“Dışarda Hiçbir Şey Var!”
“Ne ararsan kendinde ara, dışarıda hiçbir şey yok senin
sağlığını etkileyen” demekte kısaca oyunun ana teması içinde. Ama insan sosyal
bir hayvandır ve dışarıdan gelişen bir çok şey insanın iç yapısını fizyolojik
ve de ruhen bozabilmektedir. Mistik anlayışta olanlar için ise dışarıda ne
olursa olsun iç barışın olursa, vücudun ile barışıksan senin etkileyecek her
türlü uyarıcı birer dokunma olarak algılanır, sen yeter ki vücudunu ve ruhunu
okşa…
Sahnede ki video görüntüleri salonu aydınlatmaktadır.
Doğanın en güzel görüntüleri salona bir huzur vermektedir. Trump Tower gibi bir
yerde, betonun hakim olduğu alanda düz duvarlardan yansıyan ses kirliliğini
üzerimde taşıyarak salona girdim, sahneden yansıyan doğanın görüntüsü bir
anlamda beni betonun içinden doğaya davet etmiş olduğunu anlıyorum… Huzur ve
sakinlik sahneden içeriye yansıyor ama salonun içinde de ses kirliliği devam
etmektedir.
Kapılar kapanıp, teknik masaya artık başlayabilirsin işareti
verildikten sonra, salonda ki uğultu bir anda kesildi. Ve sahneye enerji dolu,
neşeli Betül Arım girdi. Birden gözümde çizgi film kahramanı Heidi canlandı.
İsviçre Alpleri ve Heidi çıplak ayağı ile çimlere basarak gelmekte. Belki de
arkada gösterilen doğa görüntüsü bende öyle çağrışım yarattı. Kelebekler
uçuyor, ses yankısı dağlardan dönüyor ve sesin yankısını ilk duyan şaşkınlığı
içinde Betül Arım sahnede ve oyunda yerini almış, bizi oyuna ya da gösterime
davet ediyor. Sahneden yansıyan ışığın yetersizliği içinde hepimiz ayrı ayrı
birbirimizden farklıyız ama ortak bir amacımız var, Betül Arım’ı sahnede
izlemek.
“Başlangıçta bir damladan oluşan farklı yönleri olan
bireyleriz ve bize armağan edilen bu muhteşem varlığın (vücudumuz) farkına
varmamızı, kendimize verebileceğimiz en büyük armağandır.” derken oyunun
içeriğine doğru hep birlikte adım attık. Fakat her bireyin farklı bakış açısı
vardır, gelen uyarıcıları farklı yorumlayabilir ve oyunun henüz başındayken
bende “kişisel gelişim” seminerindeymiş gibi hava bıraktı… Sahneden salona bir
şeyler anlatılıyor, bizim hissetmemizi değil de yaşadığı tecrübelerini aktaran
ve ders almamız gerektiğini bildiren bir hava oluştu…
“Dostumuz da düşmanımız da biziz. Bizi bizden başka
engelleyen hiçbir şey yok”
Günlük yaşamda özgüvenli, enerjik, coşkulu, üretken ve
huzurlu olmanın çok da zor olmadığı, bilinçaltımızın bizi nasıl yönettiğini,
anda ve sevgide kalmanın yaşamımızı nasıl değiştirdiğini, hastalıkları nasıl
yenebileceğimizi, daha pek çok şeyi kendi yaşamından örnekler, hikayeler ve
şiirlerle eğlenceli akıcı bir dille bize aktarıyor, arada sorduğu sorulara
yanıtlar karanlıktan sahneye doğru savruluyor…
Seyirciye; “kendin ile barış yoksa sıkıntıların ile birlikte
bugüne kadar yaşadığın gibi yaşamaya devam edersin” demektedir. Oyunun amacı:”bu
salona girdiğiniz gibi değil, değişerek çıkın” duygusunu baştan itibaren
vermektedir.
Oyun içinde beynimim bir yanına aldığım notları aşağıda
paylaşmak istiyorum, çünkü oyunu daha iyi anlamak için Betül Arım’ın sözlerini
değiştirmeden almak gerekli olduğunu düşünüyorum.
“Kendinizi seviyorsunuz, güveniyorsunuz, şefkat duyuyorsunuz
demektir. En önemli konu söylediğinizle yaptığınızın bir olması.”
Biz mutlu olmayı bilmeyen bir toplumuz…
Fransız düşünür Alain diyor ki, “Mutlu olun, çünkü mutluluk
barışın meyvesi değil, ta kendisidir” diyor. Mutlu insanlar savaşmazlar,
kıskanmazlar, dövüşmezler. Onun için mutluluk çok önemli. Mutlu insanlar
sorgularlar, yaratım süreçlerinde yer alırlar.
Biz mutlu olmayı bilmiyoruz. Benim bu enerjim, mutluluğum önce
bana verilen muhteşem armağana bir teşekkürümdür. Bu çok değerli bir şey. Biz
kendimizin farkında değiliz. Bilinçaltı kodlarımızda çocukluğumuzdan beri o
kadar yanlış şey var ki. Bize hep, “Kötü düşün iyi olursa sevinirsin”, “Çok
gülme başına bir şey gelir” denildi. Finlandiya’da bu yok. O yüzden onlar
mutlu, başarılı.
Sen neysen çocuk da o olur.
Çocukların yaşam senaryolarını biz yazıyoruz. Çocuklarımıza,
“sen değerlisin, sana inanıyorum, sana güveniyorum, seni seviyorum” demeliyiz.
Hepimizin bir olduğunu öğretmeliyiz. Farklılıklar içinde bir olmalıyız. Ebeveynler
her gece çocuklarına bir şiir okusalar, çok büyük değişimler olur.
Affetmek
Affetmek, karşımızdakini cezalandırma ihtiyacından vazgeçip,
kendimizi özgür bırakıp bedenimizi özgür bırakmaktır. Başkasına kızıyoruz,
kendimizi cezalandırıyor, hasta ediyoruz hatta. Bütün hastalıkların kökeni,
duygu ve düşüncelerimiz. Cezalandırmak istediğimizin umurunda bile olmuyor.
Bilinçaltının farkına varsak
Yaşadığımız olayı değiştiremeyiz, ama duygusunu
değiştirebiliriz. Geleceğimizin önünü açarız. Seçim bizim. Her şey bakış
açımıza bağlı. Önemli olan bizim bakış açımız ve neyi seçtiğimiz. Ben acıyı
kederi yaşıyorum, sevinci neşeyi besliyorum. Neyi beslerseniz bilinçaltı onun
ile besleniyor ve değişiyor.
Tüm hastalıkların kökeni duygu ve düşüncelerin bedenimize
yansıması. O nedenle her duyu insan için, hepsini yaşayacağız elbette ama ben
diyorum ki kötü duyguları beslemeyelim. Beslediğimizi seçelim. “
Eğlence, kahkaha, farkındalık, yeni bilgiler, yüzleşme,
uyanma ve affetme...
Bu gösteri sizi başka bir bakış açısı ile
“deneyimlendiriyor”… Eğer sizler bu gösteriden çıkarken biraz da olsa
eğlenmenin yanında değiştiğinizi düşünüyorsanız, bireysel olarak kafanızda
sorular oluşturmuşsa gösteri amacına ulaşmış demektir…
Ekrana yansıyan cümle;
“Başka bir ben,
Başka bir sen,
Başka bir dünya
Mümkün…”
Betül Arım ile yeni bir yaşam ritmini yakalayabilmeniz için
bu gösteriyi izlemenizi tavsiye ederim. Her gösteri seyircinin katılımı ile
değişime uğruyor, o yüzden sürekli tekrarlanan cümleyi ben de yazayım,
“değişmeyen tek şey değişimin kendisidir”…
Değişmekten korkmuyorsanız, eğlenmek ve kahkaha atmak
istiyorsanız, enerjik bir kadının sahnede size bir şeyler anlatırken aynı anda
hüznü ve mutluluğu yaşatmasını görmek istiyorsanız, size yakın bir yerde
yapılacak gösteriye gidin ve izleyin!…
İsmail Cem Özkan
“Dışarda Hiçbir Şey Var!”
Yazan: Betül Arım
Yönetmen: Ahmet Ayaz Yılmaz
Kostüm Tasarım: İlker Bilgi
Sahne Amiri: Cem Okyay
Sahne Tasarım / Video & Animasyon: R. Onur Duru
Final şarkısı bestecisi: Selami Andak
Dış Sesleri: Merve Ünal, Onur Duru ve Ayaz Yılmaz
Afiş Tasarım: Elif Ergür
Afiş Fotoğrafları: Taner Kuvat ve Serkan Çankaya