19 Nisan 2011 Salı

Yasaklar!

Yasaklar!
Yasaklar kimin işine yarar?
Kim yasaklardan çare bekler?
Yasaklar birer silah olabilir mi?
Sorular içinde yasaklar… Yasaklar, ilk düzen kurulduğu günden beri vardır ve yaşamaya devam eder. Yasaklar, sadece yönetenlerin çıkarına uygun olarak varlığını korur.
Yasaklar, korkutmanın bir ürünüdür. Korkutmak istiyorsan birini, yasaklayacaksın bir şeyleri.
Korku, eğitimin üründür, çünkü eğitilmiş insan korkar. Eğitilmemiş hiçbir canlı korkmaz, ürker. İnsan topluluğunda korku, ilk toplumlar kurulduğundan beri varlığını korur. İnsan korku ile eğitilir ve insana kapı kulu olan diğer canlılar.
Korku; yasağı besler.
Yasak; korkuyu.
Yöneticiler, ellerinde olan gücün yok olmaması ve gücü uzatabildikleri kadar uzatabilmeleri için yasakları ve korkuyu kullandılar. Fakat tarih, korkuyu yönetenleri de kendi korkuları içinde yok ettiğini anlatır.
Korkuyu ve yasağı yaratanlar, kendi yarattıkları korku düzenine uyum sağlarlar ve yarattıkları korkudan korkarlar. Yasakladıklarının kendilerini yok edeceğini düşünür ve o yasakladıklarını ortadan kaldırmak için her yolu denerler.
Yasaklar, yaratılmak istenen yarının ayak izleridir.
Yasaklara bakarak nasıl bir gelecek istendiğini anlayabilirsiniz.
Demokrasi seçme ve seçilme özgürlüğü değildir. Seçme ve seçilme özgürlüğü olarak algılarsanız, demokrasiyi boğmuş olursunuz. Demokrasi içinde yasaklar olmaz, yasakların olduğu yerde ise sözde demokrasi olur.
Yasaklar korkuyu besler, korku insanı ortadan kaldırır.
Yasakların temelindeki düşünce; güzelliği ortadan kaldırmaktır.
Çiçek bahçesi düşünün. Çiçek bahçesi sahibi olduğunu düşünen biri, çiçeklerin bazılarının öne çıkmasını düşünür. Sonra, kendisine göre güzelliği bozan bitkileri yok eder, bazı çiçekler gözüne batar, onları da ortadan kaldırır, çünkü artık sevdiği çiçeklerin her yerde olmasını ister. Diğer çiçekleri yok eder ve bahçeyi bir tek çiçekten oluşturur. Bakar o çiçeğe, her rengi barındırmaz, o zaman o çiçeğin genetiği ile oynar ve her renkten çiçek üretir ve bütün bahçesini o genetiği ile oynadığı çiçeklerden oluşturur. O çiçeklerden bahçeye desen verir. Aralarına denetlenebilen çimenler eker. Çiçekleri dölleyen arılar artık gelmez olur, onlar bu bahçeden uzaklaşmıştır. Çiçeklerin sahibi olan; “arılara ne ihtiyacım var, serada üretirim, bahçeye yerleştiririm” der ve bahçesini kokusu olmayan çiçek ile süsler.
Ve sizler o çiçeği çok iyi bilirsiniz, laleler. Laleler bugün bir şehrin tüm meydanlarını ve yeşil olan her yeri süsler. Ama ömürleri azdır. Onlar yok olur olmaz, o yok edilen otlar o lalelerin yerini alır. Lale dönemini yaşıyoruz. Lale dönemi nasıl sonuçlanmıştı, anımsayan var mı? O dönemde uygulanan yasaklar, nasıl bir sonuç yaratmıştı?
Her dönemin kendisine özgü yasakları vardır ve her yasak, meşru zemini içinde varlığını korumuştur. Yasaklar, yasalar ile düzenlenmiş ve kamu adına uygulanmıştır. Kamunun sahibi zaman zaman bir aile, zaman zaman ise bir parti olabilir.
Yasakları sorgulayanlar ve yasakları komediye alıp hafif meşrep konuşanlar tarafından yok edilmiştir. Hiçbir yasak sonsuz değildir, zamanı gelince yok olur. Çünkü yasakları yok eden güzellik; her yasaklanan toplumun içinde varlığını korur ve her bahar gelişinde, o üzerine örtülen yasak duvarını deler ve yok eder.
Tarih boyunca yasaklar hep güzelliklere ve iyi olana karşı oluşturulmuştur ama çirkinlik ve kötü olan kaybetmiştir. Güzellik, her dönem kazanmıştır. Yüreğinizin güzelliğini koruyun, sizin en büyük silahınız yüreğinizdeki güzelliktir. Bu yasakları, korkuları yok edecek şey işte bu güzellikte gizlidir.
İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok: