İzmir
Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan “Basmane ve Çevresi Tarih, Kültür,
Sanat ve Arkeoloji Günleri”, 15 – 30 Ekim tarihleri arasında birbirinden
değişik etkinlikler ile devam ediyor.
Etkinlik
çerçevesinde bende gezi adı verilen Basmane turuna cumartesi günü katıldım.
Gezi boyunca fotoğraf çekip kendim için bilgileri kafama not edeyim diyerek
yanıma ne ses alma aygıtı ne de kağıt almamıştım. O yüzden gezip gördüğüm
yerleri gezerken anımsayacağım şekilde kafamda fotoğraflarını çekerken daha çok
isimlerinden önce hikayelerine önem verdiğimden isimler konusunda sorunlu bir
yazıyı kaleme alıyorum.
20
Ekim Cumartesi 11.00’de “gezi” adı altında Orhan Beşikçi yönetiminde bir
gezi gerçekleştirildi. Gezi, Basmane ve çevresi yüzden fazla katılımcı ile
birlikte gerçekleştirildi. Gezi organizasyonu bu kadar katılımcı
beklemediklerini gezinin ilk toplanma saatinde randevu verdikleri alanın dar
gelmesinden hemen anladılar. İlk etapta bu kadar kalabalık grup ile gezi
yerlere gerçekten gezi yapılabilinir mi diye kafalarda soru oluşmasına rağmen,
gezi programda belirtildiği gibi başladı ve programda olmayan yerleri de içine
kaplayacak şekilde genişletildi…
Gezi,
keyifli sohbetler ile yol yorgunluğunu unutturdu
İzmir
tarihine doğru yapılmış bir gezi eşliğinde oldu. Bugün izleri kalan geçmişin
ayak izlerini ve yaşayan kültürüne doğru yol alırken, konaklama yerlerinde o
konaklama yerleri ile ilgili çalışması olan bilim insanları ve rehberlerde
eşlik etti.
Basmane
Garı ve etrafı olarak düşünülen alan içinde bir birinden ilginç kalıntıların
hikayelerini dinledikçe, bu kadar çok zenginliğin içinde neden bu şehir ve bu
yaşam alanı fakir bir konuma dönüştü sorusunu sormadan edemiyor insan. Her bir
sokağında bir sürprizi içinde barındıran Basmane semti bu gezi sırasında o
sürprizlerin küçük bir parçasını bize gösterdi…
Gezi
Basmane yerlisi konumunda olan Yahudi kültürünün yaşayan mekanı olan Havra ile
başladık. Havra içinde yurtdışından gelen turistler şaşkınlık içinde bu kadar
insanın Havra’nın salonunu doldurduğunu izlediler. Şaşkınlıkları arkası
kesilmeyen insanların salonu doldurması ile hareketlerine kadar yansıdır.
Türklerin Havra içine doğru seyahatleri, onların okyanusları aşarak ziyaretleri
kadar ilginç olmalı. Belki onlar kendi köklerini bulmaya gelmişlerdi, bizler
ise köklerimizin üzerinde yaşarken, köklerini görmek isteyen insanlardık.
İçinde bulunduğumuz Havra eski bir zengin olan Hollanda göçmeni bir ailenin
bağış ettiği yerdir. (bu Havra’nın adını ve bağış yapan zenginin adını ne yazık
ki not almamışım, o yüzden isimsiz yazacağım ama ileride bu eksikliğimi
gideceğimi düşünüyorum.) o dönemde salgın hastalıklar, doğal afetler gibi
insanların ölüm ile yan yana geldiği zaman içindeymiş. İzmir zengini burayı
bağışlarken demiş ki, bu gibi durumlarda burası hastaneye dönderilecek, o
yüzden İbranice hastaların bakıldığı yer anlamına gelen bir Havra oluşturulmuş
ve orijinal halini bugüne kadar korumuş bir ibadet yeri olmuş. Bu gezi ila
kapılarını bizlere açtı, normal günlerde güvenlik nedeniyle Havra ve sinagoglar
dışarıdan gelene kapısı kapalıdır. Açılan kapıdan merak içinde girdik, duvarıda
yazılara, sembollere baktık. Tavanı kök boyalar ile oluşturulmuş resimlere
bakarken gizli ve saklanması gereken yerlerin üzerine örtülen örtünün
üzerindeki işlemelere Haranlık içinde bakıp kaldık. Duvarlarda Tevrat’tan
alıntılar olduğunu düşündüğüm yazılar vardı. Tıpkı camilerde kuran ayetleri
gibi harfler duvarlarda yerini almıştı. Sedirler duvarın boyunca ve ortada
kalan haham’ın konuşma alanın etrafını sedirler yerini almıştı. Yahudi
cemaatinden olan ve şimdilerde rehberlik yapan Sara Pardo bilgi verdi.
Pardo bu Havra’nın tipik bir Anadolu Yahudi yerleşim yeri olduğunu ve
Anadolu’da sıkça karşılaştığınız evleri anımsattığını vurguladı. Buraya ait ve
buranın kültürünü taşıyan Havra, bugüne kadar kalmış orijinal havralar içinde
yerini aldığını vurguladı. İçinde bulunduğumuz Havra buraya ait, komşumuzun
ibadet yeriydi ve bugüne kadar komşumuzun ibadet yerini görmemiştik. Korku ne
kadar kötü bir şey, komşular arası düşmanlığı besleyen ve güvensizliği
geliştiren şeydir. Komşular arasında ne duvar ne anahtar olurdu, bugün ise
komşular arasında çelik kapılar ve bir birinden farklı anahtarlar
bulunmaktadır.
Yahudilerin
aslında homojen olmadı, farklı farklı Yahudi kültürü olduğu vurgulandı.
Basmane’ de yan yana üç ayrı Havran’ın olduğu ve dünyada başka yerde görme
ihtimalimizin olmadığını söyledi.
Yahudi
cemaati İzmir’e geldiğinde henüz ne İsa doğmuştu ne de Türkler vardı. İsa’dan
önceki yıllarda gelmiş ve geldiklerinde İzmir bir kıyı köyü olduğunu bu kıyı
köyünde yaşayan bir cemaat olduklarını vurguladı. İzmir köy olduğu için o
dönemlerde çevre illerde yaşayan Yahudi nüfusu sayısı yanında önemsenemez küçük
olduğunu ve zaman içinde kasabalaşan ve şehirleşen İzmir içinde önemini koruyan
bir cemaat olduğunu vurguladı. Yahudiler buranın yerli halkı gibidir, değişen
iktidarlar içinde her daim var olan bir inanç ve kültür topluluğudur.
Yahudi
cemaati yıllar içinde etkisini artırmış ama hiçbir zaman iktidar mücadelesi
içinde yerini almamış olmasına rağmen iktidarların her zaman hedef tahtasında
olmuştur. Her ne kadar Sara Pardo anlatmasa da tarih okumuşluğumuz
var. İzmir Yahudileri tüm dünyada tanınmasına sebep olan Sebatai Sevi’den hiç
bahsetmedi. Bilinçli ya da bilinçsiz bir otosansür içinde konuyu özetledi ve
Havra içinde planlananın üzerinde kaldık. Geniş bir bilgi bombardımanın ilk
topu gerçekten ağır olmuştu, henüz onu içselleştiremeden yola koyulduk ve
toplam altı saat yollarda dinlenmeden, o cami, bu otel gezecektik.
Bu
gezinin amacı belliydi, Basmane çevresinde yaşayan kültürü İzmir şehrinde
yaşayanlara anlatmak ve göstermek. Yaşadığımız şehirde birbirinden zengin
kültürlerden bir habersiz yaşıyorduk, en azından küçük bir gruba da olsa haber
vermekti.
İzmir’in
eski hükümet meydanı olan Agora kazı alanını ziyaret öncesi eski İzmir evini
görecektik. O bölgede olması gereken ama olan bir Rum kilisesinin kalıntısını
görecektik. O kilise neden orada yer almıştı, bu konuda elde kesin bilgiler
olmamasına rağmen olasılıklar vardı ve o olasılıkların izlerini izleyerek Agora
kazı alanına gelecektik. Uzun bir yolculuğun başlangıcını burada bitirerek
gezinin diğer notlarına başka bir yazı ile devam etme umuduyla…
İsmail
Cem Özkan
Fotoğrafları: https://www.facebook.com/media/set/?set=a.439268346137618.66019811.100001633697374&type=3 sayfasından görebilirsiniz…
cem
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder