15 Kasım 2011 Salı

“ucuz” bir komedi değil…



“ucuz” bir komedi değil…

Çehov zeki bir yazardır, iyi bir gözlemci ve gözlemlerini kağıda dökmekte üstattır. Zeki bir insanın öykülerinden bir tiyatro eseri ortaya çıkarmak ve öyküleri yeniden kurgulamakta ancak akıllı bir insan yapabilirdi, onu da Neil Simon yapmış. Çehov, Rus edebiyatının önemli yazarı olmasından bahsetmeyeceğim, onun kara mizah üslubu ile yazdığı eserlerinden de bahsetmeyeceğim, aksine öykülerinin Neil Simon kurgusu ve Sevgi Sanlı’nın dilimize kazandırırken yapmış olduğu kurgusundan ve sahneye uyarlanmış olmasından kısaca bahsetmek istiyorum.
Çehov’un sahnede gördüğümüz öyküleri orijinal dilinden bizim dilimize gelirken üçüncü değişime uğramış olmasına rağmen, kara mizah dilinin güçlülüğünden bir şey kaybetmediğine oyun izlerken şahit oluyoruz. (Belki bu gücü kazandıran; Çehov’u seven yazar ve tercümanlardan kaynaklanıyor olabilir. Çehov’u iyi anlamış ve özümsemişler olduğuna sahnede gösterilen başarıdan da anlayabiliyoruz, bizi yormuyor, akıcı ve ince dokunmalar ile biçimlendirilmiş “acıklı bir güldürü”. “Ucuz bir komedi avcığı” yapmıyor, aksine hiç çekinmeden Çehov okuyucusuna tokadı okkalı bir şekilde vuruyor.)
Oyun, günlük hayat içinde karşılaşabileceğimiz ama görmediğimiz ayrıntıları sahneye taşır. Çehov zamanında yaşanmış yaşanmışlıkların öykülerinin bir iz düşümünü de değişerek günümüzde de yaşadığına ve varlığını koruduğuna şahitlik edebiliriz, elbette Çehov gibi zeki ve iyi bir gözlemci olmuş olsaydık.
Yaşayan için gülünç olmayan şey, izleyenler için gülünçtür ve gülmek biz insanların en doğal refleksidir. Yaşadıklarımıza eğer dışarıdan bakan bir olsaydı belki de kahkahalar ile yere düşerdi. Yaşayan için trafik hatta dram olan olaylar, birileri için ve izleyen için komik durum olabilir.
Çehov, sahnede canlandırılan sekiz öyküsünde bunu kanıtlamaktadır. Küçük öyküler bize yaşamın ayrıntısını anlatmaktadır ve oyun bize keyifli dakikaları hediye etmektedir.
İki perdelik oyunun ilk perdesinde beş(Aksırık, Mürebbiye, Cerrah, Oyunculuk, Boğulan Adam), ikinci perdesinde üç( Baştan Çıkarma, Biçare Kadın, Uzlaşma) skeç var. Zamansız ve yersiz aksırıkla başlayan bir olayı, düşüne düşüne daha da karmaşık bir ilişkiye sokan devlet memuru, “bu kadar budala olması mümkün olmayan ” mürebbiye, acemi dişçi, “Moskova’da amatör, Odesa’da profesyonel” oyuncu, “yüzme bilmeden boğulmaya kalkan” adam, kocası yoluyla kadını baştan çıkaran çapkın, hakkını almak için şirretleşen kadın, ilk erkek olmak için baba ile gidilen genelev kapısı önünde sıkıntı… Bir tür insan koleksiyonu ve insanlık resmi geçidi sanki.
Çehov sahnededir, sahnede bölümler arası geçişi yaparken, aynı zamanda izleyici ile iletişim içinde onları öğrencisi olarak görmektedir. Bir öğretmendir, öğretirken yaşadıklarından ders çıkarılmasını istemektedir. Gözlemleridir, gözlemleri yaşamın ayrıntısında gizlidir. Ayrıntılar bugün bize komik gelirken, yaşayanlar için nasıl bir trajediyi içinde saklandığını yüzümüze tokat gibi vurur.
Sahne düzenlemesi kitap sayfaları açılır gibi yapılmıştır, her öykü kitabın bir sayfasından bize sunulur. Her sayfanın açılımı bir başka öyküyü sahnede canlandırılmasını sağlar. Sahne iyi düşünülmüş, gereksiz her ayrıntıdan uzak, pratik ve izleyiciyi yormayan, oyuncuları daha enerjik yapan bir düzenleme mevcuttur. Bölümler arası kopukluk yoktur, sayfa açılır ve yeni bölüm başlar. Çehov’un gözlemleri kelimeler ile sayfalara aktardığı sahnede canlanmıştır. Çehov geçmişten bugüne doğu konuşmaktadır.
Oyun bir bütün olarak bakıldığında başarılı, temposu yüksek, oyuncuların performansı ve özellikle dişçi sahnesinde oynayan oyuncularım vücut dilleri müthişti. Amatör bir dişçi ve bir rahip konuşmanın az olduğu ama vücut dilinin en üst sınıra ulaştığı sahnede sahnedeki izleyicilerinde o sahneye belki bir kere de olsa dişçide yaşadıklarını kabul ederken katıldıklarına şahitlik ettim. Dişçi korkusu, dişçinin amatörce diş kökünün ağzın içinde bırakması sahnesinde oluşan korku bütün salonda yer alan izleyicileri de kucakladığını düşündüm.
Taner Barlas’ın yönettiği ve Çehov’u canlandırdığı oyun, İstanbul Şehir Tiyatroları sahnesinde gösterimi devam ediyor. Keyif almak ve aynı zamanda Çehov’un kara mizah şaheserini canlandırılmış olarak görmek istiyorsanız kaçırmayın derim.
İsmail Cem Özkan

Sevgili Doktor
Yazan: Anton Çehov
Uyarlayan: Neil Simon
Çeviren: Sevgi Sanlı
Yöneten: Taner Barlas
Dramaturgi: Dilek Tekintaş
Sahne Tasarımı: Barış Dinçel
Işık Tasarımı: Özcan Çelik
Kostüm Tasarımı: Nihal Kaplangı
Efekt: Yusuf Tuncer
Yönetmen Yardımcısı: Pınar Aygün
Oyuncular: Aziz Sarvan, Funda Postacı Kıpçak, Kubilay Penbeklioğlu, Meriç Benlioğlu, Nagehan Erbaşı, Taner Barlas, Yalçın Avşar

Hiç yorum yok: