8 Ağustos 2008 Cuma

Dönemeçten dönerken…

Dönemeçten dönerken…

Dünya yeni bir dönemeçten geçerken, savrulanlar olacak gibi gözükmektedir, çünkü bu dönemeçte geçmişte savrulmalar göz önüne alındığında neler olacağını kestirmek zordur.

Yakın komşumuz Gürcistan’da var olan savaş İran’a saldırı gölgesi altında yeniden başlamış durumdadır. Gürcistan üzerinde Rusya ve Amerikan destekli ‘turuncu’ devrimlerinin bir cepheleşmesi yıllardır devam etmektedir. Bugün sıcak çatışmaların olduğunu haberlerden okumaktayım, oradakiler ise kurşun sesleri altında bunu yaşamaktadırlar. İran ise sıcak çatışma öncesi görüşmelerini sürdürerek zaman kazanmaya çalışıyor. Yıllardır ambargo altında olan İran halkı ellerindeki zenginlikten tam olarak yararlanamıyor, İran ordusu ise bu zenginliği silah alımlarını ‘el altından’ sürdürmek ile meşguldür. Gelecek olan saldırı karşısında dik durmayı düşünen ordu, devrim sırasında nasıl cephe değiştirdiğini kimse anımsamak istemez. Yenilmez olarak kabul edilen şah ordusu bir sürede cephe değiştirerek bugünkü iktidara yolları açmıştı.

Ordular bir ülkenin temel direkleri olarak görülür, onlar üzerine söz söylenmemeye çalışılır, yıpratılmaması için her türlü özveri gösterilir, fakat tarih içinde görüldüğü gibi ordu bu durumu kendi amaçları yönünde kullanmaktan geri durmamıştır. Darbeler bu göz yummalar sırasında kurulmuştur. Rejim değişikliklerinde ordunun direneceği düşünülür, fakat ordu kendisine biçilen rolü oynamaktan vazgeçer. Irak işgali sırasında ordunun tavrı gözler önünde olursa ne düşünürsünüz?

İkinci dünya savaşı sonrası görevini tam yapan alman gizli servisi, barış görüşmeleri başlamadan Amerikan tarafına teklif götürmüş ve sizin emriniz altında çalışalım demiştir. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Roosvelt, kısa bir düşünme sonunda kabul etmiştir. Çalışanlar için sadece patron değişmiştir. Onlar profesyonel çalışanlardır, parayı verenin kim olduğuna bakmazlar, önemli olan paranın gelmesidir.

Eğer bir yerde profesyonelce bakış açısı hakim ise orada patronun önemi ortadan kalkar, önemli olan var olan durumun süreklilik arz etmesidir. Bu açıdan bakılığında dünyanın bu dönemecinde hangi ülkelerin dışa savrulacağını ya da bölüneceğini söylemek zordur. Önceden tahmin edilemeyen durumlar ortaya çıkabilmektedir. Yugoslavya devletinin yerinde var olan devletler düşünülürse her dönemeçte şunlar olur demek bugünden zordur.

Etrafımızda gelişen girdaplar birbirleri ile bağlantılı olarak durmamaktadır, fakat bu girdaplar bir şekilde birleştiğinde kasırgalara dönüşme ihtimali vardır. Bazı ülkeler şanslıdır, önceden gelen kasırgalara karşı önlemlerini almaktadır, en az hasarla atlatabilmektedir, fakat bazı ülkeler ise kasırganın gücü ne olursa olsun büyük bir yıkıntı ve can, mal kaybı ile fakirlikleri ve çelişkileri daha da derinleşmektedir.

Bozkırın ortasında küçük küçük girdaplar oluşur, bir süre devam eder, belirli güce ulaşır ve yok olur. Bozkırda oluşan girdaplar yılıcı değildir, rahatsız edicidir, fakat çölde ya da okyanusta oluşan büyük ve yıkıcı olanlar sınırları çok hızlı aşmakta ve bozkırın ortasına kadar gelebilmektedir. Ülkemiz son yıllarda çöl fırtınaların işgali altındadır. Çöl sıcağı ve fırtınası dışında az da görülse çekirge işgali de yaşamaktayız. Çevremizde değişimlerin dışında içimizde değişimlerde bu dönemeçte bize ne gibi sonuçlar yaşatacağını söylemek zordur.

Dünya yeni bir dönemecin içine girmektedir ya da o dönemeci yaşamaktayız, merkez kaç hızı dönemece girişteki hıza bağlıdır. Şu anda içinde bulunduğumuz aracın hızını kim bize söyleyebilir?

Hiç yorum yok: