye ev sahipliği yapması tesadüfi değildir,
çünkü ülkenin camekanında gözükmemesi gerekenler orada yaşamaya devam ediyor ve
ülkenin karanlık zamanın izlerini taşımaktalar. Parası olmayanların yaşam alanı
parası olanları rahatsız etmekte ve cebinde 30 lira ile gün boyu Beyoğlu’nda
zaman geçirenlerin yaşamaması gereken yer olduğuna karar verilmişti. Karar verenler
buna karar vermişlerdi ve kararlarını uygulamaya çoktan koymuşlardı. Bu plana
uygun sosyal çevre yaratılıyor ve her şey sanki gönüllü oluyormuş gibi
yansıtılıyordu. Parası olmayanların evlerine yasalar ile oynanarak el konuyor,
göç etmeye zorlanıyordu. Değişim parası olanlar için avantajlıydı ama olmayanlar
için sürgün anlamına geliyordu. Parası olmayanlar itekleniyordu, iteklene
iteklene nereye kadar gideceklerinin sınırları henüz çizilmemişti. Belki hadım
edilecekler ya da hadım edilmişler oturacakları bir yer bulurlar, (sokak
köpeklerine buldukları korunaklar gibi) çünkü, Osmanlı sarayında hadım edilmişler
sadece cariyelere (= köle; padişaha hizmet eden köle kızlar, kız çocuklar) hizmet yaptı, bir ara vezir bile oldu ama
geleceği olmayan ve birikimlerini yakınına bırakamayan hadım edilmişler Osmanlı
ile birlikte yok oldular, bugün gölgeleri dahi yok.
Beyoğlu değişiyor, dğişimin boyutu galata kulesi etrafına
kadar indi, çünkü yukarıda yaşam alanı bulanlar iteklene iteklene kle dibine
kadar geldiler. Kule etrafı uzun zamandır zenginlerin yeni oturma mekanı oldu,
fiyatlar astronomik olarak arttı. Eskiden orada yaşamış olan bir banker bu
durumu görse ne yapardı? Elbette o bankerler, Osmanlıya borç verenler bugün
yoklar, bir tek merdiveni kalmış, kimse o merdivenin başına yazıya dikkat etmez
konumdadır.
Galata kulesi etrafında özgürlüklerini aşırı yaşayan
gençler, parası olmayan ve sokakta veya kule dibinde yaşayanlara bir olanak
verildi ve o olanağı özgürce ve doya doya yaşadılar, sabaha kadar gece yarından
başlayarak sokakta seviştiler, kapı önlerinde uyudular, bir seksüeller, homoseksüeller
bu ülkede yaşadıklarını unutmuşçasına doya doya verilen özgürlüğü yaşadılar. Karar
vericiler elbette gençlerin neyi nasıl suiistimal edeceğini ve sınırları nasıl
zorlayacağını biliyor. Ve geçenlerde bir karar verdiler ve yasaları uygulamak
için kolluk kuvvetlerine emirler verildi, kule dibi temizlenecek ve orada özgürlüklerini
sınırsız yaşayanlar başka yere iteklenecektir.
Galata, Beyoğlu’nun yeni yüzü ve yaşam alanı olacaktır. Parası
olmayanın o kule etrafına gelmesine gerek yok, çünkü orada parası olana göre
düzenlemeler yapılıyor.
Beyoğlu değişiyor, Galata’da buna dahildir.
Değişim ülkenin yeni yüzünü de anlatacaktır, o yeni yüzde
şerbetlerin bol içildiği, semai gösterilerin eşliğinde Mevlevi mısralarının okunduğu,
huzurlu ortamlar olacaktır. Ne içki içen, ne çevresini rahatsız eden ne de
yırtık pırtık elbisesi ile ortada dolanan olacaktır.
Beyoğlu eğlence dünyasında önce kapkaççıları ortadan
kaldırıldı, sonra tinerci çocukları, sonra masaları, maslarda çevresine seslenenleri,
sokak müzisyenlerini, Galata Kulesi çevresinde yaşayan istiklal caddesinden
iteklenenler, daha sonra… ?
Beyoğlu’ndaki değişimin yönünü gören var mı?
İsmail Cem Özkan