19 Şubat 2012 Pazar

Kirli savaşa ve politikalara ortak olmayacağız.

Kirli savaşa ve politikalara ortak olmayacağız.
Suriye’ye yapılması olası olan planlarda; acaba cephe gerisi olan bölgeler için ne gibi önlemler düşünülüyor? Ülkemiz için savaş gerisinde yaşananlar, tarihimizin karanlık sayfalar içinde ve bugün dahi korunan ve açıklanmayan gerçeklerin izi durmaktadır. O günlerde uygulanan ve o gün için acil ve kaçınılmaz diye öne sürülen tüm koşulların benzer durumu; bugünde varlığını hissettirmektedir. O günlerde ülkemizden ayrılmak isteyen ve bağımsızlık amaçlı bir girişim olmuş, o girişim savaşın cephe gerisinde olduğu içinde acil önlemler alınmış ve uygulanmış. Bu konuda Türkiye adına konuşan polimacılarımız ve tarihçilerimiz bu şekilde formüle etmekteler. Bu planın varlığını kimse ret etmiyor ama sonuçları hakkında değişik görüşler ve iddialar var ama o iddiaların sağlamasını yapabileceğimiz bilgi eksikliğimiz devletin gözetimi altında yer alan arşivler içinde varlığını koruduğu inancı vardır. Değişik ülkelerin parlamentolarında bu konu hakkında görüşme açıldığında değişik kanallarda ama tek elde üretilen bir senaryo gösterilmekte ve hepimizin o senaryoya inanmamız istenmektedir. Tehcir ve sonrası yaşanan politikaların uygulanış süreçleri ve yaşananlar karanlıkta yaşamaya devam ediyor ve yurtdışından gelen her haberde geçmiş bir kere daha öne çıkıyor ve kısa sürede unutulamaya bırakılıyor.
Suriye ile yaşanabilecek herhangi bir savaş durumunda, cephe gerisi olarak kabul edilen yerlerde otuz yıldan fazladır adı konmamış ama düşük yoğunluklu savaş devam ediyor. Bu düşük yoğunluklu savaşın göstergesi olarak operasyonlar yapılmaya devam ediyor. Yaşanan ve devam eden bir durum varlığını korurken, Suriye ile açılacak bir cephe ve gerisinde neler yaşanabilir konusunda acaba devletin bir senaryosu var mı?
Suriye Ortadoğu’nun kilit ülkesidir ve Büyük Ortadoğu Politikasının en önemli kırılma noktası olarak durmaktadır. Çünkü Suriye, İsrail ile savaş hali devam eden tek ülke konumdadır. Suriye’nin kuzey sınırından bir cephe açmak demek, Amerikan fast food yiyeceği tanıma uygun hale gelmek demektir. Hamburger çabuk yenilen ve tüketilendir. O halde “çabuk tüket ve hemen yeni cephe aç!” Politikasına uygun senaryolar çoktan yazılmıştır, çünkü Suriye sonrası hamburger olacak ülke başka komşumuz olma olasılığı yüksektir. Sırası henüz net değildir.
Suriye için toplantıdan toplantıya, ülkeden ülkeye gidenlerin elbette çantaları içinde Talat, Enver, Cemal Paşaların çantalarında olan planlara benzer bir takım kağıt ya da dijital veriler olması gereklidir. Devlet olmak demek; bir sürekliliği sürekli korumak anlamına gelir.
Tehcir kanunu için ülkenin savaş halinde olması gereklidir. Bugünkü meclis yapısı içinde bu kanunun çıkmaması için bir neden yoktur. Eğer böyle bir kanun ortaya gelirse; otuz yıldır uygulanan düşük yoğunluklu savaş halinin de ortadan kalkması anlamına gelir. Açık savaş koşulları içinde özel yasalar ile yeni karanlık noktaların yaratılması için koşulların var olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız.
Suriye ile ilgili politikalar ve projeler için uzun zamandır bir ortam hazırlanmaktadır. Arap Baharı olarak kabul edilen iktidar değişimlerinin yeni liderleri ve onları oraya getiren liderlerin değişimlere benzer değişimin Suriye içinde de olmasını istemektedir. Bu amaç için düşman gibi gözüken, Afganistan’da karşılıklı savaşanlar bile Suriye konusunda ortak hareket etmekteler. Suriye’de son zamanlarda patlayan bombaların gölgesi bu yeni dostluğu gölgelememektedir.
Suriye’deki iktidar değişimin elbette bizde de karşılığını bulacaktır, bu karşılığın ne olduğunu hep merak etmekteyim, çünkü Libya’da, Tunus’da ve Mısır’da değişimlerin sonucunda Türkiye ne gibi kazanç elde etmiştir? Devlet politikalarında dostluklar çıkarlar üzerine kurulu olduğuna göre, bu değişimlerin bizim ülkemiz için bir çıkarı olması gereklidir. Bu değişimler sonucunda ne kazandık, geçmişe göre neler kaybettiğimiz konusunda bir araştırma var mıdır?
Büyük Ortadoğu Projesi ya da politikasında Türkiye’nin nasıl bir çıkarı vardır, hangi konularda bu çıkar göz önüne alınmıştır? Stratejik ortak olduğumuz konular hakkında kaç kişinin bilgisi vardır? Bize verilen bir görevlerin ne kadarını başarılı bir şekilde gerçekleştirdik ve karşılığında neler kazandık?
Irak konusunda büyük hevesler ile işgal güçlerine katılmaya çalışılırken, bir “iş kazası” sonucu bu hevesimiz gerçekleşmedi ama ihalelerde ülkemizin firmaları yerlerini almıştı, karşılığında Kerkük konusunda istemlerimiz ve beklentilerimizi yüksek sesle söyleme sürecini kapattık. Bir çuval politikası sonucu; istemlerimiz kafamız ile birlikte çuvalın içine bırakıldı ve şimdi önümüze özne değiştirilerek Suriye içinde yer alan Hama, Humus, Lazkiye… şehirlerinde yaşayan Türkmenler bir anda anımsanır oldu. O konuda ne gibi gelişmeler olacak bugünden söylemek zor ama olası bir cephe durumunda; savaşın acımasız yüzünü orada yaşayanlar, bizde yaşanabilecekler gibi olabileceğini söyleyebiliriz. Her ülkenin cephe gerisinde değişik haklar yaşamaktadır ve birileri için yandaş, birileri için düşman olarak gözükebilir.
Suriye’de yaşananların artık dönüşü yoktur, değişim dışarıdan dikte edilerek birilerin çıkarlarına uygun biçim alacaktır. Birilerin çıkarlarına uydurulurken insanlık ve o bölgede yaşayan halkların yaşayacağı acılar, düşmanlıklar, çatışmalar ve çarpışmalar tarih sayfalarında yerini almayı beklemektedir.
Savaş çözüm değil, düşmanlığı besler. Halkların birbirine düşman olması ulus devlet için belki gerekliydi, sermaye birikimi için, fakat bugün halkların bir birine düşman olması o ülkenin sermayesine bir şey kazandırmaz, sermeye birikimine sebep olmaz, olsa olsa uluslar üstü firmaların krizlerinden kurtulmak için küçük bir fırsat olarak önemi olur. Dünyamızda sermaye sahiplerinin uzun süredir yaşamış olduğu krizden çıkış yolu olarak savaşlar öngörülmektedir. Bu savaşlar küçük ölçekli olarak uzun süredir yaşanmaktadır. Bu savaşların alanı genişletilerek, cephelerin kapıları açılırken, savaş içinde olan haklar ve uluslar hiçbir şey kazanamayacaktır. Bu savaşın tek galibi olacaktır…
Ulus devletler için önemli olan sermaye birikimi süreci bitmiştir, otuz yılın üzerinde uygulanan global liberal ekonomi; birikmiş sermayenin uluslar üstü firmalara peşkeş çekme sürecini özelleştirme adı altında yaşamaktayız ve bize benzer ülkelerde de yaşanmaya devam edilmektedir. Bizlere tek tip politika dikte edilerek, çözümsüz bir dünya önümüze konmuş ve bize buna uygun davranmamız istenmiştir. Bugün bütün ülkelerin şehirleri bir birine benzer firmaların boy gösterdiği camekanlar olma özelliğini kazanmıştır ve tüketin denmiştir.
Global ekonomin belirlediği politikalara dur demek ve farklı yaşamın mümkün olduğunu göstermek bizim ellerimizdedir. O yüzden savaşa hayır demek ve bizler sizlerin askeri olmayacağız demek önemlidir.
Kirli savaşa ve politikalara ortak olmayacağız. Yeni çıkarılmayı bekleyen yasalara ve savaş halinde yaşamaya hayır…
İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok: