9 Aralık 2022 Cuma

Haber, her zaman haber değildir!

Haber, her zaman haber değildir!

 

Timur Soykan Birgün Gazetesinde/ Halk TV’de haber yaptı, gündem oldu. Gerçi daha önce uyuşturucu konusunda da birçok haber yaptı ama bu kadar popüler ve gündem olamadı! Siyasi iktidar, seçim stratejisine uygun gördüğü zamanda bazı haberleri gündeme taşıyarak, kamuoyunda gerek duyduğu kadar nefret söylemini geliştiren atmosfer yaratarak kendi seçmenini arasında “safları” sıkıştırarak, muhalefetin birliğini parçalayacak bir ortam oluşturur.

 

Haberciliğin iki yönü vardır, bir gazeteci refleksi olarak önüne geleni değerlendirmek, ikincisi siyasi olarak olaya bakıp zamanı gelince haberi patlatmak! Elbette bu ikincisi gerçek anlamda örgütlü bir medyada çalışıyor olmak ve arkasında siyasi güç olması gereklidir, aksi halde nice haberlerde olduğu gibi bomba gibi patlayacak ve günlerce gündem olacak haberler hiç bir ses bile çıkarmadan yayınlandığı an unutulur! Siyasi güç elinde gücü kullanarak hangi haberin patlayacağına ve hangisinin sönümleneceğine karar verebilir.

 

Siyasette gündemi tutan ve yönlendiren her zaman başarılı sayılır...

 

Bizler seçim sürecine girdik, seçim sürecinde iktidarı başarısı muhalefeti parçalamak ve en az oyu alsa dahi çoğunluğu alıp koltukta oturma süresini uzatmaktır... Seçim sürecinde önemli olan gündem oluşturmak ve kamuoyunu ihtiyaca göre yönlendirmektir. Hangi haberlerin bomba yapacağı hangisinin sönümleneceğine gündemi değiştiren karar veren başarılı sayılır...

 

Birçok haber Déjà vu (dejavu) etkisi yaratır.

 

Eski haber yeni gibi sunulur, eskiden yayınlandığı zamanlarda olduğu gibi haber küçük bir çevre içinde tartışılır, beklenen tepkiler verilir ve kısa süre içinde yokmuş gibi olurdu. Ve unutulurdu ama aynı haber öyle zamanda tekrar ya da benzeri yayınlandığında siyasetin cepheleri içinde karşılık bulur ve karşılıklı nefret söylemi öyle geliştirilir ki artık nefret linç kültürüne dönüşür… Yazılanlar aynı ama haberin okunması ve yorumlanmasını belirleyen siyasi atmosferdir.

 

Haber, her zaman haber değildir!

 

Timur Soykan'ın yaptığı haber aslında hepimizin bildiği bir olgudur. Yıllardır çocukların evlendirildiği, satıldığı, onların üzerinden siyasi ya da tarikat içinde güç dengesi oluşturulduğu bir gerçek. Siyaset içinde olan ister tarikat, ister cemaat her sivil toplum örgütünde ya da kurumunda güç kavgasında akrabalık ilişkisi önemlidir. Kızlar birer “Truva atı” gibi kullanılır... Güç ne zaman kullanılacağı belli olmaz, yeter ki postta ve koltukta oturmaktır, kızların ne düşündüğünün hiç önemi yoktur, onlar erkekleri eğlendirmek ve güç savaşında alınıp satılan ya da “berdel” şeklinde evlendirilen olmalıdır...

 

Kız çocuklarına bakış erkek dünyasında belli olmasına rağmen, muhalefet siyasetini belirlerken kız çocuklarını gündeme getirerek olmaz. Bel altından oynana oyun genelde iktidarın işine yarar, kızların sorunları ortadayken, kadınların haklı mücadelesi sürekli polis gücü ile bastırılmaya çalışılırken, kadın cinayetleri arkasında siyasi bir destek varken seçim sürecinde gündeme gelmesi, iktidarına arayıp da bulamadığı nimettir.

 

Siyaset bazı dokunulmaz alanlar yaratır ve o alanlar bazı siyasi çevrenin taraftarlarını tutmak ve saflarını sıkıştırmak için kullanır. Her seçim öncesi yaşanan cepheleşmede iktidar ve muhalefet bu dokunulmaz alanlarda oluşan hassasiyetler üzerinden kendi seçmenini karşı tarafa geçmesini engellemek ya da bağımsız kalmasını sağlamak için siyasi söylem geliştirir.

 

İktidarın uzun süre iktidardan kaynaklanan ve yaptığı hatalı siyasi kararların sonucunda eski gücünü kaybettiği b zaman da iktidarın ihtiyaç duyduğu haberler birden muhalif ya da yandaş medyada ortaya çıkar. Genelde ihtiyaç duyulan haberler muhalefet gibi gözükenlerin ve arkasında siyasi güç olmayan ama gazetecilik "refleksi" gösteren bireyler üzerinden yaptırılır. Haber yaptırıldıktan sonra yaratılan atmosferde siyasiler arzu ettikleri gibi bir söylem geliştirerek, aynı zamanda yuvarlak cümleler kurarak, kişinin bakış açısı ve içinde bulunduğu atmosfere göre anlamlar yüklenen cümleler ile haber birer silaha dönüştürülür. Haber sonuçta seçmeni arasında safları sıklaştırırken, muhalefet içinde "dokunulmaz" olan duygularına dokunulduğu için birden bu konuda "duyarlılık" ortaya çıkar ve kendi gibi düşünen yanında ya saf tutar ya da bağımsız kalarak sandığa gitmez, çünkü gelenlerin gitmekte olanlar arasındaki tek fark dine ve geleneklere bakış birden belirleyici olur...

 

Yaşadığımız seçim sürecinde rejim değişikliği konusunda sandık önümüzde olacak. Rejim değişmesi kapitalist ilişkinin yok olacağı anlamına gelmez, geleneksel siyasetin yo olacağı anlamına gelmez. Devleti tek adam idare etmeyecek 6 lider idare edeceği bir düzen kurulacak, çünkü liderlerin kararı tartışılmaz, sorgulanmaz, her şey sermaye içindir... sermayenin çıkarlarına bakış açısından kaynaklanan bir nüans farklılıkları ülkemiz içinde insanlara ne kadar özgürlük alanı yaratılacağı ay da yok edileceğini yaşayarak öğreneceğiz.

 

Seçim sürecinde bakalım kimler hedef olacak, kimler için kavgalar çıkacak kimler harcanacak? Sonuçta parası olan olmayana her şeyi yaptırır ve eli temiz olarak çıkar…

 

Seçim kampanyaları korku temelinde olduğu sürece, habercilerde bu korku temelini tetikleyecek haberler ile gündeme gelecek ve gerek olursa linçe uğrayacak…

 

Biz yine tekrarlayalım haberi yapan Timur Soykan yalnız değildir, dayanışmamız tartışılmazdır. Nefret söylemini durdurun, linç ortamını ortadan kaldırın!

 

İsmail Cem Özkan

 

6 Aralık 2022 Salı

Haiti, örnek bir ülke mi olacak?

Haiti, örnek bir ülke mi olacak?

 

Haiti'de devlet ortadan kalkarsa ne olur sorusuna yanıt alınıyormuş... Darbeler, Amerikan, Fransız istilası vb sorunlar ile boğuşurken Amerika yeni istila hazırlığı içinde olduğu saklanmıyor. Haiti yakında Amerika eyaletlerinden biri ilan edilirse şaşırmayın...

 

Haiti'de işgal için gerekli koşul olan vahşetin hakim olması, salgın hastalıkların doğal olması, ölümlerin sıradanlaşması, taciz ve tecavüzün günlük sıradanlaşması için devleti ortadan kaldırdılar. Bu sayede Amerikan işgaline karşı direniş baştan engellenmiş olacak...

 

Haiti çetelerin sınırlar çizdiği ülke konumuna gelmiş, her çete kendi devletini kurmuş, diğer çetelerin o sınırdan geçmesini engellemiş durumda, bu arada kendisini güçlü hisseden çete büyüme girişiminde bulunarak çatışıyormuş...

 

Emperyalistler işgal edecekleri ya da düşman ilan edecekleri devletleri öyle bir ortama atarlar ki, o devlet içinde insanlar bir birini boğazlar ama neden birbirini öldürdüğünü anlamaz...

 

Bizde öyle bir süreçten geçtik...

 

12 Eylül öncesi faşistleri yani bugün da görevinin başında olan Devlet Bahçeli'nin partisi Alevi, solcu, öteki olarak gördüklerine karşı saldırı başlattılar. Doğal olarak saldırı varsa direnişte olacaktı, oldu da…

 

68 gençliğinin temelini attığı anti emperyalist mücadelenin yerini anti faşist mücadele aldı. Yani muhalefeti anti kapitalist ve anti emperyalist mücadeleden uzaklaştırarak faşistlere karşı direniş ağının içinde olması sağlandı. Bu sayede liberalizmin ya da öteki söylem ile küreselleşmenin ulus devleti yok etmesi için ortam hazırlanmış oldu...

 

Anti faşist mücadele kapitalist sistem için tehlike değildir, çünkü çatışma ortamını ortadan kaldırın sorun çözülür, sistem kaldığı yerden devam eder...

 

12 Eylül sonrası mücadele pratiğinin neden daha sonraki zamanlara iletilememesinin en büyük nedeni anti faşist mücadele yapılmış olmasındandır, zaten gelişmekte olan solun elinde başka olanak sunulmadı, saldırıya karşı direniş ağı kurmaktan başka yapacakları olanak da yoktu. Onların hazırladığı zeminde onların istediği mücadele yöntemi içinde kalmışlardı, daha ileriye taşıyacak ne zaman ne de ortam vardı. 

 

Faşist MHP yine eskisi gibi solculara, Alevilere ve Kürtlere karşı saldırsalardı, doğal olarak karşı direniş oluşacaktı, fakat öyle bir şey olmadı, çünkü Devlet Bahçeli anlatımında “biz ders aldık, sokağa çıkmayacağız” dedi ve uluyan kurtlarının sesini kesti... Bu da anti faşist dalgaya göre bir gelenek oluşturanların zemin bulmasını ortadan kaldırdı...

 

Solun bir bölümü gidip Kürt şemsiyesi altına girip tabelada kalan varlıklarını korumayı seçti, bir bölümü ise düzenin sol gibi sunulan sağ partinin kuyruğunda en çok sallanan tarafı oldu...

 

Haiti işgal edilecek ve yeni oluşturulacak düzen içinde alınacak, alınacak her kararı halk büyük olasılıkla direniş göstermeden kabul edecektir, çünkü çeteleri yok etmek devlet kavramı içinde çok basit stratejide gizlidir...

 

Haiti'de yaratılan ortam aslında insanlık tarihi için çok şeyler anlatmaktadır. Gözden uzak tutulan bir adada, fırtına sonrası insanlık dramı olarak yansıyan ülke yansıttılar bize…

 

Haiti ilk kölelerin özgürlük mücadelesi yaptığı ve kazandığı topraklardır... Bu gerçek hiçbir zaman akıllardan çıkarılmaması gerekendir...

 

İsmail Cem Özkan

5 Aralık 2022 Pazartesi

Zamanda noktayız!

Zamanda noktayız!

 

Hayata hiç para kazanma hırsı ile bakmadım, arkadaşlarım ile ekonomik ilişki kurmadım, özellikle kaçındım, çünkü araya para girince kaçınılmaz olarak çatışma ve bakış açısından gelen farklılık öne çıkıyor. Biri para hırsı ile saldırırken benim para hırsı ile bakmak yerine kalite ve belirli bir seviyede olmasına baktığından, kısa zamanda duruştan kaynaklanan ayrılık ya da mesafe aramızda oluşuyor...

 

Ben bu dünyada, bu zamanda yaşadım ve yaşıyorum. Belirli bir süre sonra hepimizde olacağı gibi tarihin dehlizlerinde bir nokta olacağız. Evrenimiz yok olunca birikimlerimizin hepsinin yok olacağını biliyorum. Yani her üretilen ne varsa suda oluşan dalga özelliğini ortaya çıkarıyor, her insan bir dalga oluşturuyor ve zaman içinde yok oluyor... Bunu bile bile zamana noktalar bırakıyorum. Benden geriye miras kalmayacak, para kalmayacak ama yazdıklarımın kaçı kalır onu da bilmiyorum, kalsa da zaten bir süre sonra yok olacaktır, ne kadar büyük dalga oluşturursanız oluşturun bir zaman sonra yok olacaktır...

 

Bir çok insan sürekli kitap yazıyor, parası olan gidip bastırıyor… Zaten, o bastırılan kitapların %99'u ikinci kuşağa kalmayacak, hatta çocukları bile anımsamayacak, unutulup gidecek, peki neden bu kadar hırs ve reklam?

 

Nedir bu kadar görünür olmak için hırs ve çaba? Gerçekten anlamıyorum... Benim yaptığım birçok çalışmayı bire bir kendi kocaman imzası ile yeniden yapıyor veya çok kötü kopyalayan oluyor, anlamıyorum, neden yapıyor diye? Hatta kopyalamayıp yaptığım çalışmanın altına kendi ismini yazanı da görüyorum, neden?

 

Nasıl olsa unutulacak, zamanı geçen her şey gibi çöplükte yerini alacak...

 

Bugün sosyal medya var, yarın olmayacak, yerini başka şey dolduracak... Bakın bir zamanlar TV ekranlarından çok ünlü olanlara, öldüklerinde kim anımsıyor? Cenaze törenine kaç kişi gidiyor? Bugün sosyal medyada fenomen olanlar, bol satış yapan ressamları, yazarları, şairleri kim anımsayacak? Kaç profesör, doçent, doktor, öğretim üyesi öğrenci yetiştirdi, kaçı anımsanıyor? Sahnelerin yakışıklı jönleri, kadınlarını kaç kişi anımsıyor? Sevgilileri belki anıyor konu açılınca, onun dışında?

 

Tarih çizgisine bakın, kaç milyar insan geldi geçti, kaç komutan kaç lider için katliam soykırım yaptı, kaç kişi anımsıyor? Büyük İskender'in mezarını bile bilmiyoruz, çıktığı Makedonya şimdi kültür mozaiği gibi, daha fazla Arnavut bayrağı asılı! "Geldim, gördüm, yendim" sözünü neden söylemişti, geldi, gördü, sevişti ve unutuldu... Torunu var mı? Olsaydı dedesinin mezarını bilirdi değil mi?

 

Her insan unutulacak… Her insanın yaptığı bir gün yok olacak... Evren yok olurken insanın yaptığının hayatta kalmasının pek önemi yok...

 

İnsan, çocukları ile vardır ama şimdi çocuklar sadece geleceği yok ediyor, doğayı yağmalıyor sorumsuzca... Bombalar üretiyor, savaşmak için... Her üretilen bomba yaşamı yok edecek, bu durumda insan neden hırs ile yaşamayı seçer?

 

Ben hayata hiç paranın penceresinden bakmadım, keşke baksaydım belki bugün ki ekonomik krizde bir şehirde kapalı yaşamak zorunda kalmazdım! Hayat sizin düşüncelerinizi belirler ama keşke düşüncelerimizde hayatı biçimlendirseydi! Sadece yorumlamak ile yetinmek istemediğimde başıma işkence, aranma, arkadaş çevremden kopmayı getirmişti, yani her adımın riski beni ben olmaktan çıkarıp başka kulvara fırlatmıştı... Değiştirmek güzeldir, keşke insan önce kendisini ve çevresini değiştirecek olanak içinde olsaydı!

 

Ben elimde olanaklar içinde hayatımın akışını değiştirdim ama istediğimi neydi, ondan ne kadar uzaklaştım diye baktığımda masallardaki sözler geliyor aklıma... Bir arpa boyu kadar yol almak... Bir arpa boyu... Arpa suyunu dökseydim keşke daha fazla yol alırdım!

 

İsmail Cem Özkan