Yeni bir dünya
kurulurken, propaganda her zaman önde olacaktır.
Nat. Geo. Adventure adlı bir kanalda, ilkel yaşamı olan bir
kabileden seçilen birkaç kişinin ABD şehirlerine doğru yaptığı yolculuğun
programını seyrettim. O programda kabile insanlarının modern yaşam karşısındaki
tepkilerini yorumlarını dikkatlice izledim. Barış misyonunu üzerlerine alan ve
bir arada yaşama kültürünü savunan ilkel kabile insanları, Amerika’daki
muhteşem değişim ve ailelerin yaşamlarının onlara yansımasını anlatan
programda; davranış değişikliklerini, aynı zamanda kılık kıyafet değişimlerini
izledim. Yaşadıkları yer ılıman ve kılık ve kıyafetlerin birkaç ot olduğu
yerden, daha karmaşık bir yerde(ABD), her bulundukları ortama göre kıyafet
değiştirenler, havanın ısınsa göre giyinmelerini isteyen Amerikalıları gördüm. O
kabile insanlarına ‘merhaba’ derken değiştirmişlerdi, Amerika kriterlerine
uygun insanlar yapılmıştı ama onlar iç dünyaları hala geldikleri toplumun
kültürünü taşıyorlardı ve her gördüklerini şaşkınlıkla ve merak içinde
izliyorlardı. Belgeselde en ilgimi çeken bölümü; ilkel kültürden gelen kabile
insanlarının korktuklarını hiç saklamıyor olmalarıydı.
Amerika birleşik devletleri kendilerini anlatmak için her
sene ilişki içinde oldukları ülkeden bir grup insanı alıp, kendi ülkelerine
konuk etmektedir. Ülkemiz insanları da bu davetlerden yararlanmakta ve Amerikan
kültürü, misyonu ve gelecek toplumun nasıl olması gerektiği konusunda hayatları
boyu unutmayacakları bir tecrübe ile ülkelerine geri dönmekteler. Her sene
sistematik olarak tekrarlanan bir durum olduğu duyumumu yakın bir zaman içinde
almıştım. Bu program ile bu duyumumun ne kadar doğru olduğunu kanıtlamaktadır.
Elbette ‘gelişmiş ülke’, kendisinden ‘daha aşağı’ ve ‘denetimi
altında’ olan ülkenin insanına; kendisini anlatmak ve imajını düzeltmek konusunda
çalışma yürütür. Toplum mühendisliği, o grup insanların karşılaştıkları yeni
dünya kültürüne tepkileri dikkatlice incelenmekte ve o incelenme sonucunda ortaya
çıkan sonuçlara göre, o ülke üzerinde yürütülecek toplum mühendisliği için veri
toplama işlevini de görmektedir. Bu yönde çalışmalara Avrupa ülkeleri de
değişik isimler altında yapmaktadır, davet edilen bireyler, ister bilim insanı,
ister öğrenci, ister spor insanı olsun mutlaka katılmakta ve karşılaştırmalı
bir kültür çalışması içinde yer almaktadır. Davet edenlerin amaçları ve
hedefleri hangi yöndeyse o yönde gözlemler yapılmakta ve sonuçlar
çıkarılmaktadır. Buna benzer geziye katılmışların büyük bir bölümü kendi
ülkelerinde kalmakta ve anıları ile gittikleri ülkenin en iyi dostu ve hayranı
olarak yaşamaktadırlar.
‘Üstün insan’ kavramının yerini çoktan ‘üstün devletler’ ve ‘üstün
şirketler’ almıştır. İnsan bu şirketler ve devletler için sadece mekaniksel ve
işlevi yerine getirmesi gerek istatistikteki bir rakamdır. Şirketler ve
devletler ihtiyacı olan meslek dallarındaki insanları rakamsal olarak alır ve
bir süzgeçten geçirerek, en verimli olanları verimliliği devam ettiği sürece
kendi bünyelerinde bırakırlar, verimli olmayan ise doğal bir şeymiş gibi
geldikleri ülkelere ya da bireysel yaşamları içinde kaybolmalarına izin verilir.
Günümüzün en önemli değeri; çıkardır ve çıkarlar olduğu sürece değer verilir,
çıkar yoksa değer de yoktur, insan da!
Yaşadığımız çağda en ileri teknoloji silah sanayisi içinde
kullanılmaktadır, bu bize sürekli fısıldanır ve vurgulanır. O yüzden ordular ve
düzenli birlikler vardır, onların varlık sebebi savaş değil sanki teknolojinin
gelişimi için gereklidir! Yüksek teknoloji sahibi üstün devletler, kendi
ürünlerini kendilerine hayran olan halkların yaşadığı ülkelere ve denetim
içinde tutabilecekleri liderlerin olduğu yerlere kontrolü kendilerinde olacak şekilde
teknolojiyi aktarırlar. Çıkarların yönü dostluk ve barış ortamının ne kadar
uzun süre yaşayacağını belirler. Üstün devletler kendi çıkarlarını uzun zaman
boyutuna yayarak, gelecek için planlar yaparlar, aşağıda olan ülkelerin beş
yıllık bile kalkınma programı yoktur, günlük yaşarlar ve cari ve bütçe açığının
sorunları ile uğraşmak zorundadırlar. Üstün devletler gerek gördüklerinde
bölgesel planlama ile dost müttefik birlikler kurdurur ve dağıtabilirler. Bu konuda
en iyi örnek, Pakistan, İran ve Türkiye arasında kurulmuş ve dağılmış birlikteliklerdir.
İttifak içinde olan, birbirlerini her zaman kollayan, tarihi dostlukları hep
olduğu söylenen ve tarihlerinde sınır değişimi olmayan bu üç ülke kuzey
devletleri için bir ay işlevi görüyorlardı ama bu üstün devletlerin çıkarları
ortadan kalktığı için tarihteki yerini almıştır. Üç ülkenin insanlarının üç
dilli söyledikleri kardeşlik, barış türkülerini artık kimse anımsamamaktadır.
Amerika kendi ülkesine diğer ülkelerden insanları davet etmekte
ve ailelerin içinde yaşamlarına müsaade etmektedir. Bu sayede halklar bir
birini tanıdıkça bir arada yaşama kültürün var olabileceği fikri
yaygınlaştırılmaktadır. Amerika’nın kuruluş felsefesine uygun bir şekilde yeni
bir dünya yaratılmaktadır.
Avrupa bu felsefenin felaketlerini (!) kendi ülkelerinde
yaşamakta ve göçmenlerine karşı savaş açmış konumdadır, bu sayede iyi polis,
kötü polis rolü dünya insanlarına mesaj olarak verilmektedir. Avrupa kültürü
içinde doğan Amerika kültürü, yeni kapitalist ilişkiler içinde tercihini bir
arada yaşayarak, sermaye birikimi ve denetimi için kendi ülke sınırları içinde
savaşa müsaade etmeyecek şekilde örgütlenmekte ve kendisinin imajını düzeltecek
mühendislik çalışmaları içindedir. Çünkü Amerika ikinci dünya savaşından beri sürekli
savaşan bir ülke konumundadır, imaj onun için önemlidir, çünkü mallarının
serbest dolaşımı ve rekabet etmesi için toplum mühendisleri sürekli yeni
projeler geliştirmektedirler.
Amerika; toplum mühendislik çalışmalarını gözler önünde ve
açıktan yapmaktadır, saklama gereği dahi duymuyor, çünkü onlar biliyorlar ki,
açıktan ve reklamı yapılan işlerin kök salması daha kolay olmaktadır. Yeni bir
dünya kurulurken, propaganda her zaman önde olacaktır. Amerika propagandasını
kendi medya kanalları aracılığı ile yapmaya devam etmektedir, üstelik yerel
yayın yaptıkları dilerli kullanarak…
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder