Sistem
sorunları beslemeye devam ediyor…
Sözümü sakınmadan baştan söyleyeyim kılık kıyafetin serbest
olması taraftarıyım, herkes istediği kıyafet ile istediği yere girip çıkma ve
eğitim alma hakkına sahip olmalıdır. Çalışanların kılık kıyafeti ise laik
devlette olması gerektiği gibi, dini / siyasi imaj, sembol olmadan var olan
toplumun tarafsız görünümüne uygun şekilde olmalıdır. Tarafsız olmaz ise
devletin bir çalışanı, toplum içinde var olan ayrımcılığı ve nefret söylemini
gelişimine katkısı olur ve toplum içinde çatışmaya uygun ortam hazırlar. Toplumun
bir arada yaşama kültürünün gelişimi, kültürlerin kendilerini geliştirmesi ve
birbirlerini anlayabilmesi için devleti sembolize eden; eğitim, güvenlik, alt
yapı gibi hizmet veren tüm kurumların çalışanı tarafsız olması ve görünmesi
gereklidir.
Bütün bunların olması içinde sistem sorunun olmaması
gereklidir. Sistemin tartışmalı olduğu yerde, her türden serbestlik, toplum
içinde ayrışmaya ortam hazırlayacaktır, çünkü düzgün çalışmayan sistemde erk
sahibi olanın görüşleri, dünya yaşam biçimi, bakışı diğer kültür ve katmanlar
üzerinde baskı kurmak ve yok etmek için ortam hazırlar ve uygular.
Bugün yaşadığımız tüm sorunlar sistemimizden
kaynaklanmaktadır. Sistem sınıflar arası katmanın azaltılmasını değil, aksine
açılmasına sebep olmaktadır. Fakirin daha fakir, zenginin daha zengin olduğu
bir adaletsiz sistem şu anda mevcuttur.
Yeni tüketim çılgınlığının temsilcisi olan markalar sistem
sorunu yaşayan toplumlarda, hakim oldukları toplumun bakış açısını biçimlendirdiği
yerde, okullarda kılık kıyafet serbestliği; çocuklar arasında nefret
duygularının gelişimini ve okullar içinde ve çevresinde çatışmayı körükleyecek
boyuttadır. Bu, çocukları oyalama merkezi konumuna gelmiş okullarda,
çeteleşmeyi ve toprağı kan ile sulayacak çatışmaları da içinde barındırmaktadır.
Okullar
eğitim yeri olmaktan çıkıp podyum gibi moda gösterilerine dönüşebilir, çünkü
çocuk, okulda eğitim ve öğretim almıyor, aptallaştırılıyor ve
aptallaştırılmanın en son sürümü de modadır. Moda, insanları güzel göstermez
aksine birilerinin cebine para olarak girecek bir sanayileşmenin yan ürünüdür. O
yüzden, okullar; aydınlanma ve çağdaş bilgileri aldığı yer olmaktan çıkmış, ticarethaneler
olması ile başka bir konuma bürünmüştür.
Bugün
parası olan diploma almakta ve o diploma ile toplum içinde yer almaya çalışmaktadır.
Diplomanın meslek olduğunu kabul edenlerin olduğu yerde; bilim, aydınlanma
olmaz... Ancak aptalların oluşturmuş olduğu ve birileri tarafından tüketim
çılgınlığına sürüklenen güruhlar olur. Tüketim, insanı aptallaştırır, çünkü
hazır verilir ve hazır olanı başkasına bakarak onun gibi tüketir, o başkasını
reklamlardan bol bol görür.
Toplumun
hassasiyetleri ve dönemi dikkate alınmadan yapılan değişimler, o toplumun geri
dönüşü olmayan içinden çıkılamayacak yeni kaoslara kapı aralamaktan başka bir
anlam ifade etmemektedir. Kılık kıyafetten önce toplum katmanları arasında
oluşan uçurumun azaltılması için sosyal devlet yeniden kurumlaştırılmalı ve
toplum liberal ekonomi adı altında uygulanan politikalardan uzaklaşmalıdır. Bu uygulanan
politikalar, toplumu daha mutlu edeceğine daha da aptallaştırmış ve tüketim
çılgınlığı içinde bireylerin tüketimi karşılayabilmek için daha da köleleşmesi
anlamına gelmiştir.
Sessiz
ama homurdanan toplumlarda, sınıflar ve toplum katmanları arasında çatışmaların
başlaması için küçük bir kıvılcım bile yeterli olur ve ülke çöl kumu üzerinde
durmaya çalışan her hangi bir nesne gibi sağa sola savrulmaya ve önünü göremez
konumunda olur.
Bugün
hukuk, eğitim, savunma düzenimiz ve yapılandırmamız bağımsız ve önyargısız
değildir. Toplum içinde var olan çatışma ve ayrılık nefret söylemi ile
beslenmekte ve büyütülmektedir. Öncelik ile sistemin yapısal sorunlarının
çözülmesi için yeni bir toplum sözleşmesine tüm toplum katmanlarının eşit
düzeyde katılımı ile mümkündür. Bugünkü anayasa tartışmaları ve alınan yol,
toplumun tüm katmanlarını görmemezlikten gelmekte ve var olan erkin daha da
güçlenmesine olanak sağlamaktadır. O yüzden erkin aldığı her karar tartışmalı
konuma gelmektedir. Çünkü toplum katmanları arasında güvensizlik haklı olarak
kendisini korumaktadır.
Bugüne
kadar baskıcı ve erkin istekleri yönünde yapılan değişiklikler sorunları
çözmemiş, devlet baskısı yanında mahalle baskısını geliştirmiş ve toplumun
öteki olarak kabul edilen katmanlar üzerine baskı ve asimilasyon politikası
devam etmektedir. Ülkemiz tek dil, tek din, tek mezhep, tek aidatın olduğu ülke
değildir ve olmadığı halde öyleymiş gibi davranılmaktadır.
Kısaca
sistem sorunları beslemeye devam ediyor…
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder