İnsan tanrıyı yarattı, tanrı insanı…
Mitolojik bir öykü değildir tanrı ile insan ilişkisi, hala
yaşadığımız ve bizi etkileyen bir kavramdır tanrı. Tanrı adına cinayetler
işleniyor, onun adına aş evleri kuruluyor, onun adına mabetler inşaat ediliyor,
onun adına kurbanlar kesiliyor. Tanrı kana susadığı an kan dökülüyor, çiçeğe
ihtiyaç duyduğunda çiçek ama çiçekler genelde ölüm merasimlerinde taşınıyor.
Çiçek bir anlamda son yolcuğunun bir sembolü oluyor…
İnsan doğa karşısında güçsüz olduğunda, her zaman onu yenmek
için mücadele etmiş, mücadele ederken de ibadet etmiş, boyun eğdiremediği güce
karşı. Ne zaman onu yenmiş başka bir güce yönelmiş, o güç karşısında boynunu
bükmüş, çaresiz ve mazlum olduğunu haykırmış, her haykırış bir isyanın ilk
işareti olmuş. İnsan neye boyun eğmişse onu yenmek için gizliden, açıktan
çalışmış. Tanrı ile kavgasını sistemleştirmiş ve bilimi bulmuş, öğretilerini
geliştirmiş, bilimin her adımı tanrının hakimiyet alanını daraltmış, o kadar
daraltmış ki insanın, hayvanın doğumuna ve ne zaman doğacağına kadar kararı
insan verir olmuş. O yüzden bugün her büyük şehirde bir doğum ve bebek
konusunda uzman özel hastaneler oluşmuş, çocuğun ana rahminde DNA’sı ile
oynanarak istenilen insan sipariş bile edilir olmaya başlamış, ilk adımları ve başarıları
medyaya düştü bile…
Tutucu olan aileler de bu doğum yaptırma merkezlerine gidip
spermlerini ve yumurtalarını bırakıp, orada yapılan işlemin sonucunu doğumhane
önünde bekler olmuş. Kimse bunun anlamını sorgulamamış, çünkü çıkar her
duygudan daha üstündür ve çıkarına geldiği sürece hiçbir işlem sorgulanmaz,
çünkü belirleyici olana boyun eğmek gereklidir…
İnsan, kendi cinsi dışında ki tüm canlıların tanrısı oldu,
istediği an kendi zevki için öldürüyor ya da dönüştürüyor... Evcilleştiriyor,
evcilleştirdiklerini suni olarak doğum yaptırıyor ve kendi ihtiyacı
için ihtiyacından fazla öldürüyor. Bugün evcilleştirilmiş hayvan sayısı doğada
ki yabani olarak adlandırılanların oranı arasında ki uçurum çok büyük.
Evcilleştirilmiş hayvan sayısı doğada ki tüm canlılardan en
az on katı daha fazla konumunda... İnsan üstelik hayvanları coğrafya, hava
durumuna bakmadan her yere taşıyor ve orada insan zevki için kafeslerde
sergiliyor...
İnsan tanrı oldu, tanrılar insanlara yaptığını şimdi insan
her türden canlıya yapıyor...
“Ben tanrı görevinden kendimi feragat ettim ama benim
cinsimden diğer insanlar ben rahat tüketeyim ve tükettiğim şeyin bir
canlıdan elde ettiğini yok saymak için paketler içinde bana sunuyor…”
İhtiyaç diyerek ya da ihtiyaç haline getirilerek bize
sunuluyor ve tüketiyoruz…
Tanrı insan, diğer tanrılar ile kavga ediyor, Yunan
mitolojisinde tanrıların kavgasını okuduğumuz tüm destanları yaşıyoruz...
Peki, tanrıların hüküm sürdüğü tanrı olmayan insanlar, kim
onlar?
İşte denek konumuna getirilmiş ülkemizin insanı, yarı tanrı
konumunda kendimizi tanrı gibi sunmak için çabalıyoruz...
Büyük şirketlerin gelişmiş ülkelerde pazarlayamayacakları ve
daha ucuza mal edilen ürünlerini tüketiyoruz, elde ettikleri sonuca göre yeni
ürünleri ve daha ucuza elde etmek için deneklerden elde edilen sonuçlarını
yapay zekalarında biriktiriyorlar… Bizler onların kobayı konumundayız, gelişmiş
ülkelerde aynı marka ve biçimde tüketilen ile bizde tüketilenlerin içerikleri
farklı… İlaçlarda da aynı kural geçerlidir. Algoritmalar (üretim şeması) aynı
ama içerik farklı, daha insan dışı, sağlığa zararlı ne varsa daha ucuz olduğu
için ülkemizde pazarlanıyor…
Dinler kendi inanç sistemine uygun insanı yarattı ve o
insanlar bizi kendi homojen yapılarına uygun biçimde biçimlendirmeye kalktı.
Bugün özgürce kendimizi ifade edebileceğimiz ne ortam ve ne de geliştireceğimiz
coğrafya kaldı…
Her yerde hukuk maddelerinin konservatif yapısı
içinde nefes alacağımız alanlar açma kavgası içindeyiz. Hukuk, var olan sistemi
savunur ve korur, özgürlükler için kapılar açmaz, özgürlükler hukuka rağmen
mücadele sonunda elde edilmiş haklar ile oluşur…
Yaşadığımız zaman içinde ise elde edilmiş haklarımızın teker
teker ellerimizden alındığını ve buharlaştığı süreci yaşıyoruz. Yeni alanlar
açmaktan daha çok, var olanı koruma telaşına düşüldüğü an, sistemin hakimleri
için kolay kazanılan zaferler anlamına gelir, çünkü var olanı korursanız dahi
zaten sistem bu konuda kazanılmış alanıdır…
İnsan sistemi yarattı, sistem insanı biçimlendirerek kendi
ihtiyacına uygun eğitiyor… Her sistemin yaşama ömrü vardır, çünkü sömürünün
olduğu yerde başkaldıracak ve yeni bir sistem kuracak güç her zaman var
olacaktır…
Bütün dünyanın kobayları birleşin, sizin üzerinizde deney
yapanları ve onların ürünlerini çöpe atın! Gelişmişlik ile gelişmekte olan
arasında ki uçurumu yok edin ki, sizin içinde özgürlük alanları oluşsun!
Güneşin ülkesin de güneşi görmeyen insanları kobay ve köle olmaktan başka
yaşamlarında olduğunu hissedin, sokağa çıkın, güneşi görün, onun ısısı altında
da hayatın devam ettiğini bilin! Size sunulan ile değil, sunulmayanı isteyin!
İnsan tanrı oldu ve tanrılar büyük şirketleri yönetiyorlar, onlar adına ve
onların çıkarı için birbirimiz ile kavga etmeyelim! Onların sırça köşküne bir
kuru kafa fırlatın gitsin, belki yerle bir olur!
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder