Surların Öte Yanı Zeytinburnu
Eskiden evlerde ansiklopediler vardı, oturma odaların
duvarlarını süslerdi. Arada lazım olunca sayfaları açılır, bakılır ve sonra bir
daha anımsanacağına kadar orada kalırdı. Elbette bir daha anımsama yerine evin
tozları alınırken aşağıya alınır, tozları silinir yeniden konurdu. Zaman içinde
ansiklopediler evlerin oturma odalarından uzaklaştı, yerlerini plazma teveler
aldı. Oturma odalarında kitaplar eski değimi ile anarşinin sembolü olarak
görüldü, kitaplar ekranlarda suçlu gibi sergilendi, yayıncılarına cezalar
verildi, okuyan çocuklar sırf kitap evde bulundu diye DAL grubuna misafir
edildi, işlemedikleri suçlardan dolayı yıllarca cezaevlerinde örgüt üyeliğinden
yattılar. Kitaplar birer prestij olarak
sunulması zaman içinde yeniden gerçekleşti ama prestij kitaplar da işletmeler
ve kurumsal kimlikli yapılar için geçerliydi. Onlar, gelen misafirlere sunulmak
için hazırlanmıştı ve içerikleri ansiklopedilerin içeriklerine benziyordu. Elbette
ansiklopedilerin okunduğu kadar okunuyor ama biçimi, sayfa düzeni, fotoğrafları
ile gözü doldurur şeklinde üretilmişti. Bu kitaplar bir proje olarak ortaya
çıkmış ve proje sonunda ürün olarak okuyucusu ile buluşuyor.
Elimde Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları – 1 “Surların
Öte Yanı Zeytinburnu” adlı kitap Burçak Evren yönetiminde ortaya çıkmış bir
çalışmadır. Kitabı dikkatlice ve her bir kelimesini okuyarak inceledim. Öncelikle
kitabın oluşumuna sebep olan bütün emeği geçenlere teşekkür etmek isterim,
çünkü çok iyi düşünülmüş ve ayrıntılı bilgilerin olduğu bir çalışma olmuş. Bir bilimsel
çalışma titizliği içinde bir bölgenin tarihi konusunda önemli ipuçlarını içinde
barındıran ansiklopedik bir çalışma olmuş. En sonunda söylemem gereken cümleyi
baştan söyleyerek kitabın içeriğine birlikte göz atabiliriz.
İstanbul, yedi tepeli ve surlar içinde kendi tarihini
oluştururken, hemen surların batı yakasında alan ve Marmara denizi ile sınır
olan yerin de bu şehrin tarihi ile bağlantılı olarak kendi tarihini
oluşturmuştur. Bugün Zeytinburnu olarak bildiğimiz ilçe İstanbul tarihi ile iç
içe geçmiş, hatta Bizans imparatorunun ilk fısıltısı bile burada çıkmıştır. O fısıltının
çıktığı kaynak bir berekettir. O bereketin olduğu kaynaktan çıkan su şifalıdır.
O şifalı su dönemlerin salgın hastalıklarına karşı ilaç olmuş, hastaları tedavi
etmiştir. Çayırlar, ormanlar, bahçeler, bostanlar ile sur içinde havanın esen
politik rüzgarından bağımsız olarak sessiz, sakin bir mesire yeri olarak doğmuş
olmasına rağmen, seferlere çıkan orduların derlendiği, ilk emirlerin
oluşturulduğu yerdir aynı zamanda. Zafer ile dönen, taç giyen imparatorlarında
giriş yaptığı kapıdır. Bugün o kapının yerinde yedi kule zindanlarının surları
ve kapatılmış duvarlar olmasına rağmen, bugün dahi şehri teslim alan Fatih
olarak adlandırılacak 2. Mehmet burada atını denize sürmüş ve teslim alacağı
şehri görmüştür. Otağlar kurulmuş, seferler yapılmış, toplar surların duvarını
dövmüş, toprağı kan ile sulanmıştır. Kan ile ulanan topraklar aynı zamanda şifa
veren kaynakların olduğu yerdir. Söylenceler vardır, destanlar üretilmiştir ama
şehrin sahibinin değiştiği gibi buranında kaderi yeni sahipleri ile birlikte
değişmiştir. Yedikule Zindanları burada oluşturulmuş, iktidara karşı gelen,
savaşa girilen ülkelerin büyükelçilerin gözaltında tutuldu yer olacaktır. Nice feryatlara
ev sahipliği yapacaktır. Ama surların öte yanı olan Zeytinburnu olarak
bildiğimiz yerin kaderi sanayileşme ile bir daha geri dönüşü olamayacak şekilde
değişmiştir. Önceleri ordular için kılıç, ok yapan yerler, kış koşullarında
sefere çıkan askerler için giysi üreten debbağlar deriye hayat vermiştir. Kazlıçeşme
debbağların yeri olarak bilinir şehrin yeni sahipleri ele geçirdiği günden
beri. Havası değişmiştir, şehrin bu tarafına gelenler burunlarını kapatır,
keskin kokular içinde göçmenlerin getirildiği yeni teknolojilerin yaşam alanı
bulduğu yerdir. Sanayileşen, aynı zamanda şifahaneler ile İstanbul’un kadim
kültürlerin burada sağlık aradığı hastahenelerin kurulduğu yerdir. Yaşanan salgın
hastalıklara karşı burası bir sağlık yuvası konumuna gelmiştir. Bugün Ermeni ve
Rum hastaneleri hala hizmet vermeye devam ederken, ordunun hastanesi yaşanan
dünya savaşı koşullarında taşınmış ve bir daha yerine geri dönmemiştir. Bugün Belediye
Binası olarak hizmet vermeye devam etmektedir.
Bir fetih ve değişen çehre buranın kader çizgisini
olabildiğince değiştirmiş ve Osmanlı döneminde yaşanan siyasi gelişmelerden de
ilk olarak etkilenen yerlerden biridir. Mevlevilerin ilk defa Galata bölgesinde
açtıkları Mevlevihane’nin ikincisi bu ilçe sınırları içinde açılmış, bugün dahi
turizm amaçlıda olsa hizmet vermeye devam etmektedir. Mezarlıkları Osmanlı mozaiğinin
bir görünümü gibidir, her kültürün burada mezar yeri vardır, bir çoğu da zaman
içinde yok olmuş, yeni gelen mezarlık sahiplerine yeni yerler açılması için
sahipsiz olanlar yok edilmiş, yağmalanmıştır. Mezarlıkların önemli bölümü her
ne kadar günümüze kadar gelmemiş olsa da izleri bugün dahi var olan mezarlıklar
içinde görülebilinir.
İlkler yeridir Zeytinburnu. İlk sanayileşme burada olmuş,
ona dayalı olarak ilk gecekondu burada hayata geçmiş. ilk gecekondu affı burada
uygulanmış. İlk dolmuş burada ortaya çıkmış. İlk işçi sınıfı ve dayanışma
dernekleri burada kurulmuş. İlk imece usulü devlet eli olmadan yollar
yaşayanlar tarafından yollar burada yapılmış. dışarıdan gelen göçmenler buraya yerleştirilmiş,
balkan ve orta Asya kültürler mozaiği burada oluşmuş. İdam edilen cumhuriyet
sonrası ilk başbakan mezarı buradadır.
Bugün dahi surlar kenarında bostanlar bulunmasına rağmen,
geçmişin geniş alana yayılan bağları, bahçeleri ve çimenlikleri yoktur ama
Veliefendi hipodromuna sıkışmış bir yeşillik çimen bulunmaktadır. Geçmişin yaşanan
eğlenceleri, Nevruz ve hıdrellez etkinliklerinden bugüne taşınan bir iz kalmamıştır
ama yasal düzenlemeler tarihin tozlu raflarında yerinde durmaktadır. Çimenliklerde
yaşanan kadınlı erkekli gezmeler yasaklanmış, bu yasak tam yüzyıl sürmüş
olmasına rağmen yasaların kağıt üzerinde kaldığına dair bilgiler de yine yeni
yasal düzenlemeler ile öğrenmekteyiz.
Zeytinburnu bugün yağmalanmış konumdadır, gecekondular
burada bir ihtiyaç ile doğmuş ama zaman içinde birer rant alanına dönmüş, Zeytinburnu’nda
yaşayanların paradigmalarına uygun ama çağdaş şehir yaşamı ile ilişkisi
olamayan bir çarpık ilişkiler ve sosyal düzenlemeler oluşmuş. Tabakhaneler
buradan taşınmış, havası değişmiş ama tabakhanelerde üretilenin pazarlandığı
alan olmuş bir Zeytinburnu ile karşı karşıyayız. Limanı ticari konumundan
çıkmış, küçük bir balıkçı barınma yerine dönüşmüş, sur kenarında kalan ama
eskiden şehir dışında bir mesire yeri olan yer, şehrin tam göbeğinde kalmış
konumdadır. Mesire yeri olan çayırlar, köşkler, bahçeler bugün birbirinden
çirkin betonarme binaların aldığı, belediyenin yaptığı ve halan yeşil olarak
kalan küçük alanlar olarak yaşamaya çalışmaktadır.
Ülkenin bir mozaiği olan Zeytinburnu, çağdaş belediyecilik
hizmetinden yararlanmak için değişmeye çalışmaktadır. Birincil derecede deprem
bölgesi olması yüzünden öncelikli değişim alanı olması sebebi ile her türlü
yeniden yapılanmaya açık şekildedir. Belediye çağdaş bir Zeytinburnu yaratmak
için projeler üretmekte ve bazılarına hayat vermiştir. Bugün şehir merkezi
sayılan yerde bir kültür merkezi yaparak Zeytinburnu çağdaş sanattan faydalanabileceği
bir mekana kavuşmuştur. Çağdaş bir şehir, sur dışında yeniden oluşturulması
zorunludur, elbette bu orada yaşanmış güzellikleri ortaya çıkaracak şekilde
olursa Zeytinburnu yeni kimliği ile daha göze dokunan yer olma potansiyelini
içinde yaşmaktadır.
Elimde tuttuğum kitap onaltı yazar tarafından ortak bir çaba
ile oluşturulmuş, kitabı yayına hazırlayan Burçak Evren şehir kültürüne önemli
bir katkı sunmuştur. İmkanı olanların bu kitabı okumalarını öneririm, muhteşem
bilgilerin içinde yer aldığı ve sizi düşünmeye iten ve şehir kültürümüzün
gelişiminin kısa bir tarihçisi ile yüzleşeceksiniz.
İsmail Cem Özkan
Surların Öte Yanı Zeytinburnu
Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları – 1
4. baskı 2011
ISBN: 975-92356-0-9
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder