Palavra!
Uzun
uzun konuştu, uzun uzun anlatı ama ne anlattığını ve ne söylediğini kimse
anlamadı. Toplantı salonunu terk ettiğimizde ne anlamıştık diye kimse bir şey
sormuyordu, çünkü ne konuşulduğunu da anımsayan yoktu. Orada olmamız
istenmişti, olduk. Sadece oradaydık ve dinliyor gibiydik. Gözlerimiz açıktı,
ruhumuz başka diyarlarda olduğunu hissediyorduk. Palavra dedi biri… Neyin
palavra olduğunu da bilmiyorduk, çünkü ortada konu yoktu sadece konu başlığı
girdiğimiz toplantının duyurusunda vardı.
Projeler
meslek hayatına adım attığımızda vardı, projeler. Biri bitiriyor biri başlıyor.
Proje sunumu, proje bütçesinin hazırlanması, projenin nasıl sonlanacağına dair
beklentiler, her proje başvurunda protokolüne uygun şekilde bulunuyordu ama ya
insanlar. İnsanlar bir projeye dahil olmak ve işsiz olmamak için bir birinin
sırtına basmaya hazırdı, ki hazır kelimesini fazla kullandığımı düşünüyorum,
basıyorlardı.
Uzun
uzun konuştu, proje sunumu yapıyordu. Proje sunumu önemliydi, çünkü o
protokolde gösterilmiş ve giderler hanesindeydi, yapılması gerekliydi ve
yapılıyordu. Bir otel salonunda bir araya gelmiş insanlar ve şişirilmiş
faturalar. Gerçekler ayrıydı ama şişirilmiş fatura proje finans edene
verilmeliydi. Parayı verende biliyordu kandırıldığını ve yalan üzerine kurulu
olduğunu ama göz yumuyordu, çünkü işsizlik hanesinde birkaç insan eksikti…
Proje
sunumuna katılanlar çalışanlardı, aslında kısa bir süre bir arada olmak zorunda
olan emeğinden başka satacak şeyleri kalmayan umutsuz insanlar. Umutsuz insanların
gelecek öngörüsü yoktur, günü kazanmak ve günü geçirmek için çaba harcar…
Projeye
gelmek, sunuma katılmak için yaşadığı şehrin bir yerinden başka şehre
geliyorlar. Ellerinde bir çanta, bir birine benzeyen çantalar ile gelen
birbirine benzeyen insanlar, aynı heves ve gülen yüzler ile, çünkü bir projeye
dahil olmuşlar ve o projeden para kazanacaklardı. Proje neydi, ne zaman
uydurulmuştu?
Kimse
bunu düşünecek ne soru sormayı, ne de sorgulamayı aklına bile getirmiyordu,
dahildi, memnundu, işsiz değildi. Birilerine ben çalışıyorum deme öz güvenine
sahipti… Çantalar içinde neler taşınır, otel odasında çantanın içinden neler
çıkarılır?
Toplantı
salonları bir birine benzer, büyük bir masa ve etrafında projeye dahil olmuş
çalışanlar, bir de proje yürütücüsü. Fotoğraflar çekilir, faturalar otel sahibi
ile birlikte şişirilir ve güzel birkaç gün geçirilir… Masaların üzerinde
birbirine benzer durumlar. Pastalar, cocacola, su, kahve ya da çay… bir
kullanımlık kağıt bardaklar… plastik en ucuzu olanıdır ve genelde plastik
içindedir içilecekler…
Tek
tüketim… Bir bardak plastik şişede bulunan cocacola doldurulur, çöpteki yerini
alır… Otel daha fazla çöp parası vermemek adına denizin ortasına birikmiş
plastikleri döker… Belki de belediye... Ama sonuçta plastik olanlar deniz ile
buluşur, deniz ile buluşanlar denizde yaşayanların midelerinde yerini alır… O
da bir proje konusu olur... Çünkü kirlenmek sadece söz ve akıl ile değil,
çevremiz ile de devam eden bir süreç ve o kadar kirin arasında insanlar sürekli
duş alır, üzerilerine sinmiş kiri temizlemek adına ve sürekli duş, sabah,
akçam, sürekli sürekli duş ve parfüm… Palavralar ve yalanlar her yere
sinmiştir. Her yere sinen şeylerin bile proje konusu olabilir, çünkü kirletmek
demek temizlemek adını alır...
Uzun
uzun cümle kurarlar, kısa cümleler önemsiz gibi gösterir var olan projeyi… Uzun
uzun konuşurken belki konuşan doyuma ulaşıp, içinde biriktirdiklerini
dinleyenlerin beynine boşalır. Hangi beyin hamile kalacağını kimse bilmez ama
kondom (prezervatif) içine insanların beynine doğru üflenir kelimeler…
Projeler
sadece küçük konuları kapsamaz, bazen bir ülke, bazen bir siyasi parti veya
siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, üniversiteler, bakanlıklar, aileler,
şirketler…
Her
şey aslında palavradır… Palavra…
İsmail
Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder