12 Eylül 2008 Cuma

Mozaik sansür!

Mozaik sansür!

Oturma odasına doğru gidiyorum, ekranın karşısında film seyretmek için koltuğuma oturuyorum. Gazetelerden öğrenmiştim, uzun süredir beklediğim film bu akşam ekranlar aracılığı ile ücretsiz seyredecektim. Ben doğmadan önce çekilmişti, fakat izleyememiştim, izlemişte olabilirdim, fakat anımsamıyordum. Dost sohbetlerinde isimi o kadar çok geçmişti ki, izlemek istiyordum.

Oturma odasında koltuğa uzandım, sessiz bir ortam. Ortamı aydınlatan ekrandan gelen ışık ve ses. Sinema izlemek için kendimi hazırlamıştım, sansürsüz bir film izleyecektim, çünkü sansür yapılacak her türlü koşulda ortadan kalkmıştı.

Sansür ne zaman uygulanır bilirdim, iktidar erkini bulunduran rahatsız olduğunu, görmemizi istemediği şeyleri bir siyah bant ya da bir siyah poşet içine sokardı. Hepten yasakladığı da olurdu, o durumda artık kader der, sansürün kalkacağı günleri beklerdik! Sansür kalktığında ise büyük hayal kırıklıkları yaşardım, çünkü o yasaklanan şey bunun için mi diye düşünürdüm, çünkü o yasaklı günler içinde gözümde başka şeyler canlanır ve koskoca ülkeyi yerinden oynatacak bir şey olarak görürdüm! Sansür, yasaklananı gözümde büyütmeme sebep olurdu.

Yıllar geçti ve her şeye sansür uygulama dönemi sona erdi. Benim ilk gençlik yıllarımdaki bir anıyı anlatamadan geçemeyeceğim bu arada, ilk gençlik yıllarım 12 Eylül dönemine denk gelir, sansürcü; gazete çıkmadan önce gazete başına oturur ve gazetede yayınlanacak haberlere ve kelimelere bakardı. Gazete bir daha düzeltme ve yerini doldurma olanağı olmadığı için o çıkarılan (sansürlenen) bölüm boş çıkardı. Gazetelerdeki sansür zaman içinde ortadan kalktı ya da gazete sahipleri sansürlere uygun gazete yapmaya başlayınca o sansürcü memurun işi de bitti! Sansürcü memurun işi bitti ama sansür hayatımızdan çıkmadı.

Koltuğa uzanmışım filmin başlamasını bekliyordum. Ortam karanlık ve beni rahatsız edecek hiçbir şey yoktu! Ekrandan yansıyan ışık ve ses. Film başlıyordu, başlamadan önce uzun uzun reklamları izledim ve alttan geçen her yazıya baktım. Film başladı. Film bir gerilimin filmiydi. Yıllar öncesinin imkanları ile yaratılmış ve çok iyi kurgulanmış bir filmdi. Alacakaranlıkta başlıyordu, tıpkı bulunduğum ortam gibiydi. Alacakaranlıkta sigarayı yaktı, fakat sigaranın üzerinde bir garip işaretler gördüm, ‘olaaamaz!’ dedim, yıllar öncesi olan bir filmin sahnesinde sigara mozaikleştirilmişti. Sigara yasaktı ama dumanı serbestti! Mozaik filmin kurgusunu bozuyordu, çünkü o an adamın yüzü aydınlanıyor, fakat yüzün bir bölümü mozaikti! Filmi baştan sansürlü bakmaya razı oldum, ağır ağır geçiyordu. Fakat bir içki sahnesi vardı ki ve içki bardağı yine mozaikti! İçki ve sigara yasaktı! Daha doğrusu mozaik! (Filmin atar damarı da bu sahneler olduğunu söylemeden geçemeyeceğim, çünkü ipuçları orada saklıydı.)

Sansürün öteki adı mozaik olmuştu! Filmin sonu beklememe gerek kalmadan, bütün izleme heyecanım yok olduğundan, yatağıma doğru gittim. Ekran karanlıkta kaldığında, oda karanlığın içinde sessizliğe bürünürken, mozaiklerde yok olmuştu!

gün aydınlığı içinde sokakta insanların eline baktım, sigara içenlerin elinde mozaik yoktu! Dükkanlarda satılan içkilerin üzerinde mozaik yoktu ama ekranlarda olanlarda vardı! yaşamda gördüklerimiz ekranda görünmesine gerek yoktu, sansürcü beyin bunu öyle istemişti.

Yeni nesilere içki ve sigara içmemesi öğütlenmek isteniyorsa, bundan sonra yapılan filmlerde o sahneler kullanılmaz olur biter, yılların Retkit’i sigara yerine ağzında ot taşır olmuştu! Eskilere sansür yaparak ne yapılmaya çalışılıyor? Tarihten sigara ve içkiyi mi ortadan kaldırmış oluyorlar? Ne amaçları var? Bu bir ılımlı İslam tercihi mi? Avrupa’da o kadar filme baktım, hiç birinde mozaik yoktu, acaba bu Avrupa’dan gelmiyorsa nereden geliyor? Hangi mantığa göre mozaikleştiriliyor? Anlayan varsa açıklasın lütfen!

Hiç yorum yok: