21 Ocak 2010 Perşembe

30. yıl

12 Eylül’den bugüne yıl olarak 30. yıla resmen girmiş bulunmaktayız... 30. yılın içinde yapacağımız adımları soyutlamak zorundayız.



12 Eylül resmen 24 Ocak ile başladı. Ekonomik kararlar adı verilen açıklama ile süreç hızlanmış ve gerekli koşullar tam yaratıldıktan sonra askerlerin önderliğinde Amerikan pentagon görevlilerinin stratejileri yönünde yeni bir döneme adım attık!



Bu adım tarihimiz içinde büyük bir kırılmayı sembolize etmektedir. 12 Eylül solun üzerinden ayrım yapmadan panzerlerini geçirdi! 12 Eylül’ün asıl hedefi bugüne bakarak daha net olarak söyleyebiliriz!



12 Eylül ile hesaplaşamadan solun yeniden kitlesel olması ne yazık ki başarılabilmiş değildir. Yeniden ve daha dik durabilmek için, geçmişin bütün değerleri ile birlikte, devrim yolunda toprağa düşen tüm yoldaşlarımız ile birlikte 12 Eylül ile hesaplaşmamızı, belki mahkeme önlerinde değil ama tarih önünde yapacağız!



Mahkemeleri hepten yok saydığımı sanmayın, elbette onları yargılayacak yasaları oluşturduğumuzda, gerekli cezaları almaları için mücadele edilecek, yasaları oluşturmadan da bugünkü onların yasları ile de davalar açılacak. Fakat bu davalar bizim tarih önünde gerçek yüzleşmemiz anlatmıyor. Sadece bir bölümü ile yüzleşmek anlamına gelir. Bir bütün olarak yüzleşebilmemiz için kendi arşivimizi oluşturup, onu bütün insanlık ile paylaşmamız ile mümkündür. Ondan dolayı 12 Eylül müzesi fikrini geliştirdik. O fikir etrafında bir araya geldik. Soyut olan fikrimizi somuta dökmek için adım atmamız şart. 12 Eylül Müzesi fikrini somut olarak duyurmak için 24 Ocak tarihinde bir basın toplantısı düzenleyelim ve çalışmamıza bütün devrimcileri, üzerinden panzer geçmişleri, panzer geçenlerin yakınlarını, kısaca 12 Eylül’den zarar görenleri çağıralım...



Müze için başta sembol yerleri isteyelim...



Ankara merkez kapalı cezaevi, idamların çoğu orada yapıldı. Mamak, Diyarbakır, Metris, Buca... diye devam eden, işkencenin yaşandığı tüm cezaevlerini müzeye dönüştürelim!



Orada yatan, görev alanların isimlerin yazıldığı bir çalışma yapalım!



İşkenceden ölenler, idam edilenler, sakat kalanlar, mezarları dahi belli olmayan tüm dostlarımızı yeniden anımsayalım ve onları genç kuşağa tanıtalım...



12 Eylül süreci 12 Eylül’den önce başlamıştır, bugünde devam etmektedir. Bu süreç içinde yaşanan tüm gelişmeleri sorgulayacağımız oturumlar yapalım, tarihin bütün parçalarını ayrı ayrı inceleyelim ve sonra bir araya getirelim...



12 Eylül edebiyatı antoloji çalışması yapalım...



Unutulmasınlar diye ölen bütün yoldaşlarımızı bir albüme toplayalım...



Ekonomide değişimi anlatan ve bugünü anlamamıza sağlayacak toplantılar organize edelim..



Gençliğin değişimin anlamaya çalışalım...



Emekçilerin haklarının en kadarının yok olduğunu ve emekçi örgütlerinin 12 Eylül’den ne gibi zarar gördüğünü sorgulayalım...



Yaşamın bütün alanını sorgulayalım…



Sorgulamakla kalmayım, bunları belgeleştirelim...



Ve müze fikrini hayata geçirelim...



Yukarıda saydıklarımı ve unuttuklarımı yapabilmek için, kimler ne yapabileceğini soyutlayarak 24 Ocak tarihinde her çalışan bulunduğu notadan basın toplantısına katılacak gibi çalışmalı, düşüncesini somutlamalı ve artık bekleyecek zamanımız olmadığını tüm insanlığa duyurmamız gereklidir.



Bugüne kadar bizim ile birlikte çalışan arkadaşlarımız ve bize katılacak arkadaşlarımız ile birlikte, 30. yıl protesto etkinliğini büyütelim, geliştirelim!



24 Ocak’ta protesto etkinliklerimizi başlatalım ve bir yıla yayalım! Bir bütün olarak bir yıl boyunca 12 eylül ve sonuçlarını yaşayan süreci anlayalım, anlatalım!

Hiç yorum yok: