19 Şubat 2009 Perşembe

Bozkırın çiçeği

Bozkırın çiçeği

Bozkırın ortasında, bir derenin kenarına kurulmuş bir köy, kendi sessizliği içinde yaşamaktadır. Kıyımlardan kurtulanlar, baskılardan kaçanlar dağların doruklarına, yolun geçmediği yerlere gelip yerleşmişlerdir. Zor koşullar altında oraya uyum sağlamışlar ve içine kapanık yaşamaya başlamışlardır. Köy ne zaman kurulduğunu kimse bilemez, tarihçiler köyün kuruluşunu yazamazlar ama köyün taşımış olduğu kültürün kaç bin yıllık olduğunu yaklaşık olarak söyleyebilirler.

Toprağın gökyüzüne havalandığı, gecelerin soğuk olduğu bir coğrafyada insanların dudakları çatlak, elleri nasırlıdır. Yel yangınıdır yüzleri, kararmıştır. Kimse gerçek derisini anımsamaz bile, yazın yel yakar, kışın kar. Hep yangın yeridir. Yangın yeri, harman yeridir. Harman diyarının olduğu Sivas’ın Şarkışla ilçesi Sivrialan köyünde 1894 yılının sonbaharında gözünü dünyaya açar. Yokluk yıllarıdır, savaşlar ile yorulmuştur, elde olanlar ile idare etmek ile uğraşanların diyarında gözlerini açar. Gözleri çıranın ışığını görür, anasının sesi, babasının yanık türküsünü duyar. Köye bayram gibi gelir, çünkü gelecektir kendisi. Her doğan çocuk geleceği simgeler köylerde, soyunun devamı anlamına gelir. Gerçi kendisinden büyük abisi Ali vardır, ablası Elif. Üçüncü çocuk olarak biliriz ama kim bilir arada düşen çocukların sayısını, çünkü eskiden bilinmezdi kadın kaç defa gebe kaldığı.

Gözleri; çatlak toprağı, gülen gözleri, kıtlığı, sefaleti görür. Kışın yolların kapandığı, tezek kokusunun eşliğinde ısınmayı öğrenir ve görür. Bozkırın ortasında destanları duyar, aşıkların deyişleri ile cem ile tanışır.

Eskiden bazı hastalıklar ölümcüdür, bugün ki gibi tedavisi yoktur. Bir çok hastalıkta bilinmez, bilinmeyenin ortasında geleneklere göre tedavi edilirdi, güçlü nefesler ile tanrıya haykırılışlar ile olurmuş. Çünkü hastalığın tedavisi için doktor çok uzaktadır, savaş yorgunu ülkede bir çok şey yoktur, doktorlar gibi. Kızamıktan, boğmacadan ölen çocuk vardır. Ateşli hasalık geçirip sakat olanda vardır. O dönemde çocukların büyümesi birazda tesadüflere rastlardı. Hastalık ve kıtlıktan kurtulup yaşamak ayrıcalıklıdır. Ayrıcalıktan Veysel yararlanamaz, çiçek hastalığı onunda gözlerini alır. 7 yaşına kadar gördüğü dünya artık hissedilir hale dönüşür. Karanlıktın gördüğü, hissettiği dünyadır. Yeni bir göz açılır, nefes alır ve nefesi ile gönülden bakar dünyaya. Hacıbektaş ve Pir Sultan geleneğini gönül gözü ile yaşatır. Karacaoğlan, Köroğlu, Abdal Musa onun dilinde yeniden hayat bulur. Eskiden yazılı edebiyat yoktur. Aşıklar tarihi dilleri ile taşırlardı, o yüzden halk aşıklarına bir nebzede olsa tarihçi gözü ile bakmak gereklidir. Halk aşığı, ozanıdır yıllar içinde. Halk ozanı olmak demek, birliği, beraberliği, kardeşliği söylemek demektir, çünkü o bilir ki savaşlar yalnızca kıtlık, yoksulluk ve ölüm getirir. Bildiklerini şiirlerine taşır, söylemleri yeni kurulan cumhuriyet’in ilkelerini de içine alır. Gelmekte olanın değil, var olanın ozanı olur. Hissettiklerini dizeleri aracılığı ile paylaşır, dizelerini en sağır olan bile duyar. Aşık gözleri görmez ama gönlü bir dünyadır ve o dünyayı sazının eşliği ile yansıtır.

Köyünde meyve ağaçlarını dikerek ilk defa bir meyve bahçesi oluşturur. Köy Enstitülerinde ders verirken öğrendiklerini de hayata geçirir böylelikle. Çevresinden etkilenir, etkiler. Ozanlar onu yaşayan son aşık olarak görür, fakat aşık geleneği ondan sonrada devam eder, o hiçbir zaman demez son aşık benim, fakat onun peşinde olanlar onu son ses olarak görür, onun sesini yıllar sonra bir çok ozanda devam ettirir.

Gün ikindi akşam olur,Gör ki başa neler gelir,Veysel gider, adı kalırDostlar beni hatırlasın

Aşık Veysel 21 Mart 1973 yılında çok sevdiği kara toprağına kavuşur ve aramızdan vücudu ayrılır. Geriye bıraktığı sesi hala kulaklarımızda çınlamaktadır.


Gözlerini alan çiçek hastalığı ona bir çiçek sunar bir anlamda. Eğer gözleri görmüş olsaydı belki hiç kimse fark etmeyecekti bu dünyadan bir Veysel geçtiğini. O bir çiçektir bozkırda açan. En nadir çiçektir, hiçbir dünya değeri o çiçeğin değerini belirleyemez.

Hiç yorum yok: