9 Mayıs 2010 Pazar

Profesyonel ordu!

Profesyonel ordu!

Son günlerde profesyonel ordu cümlesini bol bol duyar olduk. O kelime üzerine gerçek anlamda düşünüldü mü bilmiyorum ama her kişinin ağzında bu kelimeler yankılanmaktadır. Ordu, modern anlamda zaten profesyonellerden oluşmaktadır, kurgulanması ve yapılanması profesyonellik üzerinedir. Ordu, profesyonel insanlardan oluştuğu içinde; başka vasfı olmayan bir çok emekli üyesi, yazlıklarında komşuları ile kavga etmeye devam etmektedirler, çünkü resmi kıyafet içinde gördükleri davranış ve sunumu, emekliliğinde de aramakta ve sivil yaşama uyum sağlayamamaktadırlar. O yüzden emekli ordu çalışanları, komşuları ile genelde sorunludurlar, elbette bu durum orduya ait yerleşim dışında yaşayanlar için genelde geçerlidir. Emekli olmalarına rağmen, hala ordunun hizmetinden yararlananların sayıca fazla olması tesadüfi değildir.

Ordu, profesyonel askerlerden oluşmaktadır. Onların görevleri; ülke için ölmek ve öldürmek olarak kaba tanım içinde söylenebilir. Fakat modern anlamda ordular, başka işlevleri de içlerinde barındırırlar, çünkü çağdaş dünyanın teknolojik gelişimine uygun olarak yapılanmakta ama temel amacından farklı davranamamaktadır. Ordu için düşman vardır ve de onun karşılığında dostları. O iki cepheden bakmaya alışmış ordu, düzenlenmesi kendisine uygun, tarih bilinci içinde dünyayı yorumlar ve o yoruma uygun davranışlarını geliştirir.

Ordu, sadece kendi ülkesi için var olma durumu ortada değildir, uluslararası anlaşmalar sonucunda paktlar kurulmuş ve üye olduğu pakta uygun stratejiler içinde davranış birlikteliği gösterirler. O paktın hedefleri; ulusal hedeflerin üzerindedir. O pakta stratejik ortaklık gereği uyum gösteren yapılanmaları, ülkelerinde gerçekleştirirler.

Bizim ülkemizin ordusu, NATO üyesidir. NATO’ya uygun - ulusal hükümetlerin bilgisi dışında- yapılandırmalar oluşturduğu yaşanan süreç sonucunda ortaya çıkmıştır ama bu ortaya çıkan sonuç ile ülkemiz içinde gerektiği gibi yüzleşilememiştir. Ulusal ülkelerin; devlet sırrı ve dokunulmazlık kavramı içinde -gerçek anlamda yüzleşme- yasalar nezdinde imkansızdır. O yüzden, ulusal devletlerin gerçek anlamda demokrat, saydam ve hukuk devleti olduğu söylemek zordur. İzafi olarak, demokrat olduğunu iddia eden ülkelerin yapılanması; ordu yönünden incelendiğinde, aslında o ülkelerde demokrasinin yerini, hukuk ve yasalar içinde düzenlenmiş başka bir teokratik devletin varlığı ile yüzleşebilirsiniz.

Ülkemizde adını yanlış konmuş bir tartışma sürdürülmektedir. Zorunlu askerlik yerine para karşılığında er konumunda yapılanma tartışılmaktadır. Yani, er olmak isteyen bireyler -gönüllük koşulu içinde- gerekli koşulları yerine getirerek, ordu için para karşılığında çalışmak ve emeklilik sistemi içinde kendisine yer elde etmesidir. Bugüne kadar olan uygumla ise; yasalar ile düzenlenmiş, zorunlu hizmet olarak görülen bir uygulama söz konusudur. Bu uygulamada bireyin gönüllü olup olmadığına bakılmaz. Zorunlu olarak, tüm vatandaş erkeklerin belirli şartları yerine getirmesi koşulu ile, kışla içinde eğitime alınır ve bu eğitim ile belirli süre içinde bulundurulur. Kısa dönem vb. gibi uygulamalar, bu zorunluluk koşulu içinde verimlik esasına göre belirlenir. Bir çok ülkede bu verimlilik esası süre ile belirlenmiştir. Bir gün zorunlu askerlik süresinden, iki yıllık askerlik süresine kadar değişim gösterir. Ülkemiz koşulları ve ordunun yapılanması NATO yönetmeliklerine uygun ve oranın yapılanmasının ihtiyacına göre biçimlenmiştir. Ordunun sahip olduğu silahlar ve alt yapısı NATO ülkeleri ile uyumluluk gösterir.

NATO ülkeleri içinde, askerlik hizmetinin zorunluluk değil de gönüllülük esası üzerine oturtan ülkelerde vardır. Maaşlı çalışan bu bireylerin, o ülkenin vatandaşı olma zorunluluğu da yoktur. Amerika’da olduğu gibi; oturum izni almak için askerlik çekici hale getirilmektedir. Vatandaşlık zorunluluğu yoktur, orta çağda olduğu gibi başkası için paralı askerlik yapan değişik ülkelerin vatandaşları da olabilmektedir.

Ordunun asli görevine dönmesi ve ona göre davranması sözünü bol bol duymaktasınız. Fakat bu sözün sadece sözde kaldığını yaşanan süreç içinde görmekteyiz. Ordu, ülkenin geleceği ile de sorumludur ve duyarlıdır. Bu da yasalar ile belirlenmiştir. Orduya verilen rol içinde, içten gelecek olan her hangi bir değişime karşıda geleneksel yapıyı koruma ve kollama hakkını verir. Ordu yapısal olarak muhafazakardır. İçinde yer alan tüm ilerici unsurları tasfiye etmek ile yükümlüdür.

Ordunun profesyonel olduğunu kabul ettikten sonra, bugün yaşanan süreç içinde ordunun en alttaki işlerini yürütecek bireylerin gönüllü mü olacağı, yoksa zorunlu mu olacağı konusundaki tartışmadır. Bugün yaşanan bu tartışmanın kamuya yansıması olarak kendisini göstermektedir. Zaten profesyonel olan ordunun, daha da profesyonel olması gibi sorunu yoktur. Askerlerin azaltılması ordunun bütçesini küçültmeyecektir, aksine gelişen teknolojiye uygun olarak artacaktır. Profesyonel ordunun ihtiyaçları sonsuzdur ve hükümet bütçesi içinde en büyük payı almaya da devam edecektir. Ordu, bağlı olduğu ülkenin insanlarından daha önce teknoloji kullanmakta ve o insanlara göre daha çok şeyi kendi bilgi bankası içinde barındıracaktır. O yüzden ordu mensubu bireylerin, sivil bireylere göre teknolojik olarak daha çok bilmesi doğaldır, çünkü teknoloji ordunun ihtiyacına göre geliştirilmekte ve savunma mekanizması geliştirildikten sonra, sivil halkın yararlanmasına izin verilmektedir.

Son yıllar içinde, biyolojik silah deneylerin global çapta yapılması sonucu, gözlemler ve sonuçlar ordunun envanteri içinde yerini almıştır. Abartılan hastalıklar ve ölümler karşısındaki bireyin paniği, bir savaş yöntemi olarak envanterler içinde yerini almıştır. Biyolojik silahın ne hızda ve ne kadar coğrafyayı etkisi altına alacağı birini izleyen yıllar içinde yapılmış olması, bizim bilmediğimiz ama tahmin ettiğimiz sonuçları yıllar sonra öğrenme şansına ereceğiz.

Bugün yaşanan süreçte tartışma erlerin zorunlu mu, gönüllü mü olsun tartışmasıdır. Gönüllü olarak er olanların hareket alanı daha hızlı, dinamik ve daha verimli olacağı tavsiye edilmiştir ve bu tavsiye uygun ordumuz yeniden yapılanacaktır diye düşünüyorum. Ordu bireylerinin toplumdan koparılması anlamına gelecek bu uygulama ile, vatandaş ile ordu çalışanı bir birine yabancılaşacaktır. Ordu çalışanı gereği görüldüğünde vazifesini yapacak ve bir organa dönüştürülerek, son günlerde sıkça duyduğumuz asli görevine dönecektir. Bu asli görevi içinde de en büyük bütçeyi geçmişte olduğu gibi ordu almaya devam edecektir, çünkü dış düşmanların varlığı kabul edildiği sürece, silah yarışmasında her ülkenin ordusu yerini almaya devam edecektir. Üstelik yarışta, teknoloji sahibi ülkelere göre çok geride olacağını bilinmesine rağmen. Her ordu kendisine göre düşman yaratacak ve onun ile yarışmaya devam edecektir. “İt dalaşı” kavramı ordular arasında bir terim olmaya devam edecektir. İt dalaşından kimlerin yarar gördüğü tartışılmayacak ve asıl amacının dışında tanımlar yaratılarak sanal bir tartışma zemini içinde kafalar karışmaya ve cepheler yaratılmaya devam edilecektir diye düşünüyorum.

Hiç yorum yok: