22 Haziran 2008 Pazar

Yollardaydım…

Yollardaydım…

Yollardaydım, kafamda sorular ile. Yollar düşünmek için en uygun yerlerdir, çünkü karşınıza hangi sürprizlerin çıkacağını bilemezsiniz bir bakmışsın, düşünmediğin yerde ve o güne kadar farkına varamadığın bir gerçeklik ile karşılaşmışsın. Kafanın içinde bir ışık süzmesi olur.

Yollar, yaşamın gerçeklerindendir. Yollar ile hareketi görürüz, yürümek ile hedefin varlığını biliriz. Her yol bir hedefe gider, fakat o hedefi iyi belirlemek gerek. Eğer iyi belirlemezseniz, Dostyoveski’nin Türk köylüsü gibi oluruz. Her yolun bir sonu vardır, sonuçta elde edebildiğin bir başının üzerinde duran taş olabilir.

Yollar her zaman aydınlığa götürmez, fakat sonuç karanlıkta olsa bir süre sonra aydınlık olur, tıpkı aydınlığın arkasından karanlık gelmesi gibi. Dünyanın dönüş hızına uygun yol alırsan hep aydınlıkta ya da karanlıkta olursun, fakat bugüne kadar bunu başarmış her hangi bir canlı yok diye düşünüyorum. Tıpkı canlı gibi toplumlarda yoktur. Toplumlarda karanlıktan aydınlığa gider, sonra yeniden aydınlığa çıkar ama artık eski toplum değildir. Değişmiştir.

Ülkemizde karanlıkların bol olduğu, aydınlıkların kısa sürdüğü bir toprak üzerinde durmaktadır. Bu topraklar üzerinde kurulan ve yok edilen toplumları kültürleri düşündüğümüzde aslına bu karanlığın ve aydınlığın kavgasının ne kadar dengesiz ve bizim anladığımız zaman birimi ile açıklanamayacağını görüyoruz.

Yollara çıkmadan önce kafamda yazacaklarımı biçimlemiştim kendimce, bir mola yerinde kağıda dökerim dedim, fakat kalemimi yanıma almamıştım. Hiç ödünç isteme alışkanlığım olmadığı için cümleleri kafama yazdım. Kafama yazdıklarımın bir bölümü unutmam kadar doğal bir şey yoktur, çünkü her an insan bir görüntüyü ya da sohbeti kafasının içine atıyor ve süzgece bırakıyor. Süzgeç kalemi eline aldığında kendisini gösteriyor ve o an hissetliklerinin gerçek ile alakası olmadığını bile düşünebilirsin.

Ülkemiz karanlığa doğru gidiyor. Gün henüz doğmadan karanlığın içine doğru sürükleniyor gibi hissediyorum. Mahya’ların aydınlığı ile karşılaştım. Her yerde mahya ışığı ile aydınlıkta yollar aydınlanmış gibi. Aylardan eski takvime göre ramazan olmamasına rağmen mahya’lar karanlığın içinden kendisini göstermeye devam ediyor. Eğer bir yere ışık koyarsanız, orası hedeftir. Karanlıkta yollunu kaybedenler o ışığa doğru yürür. Gece yarısı doğada eskiden yıldızlara bakarak yol alanlar, şehirlerde yıldızların iz düşümünü bile göremezsiniz. Mahya içinde yıldız gibi yanan ışıklar görürsünüz.

Yollar sokak lambaları ile aydınlanmıştır, fakat ülkemizde aniden bir elektriğin gitmesi ile şehir karanlıkta kalabilir. Karanlıkta kaldığı an ev pencerelerinden yansıyan kibrit ile çıktığı belli olan bir aydınlanma ve küçük bir ışık süzmesi ile karşılaşırsınız. Sonra bir mumun titrek dansı ile karşılaşmanız sizi şaşırtmasın. Yol karanlıktır, yoldaki tehlikeleri göremezsiniz, çünkü belediye ya da başka kurumun açtığı çukura düşmeden hedefinize ulaşmanız artık bir şanstır. Evler sizin yolda olduğunu hissini verir. Karanlık içinde hedef her zaman küçük bir ışık süzmesi olur!

Ülkemiz karanlığa doğru hızlı bir şekilde kayıyor. Mahya ışıkları şimdi hedef gibi duruyor. Fakat her an bir elektrik kesintisi ile karşılaşmamız sürpriz olmasa gerek. Bu karanlıkta kaç kişinin elinde bir fener vardır? Fener olurda, ama feneri yakacak bir çakmak vardır? Karanlıkta yollar tehlikelidir! Elbette karanlığa gözler alışır, fakat o gözler aydınlıktan çıktığı için bir süre kör olur!

Yollar gelmekte olanı anlatır bazen….

Hiç yorum yok: