28 Ocak 2010 Perşembe

Sararmış yaprak yeniden hayat bulur mu?

Sararmış yaprak yeniden hayat bulur mu?

Soğuk dışarıya hakim olmuştu. Evin içerisinde ise, zamların gölgesi altında dışarıdan gelen ayazın sesi hakim olmuştu. Dışarıda kar, inceden inceye yağıyor, fakirler üzerilerine örtecek kağıt parçalarını zor buluyor, bulunanlar ise kısa sürede alevin içinde küle dönüşüyor, ayazın altında gökyüzüne doğru biraz havalanıyor, sonra beyaz zemin üzerinde yok olup gidiyor.

Gökyüzü, her zamankinden daha gri, deniz her zamankinden daha yeşildir. Dalgalar sahilleri dövüyor, kar o sese sessizce katılıyordu. Heykeller her zamanki yerinde, soğuk bedenlerine soğuk kar düştüğünde, değişimi yaşıyorlar, değişmemiş gibi duruyorlar. Zaman her şeyi yontar, yontunun en büyük nedeni / eseri dünyanın hareketidir. Her hareket bir şeyleri yontar, değiştirir, değişmemiş gibi durur her şey ama değişim kaçınılmaz olduğunu filozoflar yazar.

Sararmış yapraklar, tek tük ağaçta durur. O kadar soğuğa rağmen nasıl oldu da orada durduğu akıl sır ermez. Karın baskısı sonucu o da beyaz örtünü üzerine düşer ve bir süre sonra beyaz örtünün altında kalır, eğer bir kuş gagası ile gagalayıp, küçük parçalara ayırmamışsa. Gökyüzü güneşi saklar, beyaz yeryüzünü.

Sararmış yapraklar, yeniden yeşerir mi? Ağaçlarda kalmış toplanmamış meyvelere bakarken düşünüyorum. Çıplak dalların üzerinde duran meyveler. Çam ağaçlarının yeşilliği çarpar gözüme. Acaba, o ağacın dalları hep mi yeşil kalır, hiç solmaz mı? Dikkat ile bakılınca ağacın gölgesi vurduğu alana, sararmış, kızarmış ağaca ait parçacıklara gözüm takılır. Sararmış yapraktan, yeşil yaprak oluşur mu?

Soru kafamın içinde dolanırken, toplumsal olayların tarihine bakarım. Toplumsal olaylarda, zaman içinde sararır, sonra toprağa düşer. Toprağa düşerken bir çok canı da toprağa davet eder. Toprak, üzerine düşeni hemen de olmasa da, zaman içinde içine alır, eritir, kendisine benzetir. Toprak, içine alırken, değiştirir, dönüştürür, yeniden biçim verir ama toprak o aldığı ile zenginleşir, bereket olur. Bereketi, bir rüzgar belki alıp götürür. Çıplak kalır, kaya çıkar ortaya, her kayanın kendisine ait biçimi olur. Bazılarının içine kuşlar yuva yapar, bazılarının içine yılanlar, başka canlılar. Her değişim, yeni bir biçim demektir. Her biçimde kendisine ait yaşamı yaratır, yaşatır, çeşitlendirir.

Tarih içinde binlerce tanrı yeryüzüne geldi, onlar adına tapınaklar yapıldı. Evi olmayanlar, inançları için tanrı adına ev yaptı, o eve isimler verdiler. Tanrılarına kendi yemediklerini sundular. Tanrıların sayısını kim bilebilir? Her toplumun, her cemaatin kendisine ait tanrısı oldu, her tanrısı olanın devleti oldu. Şehir devletinden, imparatorluğa kadar sıçradı. Her güçlü olan, kendisi ile birlikte tanrısını götürdü. Tanrılar adına savaşlar yapıldı, toplum yok olurken, o toplumun tanrısı da yok oldu. Yok olan sadece tanrı değil, tanrın evi de yok oldu. Yok olan evin üzerine başkalarının tanrılarının evi inşaat edildi, o yıkılan evin taşları ile birlikte. Toplum, kendi içine düşen her kültürü toprak gibi içine aldı, biçimlendirdi, öğüttü. Toprak gibi bereketli oldu, zaman içinde tarihin rüzgarı altında çöle döndü. Çöl kumları üzerine toplumlar yaşar oldu, her gün yeni yollar açıldı, her gün ayrı dünya oldu. Ağaçlardan düşen yapraklar yeniden ağaçlara dönemedi, düşemeyenler ve son ana kadar asılı kalanları da, kar aldı götürdü.

Toplumlarda, devletlerde zaman içinde yok olmakta ve yerine yenileri gelmektedir, kökleri aynı olan ama yeni olan. Kökleri kimse ret edemez. Çünkü ağacın gövdesi çürümediği sürece, gövdesinden, dallarından yeşil yaprak çıkmaya devam edecektir. Toplumlarında, devletlerinde ağaçlar gibi zamanları olur. Bazı ağaçlar binlerce yıl yaşar, bazıları bir yıl. Çürüme ağacın içinde başlayınca, yaprağın şansı olmaz! Yere düşen yaprağın yerine yeşil yaprağın geleceğini kimse garanti edemez.

Hiç yorum yok: