3 Şubat 2011 Perşembe

Surname*

Surname*

Bir sahaf, İstanbul. İstanbul içinde yaşanmışlıklara ve yaşananlara dair bir maskelerin arakasında bize gösterilen dünya. Oyun, İstanbul karmaşası içinde ve İstanbul sesleri ile başlıyor. Sahnede bir köşe, kitaplardan oluşmuş. Yaşlı bir kadın, satmaya kıyamadığı kitaplar içinde. Anısı beş yıl önce kaybettiği hayat arkadaşının bir çalışması ile canlanır. Aslında canlanan eşi değildir, eşinin hayal dünyasıdır. Maskeler rollerini oynamaya başlar, bugünden uzak, geçmişten daha yakın şekilde.
İstanbul’un bugünkü kirliliği, gürültüsü, kaosu ara fonlarda gösterilirken, eğlence tarafı geçmiştedir. İstanbul, aynı zaman içinde bugünü ve geçmişi yaşamaktadır. Geçmiş çadırlar içinde oynanan bir oyundur belki. Gulyabanisi, kuş avcısı ve büyük kukaların yanında insanların başlarına giydiği maskeler ile kukla olmuşlardı. Siyah bir zemin içinde, siyah giysiler içinde bugünde oynayanlar, kaosunun tüm çıplaklığını seyircinin gözüne sokarken, seyirciye yönelikte eleştirisini sunmaktan da geri durmaz.
Sahaf kadının kocasının yazmış olduğu kelimeler, sahnede canlanmaya başlar ve her bölüm bir şeyler anlatır ve anlattıkları neşelidir, geçmiş neşeli olayların anıldığı zaman dilimdir bir anlamda. Büyük kuklalar başarı ile sahnede yerini alırken, onlara kumanda edenler işin ne kadar ağır ve dikkat edilmesi gerektiğini bilmektedirler. Maskeler içindedir eğlence dünyası, maskeler her biri rolünü anlatmaktadır.
Surname 2010, eğlenirken kendinizi sahnede görebileceğiniz bir masal dünyasına davettir. Bu davet içinde günümüzün eleştirisini gördüğünüzde hiç yadırgamayın, çünkü sahnede sizsiziniz, o kaosun içinde de sizler yer almaktasınız.
Geçmişte de aile kavgası vardır, kıskançlık vardır, her ne kadar eğlenceli olmuş olsa da, yaşam her şeyi içinde barındırmaktadır. Geçmişte toplu eğlenceler bir birikimin ürünü ve gidenlerin bir şeyler öğrenerek ve hayal dünyasını geliştirerek ayrıldığı çadırdan bir dünyaydı, bugün ise toplu eğlenceden çıktığın an neden dolayı eğlendiğini unutuyor insan. Gulyabanili eğlenceleri hiç birimiz görmedi ama eski komedi filmlerinde (Kemal Sunal ve Şener Şen o filmde müthiş oynuyorlardı) korkutmak amaçlı Gülyabani kuklası yapmışlardı, aynı boyutta ve güzellikte Gülyabani’yi ve diğerlerini sahnede görüyorsunuz. Kuklalar müthiş düşünülmüş ve yapılmış, o kuklalara be maskelere hayat veren tüm oyunculara ve teknik ekibe ve doğal olarak yazan ve sahneye koyan Yiğit Sertdemir’i kutlamaktan geçemeyeceğim. Bütün emeği geçenleri kutluyorum, bize böyle güzel zaman yaşattıkları için ve güzel anılar bıraktıkları için…
Fırsatınız var ise, bu oyuna gidin ve eğlenin derim.
İsmail Cem Özkan
*Osmanlı döneminde Surname, birine ithafen tertip edilen meydan gösterileridir. Bu gösterilerde meddah, kavuklu Pişekar, Hacivat karagöz, cambaz, curcunabazlar görev alır, halkın neşeli ve eğlenceli zaman geçirmesini sağlarlardı. Bütün bu gösteriler padişah, şehzade ya da üst makamda birileri için yapıldığından hep onun adı zikredilirdi. Halk bu eğlencelerle, günün dertlerinden uzaklaşarak, hem geleneklerini yaşatır, hem de eğlenirdi.
Kadro:
Proje Tasarımı: Candan Seda Balaban-Yiğit Sertdemir
Yazan-Yöneten: Yiğit Sertdemir
Maske-Kukla-Kostüm Tasarımı: Candan Seda Balaban
Müzik-Ses Tasarımı: Selim Can Yalçın-Barış Manisa
Işık Tasarımı: Mahmut Özdemir
Hareket Düzeni: Özgür Tanık
Proje Danışmanı: Engin Uludağ
Şarkı Sözleri: Yiğit Sertdemir
Oyuncular
Ayşem Yağmur Ulusoy
Can Alibeyoğlu
Ceren Hacımuratoğlu
Derya Keykubat
Derya Yıldırım
Elyesa Çağlar Evkaya
Engin Akpınar
Eraslan Sağlam
İrem Erkaya
Mana Alkoy
Mehmet Soner Dinç
Mert Aykul
Özgür Atkın
Özgür Tanık
Seda Fettahoğlu
Semah Tuğsel
Seza Güneş
Şeyda Arslan
Uğur Dilbaz
Yiğit Sertdemir
Zeynep Göktay Dilbaz

Hiç yorum yok: