26 Kasım 2008 Çarşamba

Kıtlıklar kuyrukları yaratır.

Kıtlıklar kuyrukları yaratır.

Büyük şehirlerde ekmek bayiler önünde kuyruklar oluşmaya başlayalı uzun bir zaman olmasına rağmen, göze seçim öncesi batmaya başladı. Kuyruklar hayatımızdan kısa bir süreliğine kalkmış olmasına rağmen, her zaman varlığını sürdürmektedir.

Kuyrukların olduğu yerde kıtlık vardır. Kıtlık malın az olması, varlığın olması anlamına gelmez, eğer bir yerde kuyruk varsa orada bir şekilde kıtlıktan bahsedilir. Arz ve talep gibi ekonomik terimlerle açıklanan gerçekler, aslında gerçek olarak kabul edilenlerdir. Gerçek kuyrukta bekleyenler ve kuyruğu oluşturan şartlardır.

Kuyruklar son zamanlarda ekmek bayileri önlerinde olmaktadır, ülkemizde genelde en çok israf edilende ekmek olduğu kabul edilir. Çöplerden bayatlamış, küflenmiş ekmek artıkları ile karşılaşılır. Bu durumda araştırmacılar ne derler? İsraf fazla ise onun bolluğundan bahsedebilir miyiz? Sorunun cevabı ekmek bayileri önündeki kuyruğu açıklamaz. Ekmek bayileri önünde neden kuyruklar gün geçtikçe uzamaya başladı? Marketlerde, bakkallarda satılan ekmekler olmasına rağmen, belediye ait ekmek bayilerinin önünde sabah saatlerinde neden kuyruk olur? İsteyen her saat içinde ekmek bulmasına rağmen, sabah saatlerinde bu bayilerin önünde kuyrukların oluşmasını nasıl açıklanır? Sorular çoğaltılarak uzatılabilinir.

Ekmeklerin ücretlenmesi konusunda bir farklılık ilk olarak göze batar, çünkü bayide satılan ile bakkalda satılan ekmek arasında yarıya yakın bir ücret farkı vardır. Bu fark insanların nerede duracağını belirliyor. Kişinin aylık olarak ekmek tüketimi için ayırdığı ücret bu konuda belirleyici olmaktadır. Kuyrukların uzaması o yerleşim yerinde fakirliğin artmasını da belirtmektedir. Eğer bir insanın alım gücü yerinde olduğu halde bu kuyruklara girip beklediğini söylemek ne kadar doğrudur. İhtiyacı olanlar ihtiyaçlarını en ucuz olarak karşılama derdindedirler. Çünkü ekmek kalitesi açısından bir fark olmamasına rağmen, insanlar neden bir bayinin önünde beklediğini ancak ve ancak ekonomik nedenler ile açılanabilinir. Kuyruklar her zaman fakirliği belirtmez, fakat ekmek bayi önünde ise buradan fakirliğin ya da bir şeyin kıtlığından bahsedebiliriz. Yeni açılmış olan bilgisayar mağazasının önünde de ilk gün indirimi ile kuyruklar oluşmaktadır, tüketim çılgınlığının eseri olarak yeni bir oyun ve makinesi için sabah saatlerinde kuyruklar olduğunu ekrana yansıyan haber programlarından izledik. Fakat bizim konumuz olan ekmek olunca, orada kıtlığı oluşturan sebebe bakmak gereklidir. Çünkü kıtlık alım gücü ile orantılıdır. Ekmek kıt değildir, kıt olan ona ödenecek olan paradır. Tasarruf yapılıyorsa bir yerde, orada kıtlıktan bahsedilir. Tasarruf yapanın alım gücü zayıftır. Daha doğrusu emek ücreti düşüktür. Ekmek için kuyruğa girenlerin emek ücretlilerinin değerinin çok altında olduğunu söylemek abartı olmasa gerek. Orada sırada olanların aile fertleri en ucuz emek altında çalışanlardır, işsizlerdir. İşsiz bir kişi potansiyel köle konumdadır. Para karşılığında emeğini köle ücretine satabilmektedir. Para, ekonominin daralması köle pazarında emek bolluğunu beraberinde getirir. Bu kriz emeğin daha örgütsüzleşmesini, bireyselleşmesini ortaya çıkarır. Bir ekmek için kuyruğa giren iş için yapamayacağı bir şey yoktur. Bankaların yaratmış olduğu balon ve balonun patlaması sonucu milyonlarca insan o balonların yeniden şişirilmesi için birikimlerini o tarafa aktarmasıdır. Bu aktarma devletin eli ile vergiler aracılığı ile olmaktadır. Batan bankaların yeniden canlandırılması demek, emeğin karşılığı olarak gösterilen paranın aslında olmadığını söylemek gibidir. Sen emek sarf etmişsin, emeğinin karşılığını para olarak almak istiyorsun ama diyorlar ki, aslında sen bir rüyadaydın. Çünkü senin emeğin karşılığı olarak basılan paranın aslında ağıt üzerinde şişirilmiş bir rakamdır. Karşılığı olmayan emeğin ödenmesi de ancak ve ancak balonların tekrar şişirilmesi ile mümkün olacaktır. Çünkü rakamlar bir hesaptan ötekine geçerken, o rakamların karşılığı yoktur. Olduğu kabul edilen sözler vardır. O sözü de devletler verir, onların sözü güvence kabul edilir. Fakat kriz devleti ortadan kaldırmaktadır aynı zamanda, devlet firma olmaktadır. Firmaların kontrolündeki danışmanlar devletlerin ekonomisinin yönünü belirlemektedir. Danışmanlar halk için çalışmaz, bağlı bulunduğu kuruma çalışır ve onun çıkarı halkın çıkarından üstündür. Dünya bankası ve IMF danışmanlarının politikaları ise bizde ekmek bayisi önünde kuyruğun uzamasını beraberinde getirir.

Ülkemizin kıt kaynaklarının daha da tükendiği koşullar altında, kıt kaynakların dahi işlenmediği ve ülke kaynaklarının dışında dışa bağımlılığımın arttığı liberal ekonominin nimetleri altında, bu kuyrukların uzaması doğal değil midir? Çünkü ülkemizde tarım çökmüştür. Bugün tükettiğimiz unu dışarıdan alır konuma düştük. Üretim alanlarının yok olması ile emek fazlalığı yani işsizlik artmıştır. İşsizliğin arttığı yerde ise tüketimin düşmesi beklenir, fakat tüketim çılgınlığı bu düşüşten bahsetmemizi engellemektedir. Emeğini ucuza satanlar kazançlarının üzerinde tüketmekteler. Buda son yaratılan ekonomik krizin tetikleyicisi konumdadır. Bu olmayan kaynaklardan ödenen paraların oluşturmuş olduğu piyasada yeni krizlerin olmasına neden olmaktadır. Her kriz dönemi bir yerlerde develasyonun olması ve fakirliğin daha çok artması anlamına gelir. Dünya ticaret örgütü aracılığı ile yapılan planlamada, hangi ülkede hangi ürünün üretileceği ya da yetiştirteceğine karar vermesi ile ülke ekonomileri bir birine bağımlılanarak köle piyasasının daha da gelişmesine neden olmaktadır. Kıt kaynakların daha da daralması, o ülkede yaşayan insanları kuyruklara sürerken, gelişmiş ülkelerin insanı başka kuyruklar oluşturmaya devam edecektir. Her kuyruk bir kıtlıktan bahsetmemize yol açar! Fakat içeriği burada önem kazanır.

Hiç yorum yok: