22 Ocak 2013 Salı

Dünya; bu ülke topraklarında buluşsun!



Dünya; bu ülke topraklarında buluşsun!

Bir Zamanlar Anadolu'da Ermeniler / Yunanlar (Rumlar) / Yahudiler vardı diyoruz, gerçi çok küçük bir nüfus hala var ama gidenlerin yanında yaşayanların sayısını hiç önemi yok gibidir, çünkü artık yoklar…
Yaşadığımız zaman dilimi içinde kaç kişi bir Ermeni, Yunan (Rum), Yahudi ile tanışabilecek kadar şanslı?
Şanslı olanların geçmiş anılarında yerlerini çoktan almış… Bir de bir arada yaşayanların kapısını halkları birbirine düşman yapan politikaların kirli elleri henüz çalmamış demektir. Şansları devam ediyor, o şanslı insanlar toplumumuzun artık istatistik rakamları içinde yerleri bile yok denecek kadar az...
Şimdilerde aramızda olan ve bir arada yaşadığımız Aleviler ve Kürtler içinde biz zamanlar vardı demek istemiyorum, bir arada yaşamak istiyorum… Hatta gidenlerde bu ülkeye geri dönsün, hiç yolu bu ülke toprağından geçmemişler de gelsin...
Dünya; bu ülke topraklarında buluşsun!
Bütün dinler, diller, renkler bu topraklarda yaşamış olsa; acaba, bu çeşitlilik / zenginlik Anadolumuza ne katacaktır?
Elbette zenginleşeceğiz, dünyaya bakış açımız genişleyecektir. Olduk olmadık durumları inat haline getirip, bir birimizi zorlamayacağız. Bir birimizi anlayacağız, anlamak için mücadele edeceğiz. En önemlisi her ev, her rengi içinde barındıran bir dil, kültür, inanç zenginliği içinde bereket yağacak.
Anadolu tarihi içinde yaşamış Hititliler bunu başarmışlardı, o dönemin iletişim koşulları içinde... Bir kaç tanrılı ülkeyi 100 tanrılı ülke konumuna getirmişlerdi...
Hititlilerin yaratmış olduğu medeniyetin izlerini günlük yaşantımızda görüyoruz … görmekle kalmıyoruz, geliştiriyor, ve büyütüyoruz.
Günlük yaşantımız içinde kullandığımız kelimenin, bir davranış biçiminin kökünü hiç merak etmeden, doğalmış gibi algılıyor ve bilinçaltında kabul ettiğimizi yaşantımız içinde uygulamaya devam ediyoruz. Bugün kaçımız Hititlerin kullandığı bir cümleyi hala kullandığımızı, Anadolu Selçukluların kullandığı devlet yapısını hiç bozmadan kullandığımızı düşünüyoruz. Urartu, İon… kadim devletler, kadim kültürler, kadim sokakların izlerini bugün İstanbul’un sokaklarında yaşadığını, toprağın altından her an çıkacak “kulağı uzun Milas” diye bağıran bir sesin yükseldiğini duyuyoruz. “Kral çıplak, kral çıplaaak!” diyen çocuğun sesini bugün kaçımız duyuyor.
Bugün evlerde masallar anlatılmıyor, masalların yerini global maslalar almış, onların yapılmış çizgi filmlerini çocuklarımıza izletip uyutuyoruz. Onların kitaplarını, onların çizerlerin hayal dünyası içinde çocuklarımıza sunuyoruz, yok oluyoruz, yok ediliyoruz.  
Tek dilli, tek kültürlü, tek markanın tüketildiği bir evrene doğru yol alırken, bizler hala bir arada yaşadığımız kültürlerin hayallerini yok etmemişken, içimizde ki öteki olarak kabul ettiklerimizi düşman görüp yok etmeye çalışıyoruz. Yok ederken yok oluyoruz…
Artık aramızda yaşamayan kültürlerin izlerinin, günlük yaşantımız ve eğlence dünyamız içinde yaşadığının kaçımız farkında? Dinlediğimiz müziklerin, halk oyunlarının kaçı bu ülke topraklarını terk etmişlerin olduğunu biliyoruz?
Bir arada ve her rengin, düşüncenin, dilin yaşadığı bir evrende insanlık geleceği umut içindedir, onların yok olduğu yerde karanlık hüküm sürecektir ve insanlığı yok edecektir. Geleceğimiz için; bütün kültürlerin bir arada yaşadığı, yaşatıldığı bir ülkeyi yaratmak ve yaşatmak elimizdedir.
Bugün, Kürtleri ve Alevileri bir zamanlar diye başlayan cümleler ile sözcük kurmak istemiyorum. Onlar ile birlikte, göçmüş, yok edilmiş kültürleri de buraya davet ederek bir arada yaşamak istiyorum.  
İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok: