1 Ocak 2010 Cuma

Kahvaltı öncesi, kahve altı bir yazı yazayım dedim!

Kahvaltı öncesi, kahve altı bir yazı yazayım dedim!

Günün ilk ışıklarını kim görebildi, bilemiyorum ama haberlerden izlediğim kadarı ile kırmızı don dağıtımı sırasında erkekler birbirinin üzerine çıkmışlar, donu kapabilmek için! Kadınlara özgü olan donların dağıtımında, kadın yokmuş!

Yeni yıla girerken, İstanbul boğazında yılın ilk dakikalarını karşılamak isteyenlere, hükümetin ince bir hediyesi olmuş! Zam gişelerin ekranında yansımış! Hükümet zam saatini iyi ayarlamış, çünkü homurdanacak zaman bile bırakmamış!

Milli piyango çekilişinde amorti bile kazanamayanlar, zamlı yerli şarabı tüketirken, lüks yerlerde ithal şarabın ucuzluğunun farkına bile varılmamış! İndirimler hemen uygulanmaz, ama bazı ürünlere fiyat yükselmesi (ayarlaması) fısıltısı olduğunda, etiketler hemen değiştirilir! Milletimiz işini bilir! Hükümetimiz hepsinden daha çok işini bilir!

Eskiden, zam zulüm işkence diye slogan atanlar, hükümetin yeni açılımının alkışlaması peşine düşmüşler. Günümüzde gazetecilik, servis edilen haberin iyi sunumu olarak kabul görmüştür. Masasından kalkmayan, arşivin yolunu bilmeyenler, bir bakmışsınız, ellerine ulaşan belgeleri kafa karıştırıcı bir şekilde sunarak, iyi gazeteci olmuş oluyorlar. Yılın gazetecisi ve gazetesi unvanını peşinen almış oluyorlar!

Hükümet ve patronu arasında sıkışan eski gazeteci, şu an itibarı ile eski gazete genel yayın yönetmeni, yaptıklarından dolayı bir sürü ödüle layık görülecektir! Ne mi yaptı derseniz, haber gazetesini yok ederek, her şeyi magazinleştirdi! İşini bilen memur gibi, güce dayanan, haberi yok eden, gerek görürse değiştiren, embedded gazeteciliği gazetecilik olarak gören anlayışı geliştirdi ve ülke medyasını, medya olmaktan çıkardı! Tek güç olmak için,
tröstleşmeye giden, gelmekte olanı yok eden, kağıt tekelini oluşturmak için yurtdışında tüm kağıt üreticilerini kontrol edebilecek büyük alıcı konuma gelen bir anlayışı yaşama kazandırdı!

Yılın ilk günü ve dışarıda güneş var! Güneşi görenler için belki bir anlam ifade etmez ama benim çocukluğumda, dışarıda bembeyaz kar vardı! Kar bir ara gri oldu ve daha sonra o da yok olup gitti! Dünya değişiyor, biz değişiyoruz, değişmeyen tek şey kar hırsı ile yağmalama! Yağama kültürü o kadar gelişmiş ki, kimse yağmanın sonuçlarını tarih sayfalarından bile öğrenme zahmetine katlanmıyor!

Anadolu en büyük yağmayı, Büyük İskender ile yaşadı, Anadolu kültürünü ve mozaiğini yok etti, yağmaladı ve kendiside, mezarı belli olamayan yere gömüldü! Ama onun zulmü, hırsı bugün bile yaşamaya devam ediyor! Roma, Makedonya kültürü varlığını yağma kültürü içinde yaşatıyoruz! Büyük İskender’in yağmaladığı, Perslerin yerle bir ettiği kültürlerden bugün elimize neler ulaştı dersiniz?

Bu sene 12 Eylül’ün 30. yılı. Bu sene yapılacak etkinlikler, anmalar, daha bir anlamlıdır. 30 yıldır devam eden süreç ile yüzleşme yılı olmalıdır diye düşünüyorum. En iyi yüzleşme mahkeme salonlarında olmadığını, Hitler rejiminin sonrasına bakarak anlıyorum. En iyi yüzleşme alanları müzelerdir. Bu yıl 12 Eylül müzesini kurmak için somut adımların atıldığı yıl olmalıdır. Mahkeme salonlarından suçluların aklandığı, masumların idam edildiğini tarih sayfalarına bakarak görebilirsiniz! Duruma göre değişen, gücün etkisine göre kararların alındığını Sokrates’in savunmasına bakarak bile anlayabilirsiniz! Daha yakına mı gelmek istersiniz, suçu bile mahkeme tarafından kabul edilmeden idam edilenler bu 30 yıl içinde varlığını korumaya devam ediyorlar. Mezarı olmayan idam edilenler bu topraklarda, devlet gözetiminde yok edilen ama nerede gömülü olmayanlar yakın tarihimiz içinde varlığını korumaya devam ediyor.

Senenin ilk ışıklarını kimler gördü dersiniz? Görenler acaba bunun farkında mı?

Hiç yorum yok: