Karanlığın içindeki sessiz
sır…
Karanlık bir dönem, karanlık
dönem içinde savaşlar, iktidar kavgası, hırs ve kendisini kanıtlama ve tanımlama
sürecine tarihin defterlerinin üzerine düşen kara lekelerden öğrenmekteyiz. Tarih
bize kara dönemleri anlatırken, yandaş yazarların yanında karşı görüşte
olanlarında notlarını iletir ve bizler o tezlerin arasında gerçek yaşamı
yakalamaya çalışırız.
Tarih bir bilim değildir,
eğer bilim olsaydı olayları gelin hep birlikte sağlamasını yapalım, bir kere
daha aynı ortamı yaratıp deneyelim, aynı şeyler olacak mı diye sorabilirdik,
ama değil, onu yapacak ne gücümüz, ne imkanımız ne de hayal gücümüz vardır. Aslına
bakarsanız hayal gücümüz vardır, o dönemlere ışık tutan oyun, roman, öykü
metinleri bir anlamda o dönemin bilinen ama bilinmeyen duygularını günümüze
yansıtır. Elbette bire bir ne duygu olacaktır, ne de olayların gerçek akışı. Sanat
eseri içinde değerlendirecek ama o dönemi merak edenler için açılan bir kapı
işlevi görecek metinler olacaktır. Merak edenler tarihçilerin yazdığı ve
karşılaştırmalı tarih içinde o dönemi anlamaya çalışacaktır.
İngiltere karanlık çağını yaşamaktadır,
henüz barbar olarak gördükleri, Hıristiyan olmayan pagan inançlı Vikingler
ülkenin kuzeyinde yaşamaktadırlar. Sürgünler, cezalar ve kişilere sorulmadan
verilen kararlar. Kararlara uymak zorunda olan ve adı dahi okunmayan kadınlar. Elbette
bu kadın bir prenseste olabilir. Nitekim Fransız Prenses Ymma öyle biridir ve
sürgüne geldiği İngiltere’de daha adımını atmadan evlendirildiğini vardığında
öğrenecektir. İngiltere’nin kuzeyinde yaşayan Vikinglerden Silence’e ile
evlenmek zorundadır. İki insan bir birlerini ne tanımaktadırlar ne de daha önce
birbirlerini görmüşlerdir. Kral karar vermiştir ve kararı yasadır. Karardan ne
kral vazgeçebilir ne de başkası.
İki insan ve çevresi bu işin
yani evliliğin olup olamayacağını henüz tartışmaya veya düşünmeye zaman
bulmadan bir olaylar zincirinin içinde kendilerini bulurlar. Olaylar kralın
yatak odası ve aynı zamanda kabul odasıdır, çünkü kralın bir çok korkusu ve
batıl inançları vardır. O inançlarından dolayı (ölüm ve düşürülme korkusu)
yatağından çıkmamakta ve o dönemin kirliliği içinde yaşamaktadır. O dönemlerde
krallarda dahil olmak üzere insanlar banyo yapmazlardı, yılda bir ya da iki
defa banyo yapmaları doğal sayılırdı. Kir, koku İngiltere’nin her yerinde
hakimiyetini korumaktaydı, bu kirliliğe iktidarın çevresi ve kendiside dahildi.
Politikanın kirliliği bugün dahi devam ettiğine göre o kirlilik oradan bugüne
kalan bir miras olarak düşünebilirsiniz.
Roger bir papazdır ve
kilisenin içinde birbirlerini tanımayan iki insanın buluşmasına aracılık yapar,
iki yabancı insan birbirlerini orada görür. Sürgüne gelen Ymma, evleneceği adam
Silence’yi görünce gözlerine inanamaz, çünkü henüz 14 yaşındadır ve sakalları
dahi yok parlak bir çocuktur. Yaşı ondan büyüktür ama kral karar vermiştir,
uygulanacaktır. Kilisede evlilik töreni yapılır ve ülkenin kuzeyine doğru kara
yolu ile çıkacaklardır ama ilk geceyi ve kanlı çarşafı göstermek zorundalar. O gece
baş başa kalan yeni evliler bir gerçek ile karşılaşırlar, çünkü her iki
tarafında haberi olmayan bir şey olur. İkisi de kadındır.
Silence yıllar öncesi yani
doğumundan sonra annesinin onu erkek gibi yetiştirdiğini ve adını sessizlik
adına gelen Silence koyduğunu yeni durumuna bakarak anlar. Kuzey’de kadın olmak
demenin ne olduğunu annesi çok iyi bilmektedir ve erkek çocuğun önemini de! İsimin
içinde bir mesajı taşır yıllar boyu Silence, kendisinin de haberi olmadan. Erkek
ve kadın arasındaki farkı bilmeden, ilk buluğ çağından ve o anlık yaşadığı
duygular ve hayallerine rağmen bilmeden yaşamıştır. Rüyasında bir erkeği
gördüğünde yaşadığı cinsel arzunun anlamını artık anlamıştır. Neden bir erkek
ile rüyasında öpüştüğünü idrak etmiştir.
İlk gece içinde Ymma’nın da
bir sırı vardır, o da kardeşi tarafından cinsel tacize uğramış, hatta ırzına
geçilmiş olduğu içinde kız değil, kadındır. İlk gece büyük bir sırı ve yeni bir
sözleşmeyi içinde barındıracaktır. İkisi arasında sessizce bir sözleşme
imzalanmıştır ve o sır birlikte yaşadıkları sürece sessizlik içinde
yaşayacaktır.
İlk gecenin sonunda
geleneklerin işlevleri yerine getirildikten sonra kara yolu ile kuzeye doğru
yola çıkarlar. Bu arada kralda kuzeye sefer düzenlemek için ordusunu harekete
geçirir ve o da deniz yolu ile kuzeye sefere çıkar.
Kuzey ülkesi coğrafyası, yolarlı
zordur, kışa doğru gidilen zaman diliminde yağmuru, fırtınası eksik olmaz. Kasabaların
içinden gitmek uzun olacağını düşünen Silence ve Ymma çifti, arabayı çevre yollarından
ve durmadan ilerleme kararını alırlar ve hızlı bir şekilde kuzeye varmak için
durmadan yol alırlar.
Arabanın sürücüsü Eadric,
Ymma’nın hizmetçi köle kızı Agbes, Papaz Roger ile birlikte atlı bir araba ile
yol alırken, Silence rüyalarına giren erkeğin Eadric olduğunu anlar. Eadric ise
Ymma ile birlikte olma hayali içindedir, fırsatını bulduğunda yanaşmakta ve
duygularını cüretli bir şekilde göstermektedir. Papaz ve hizmetli arasında ise
yakınlaşma yol süreci içinde oluşmaktadır, hatta bir ara, araba tekerliği
çamura saplandığı zaman içinde bir arada olurlar.
İlişkiler karmaşıktır,
beklentiler ve yaşananlar bir biri ile ilişkisi yok gibidir. Kral bu arada
kuzeye onlardan önce varmış ve toplu cinayetlere imzasını atmaktadır. Kuzey İngiltere’nin
kesin buyruğu altındadır. Cinayetler onu açıkça yansıtmaktadır.
Silence memleketindedir,
tanıdığı köyünde, ormanındadır ama cinayetlerin suladığı toprakları görür. Bir süre
sonra kralı da görür ve onun esiridir. Kral boşanmış bir kadın ile
evlenemeyeceği için Silence’nin öldürülmesini emreder ve bu sayede Ymma ile
evlenebilsin. Ymma ilk gördüğü andan itibaren vurulmuş ve onun ile evlenmek
için sanki bu seferi yapmıştır. O korkuları gitmiş, kendisine güvenen biri
olmuştur. Papazın vaazı onu güya yeniden canlandırmış, kendisine gelmiştir.
Silence bir yardan aşağı
atılmıştır. Kral düğün hazırlıklarına başlamıştır. Papaz bu arada Silence aramış,
bulmuş, iyileştirmiş ve kadın olarak ortaya çıkmasını sağlamıştır. Ymma’ya
tutulmuş olan Eadric kralı öldürmek üzere harekete geçer veee olayın sonunu
artık yazmayayım değil mi?
Tarihin bir döneminde
yaşanmış bir olay, kendisini bulmak için yola çıkmış ama doğduğu yerde
kendisini ve kimliğini bulan ve açıklayan Silence, sessizliğini bozmuştur. İnsan
olmanın aslında bir bedenle değil, içsel benlikle ilgili olduğunu sergileyen
bir oyunu sahnede canlandırıldığına şahitlik ettik.
Kara mizahın ince kıvrımları
içinde, ışık, ses, dekor ve efektlerin en iyi şekilde kullanıldığı bir oyuna,
oyuncular, yönetmen, kısaca tüm çalışanların emeği ile karşılaştık. Her bir
anın iyi düşünüldüğü, izleyiciye sırıtmayan, izleyicisini ciddiye alan bir
anlayış ile sahnelendiğini oyunu izlerken hissettim.
Oyun içinde yan rollerde olan
ama sahnede sürekli olan koro, sahne düzenleyici konumunda olan, efekt yapan,
izleyen, oynayan ekibinde büyük başarısına şahitlik ettik, çünkü sahne içinde
sahne değişimleri bu hızlı, yerinde ve hatasız iş yapan ekip tarafından başarı
ile gerçekleştirilmiştir. Onların başarısı aslında oyunu daha keyifli hale
getirmiştir. Şimdi diyeceksiniz ki, oyunda başrol oynayan ve başından sonuna
kadar hep sahnede kalan sanatçılar hakkında bir şey söylemeyecek misin? Söylemez
olur muyum; müthiştiler. Her biri mükemmel oynadılar. Oyun sahnedeyken,
izleyici İngiltere’de kralın, kilisenin, köy meydanının içinde sessizce izlemek
ile meşguldü.
Fırsatı olanlar, tiyatro
eğitmeni, profesörü, Kenter tiyatrosunun öğrencisi, çalışanı Mehmet Birkiye yorumunu
kaçırmamalarını öneririm.
İsmail Cem Özkan
SESSİZLİK
Yazan : MOIRA BUFFINI
Çeviren : SERDAR BİLİŞ |
Yöneten : MEHMET BİRKİYE
DEKOR TASARIMI
EFTER TUNÇ
GİYSİ TASARIMI
ŞİRİN DAĞTEKİN YENEN
IŞIK TASARIMI
ÖNDER ARIK
MÜZİK
ÇAĞRI BEKLEN
DRAMATURG
M. MELİH KORUKÇU
DANS DÜZENİ
ALPASLAN KARADUMAN
YÖNETMEN YARDIMCISI
KUBİLAY KARSLIOĞLU
ASİSTANLAR
YİĞİT ÇELİK – TUĞRUL KARANFİL
OYUNCULAR
NİMET İYİGÜN
OYA OKAR
SÜLEYMAN ATANISEV
FUNDA ERYİĞİT
MÜNİR CAN CİNDORUK
SAVAŞ ÖZDEMİR
KORO
YİĞİT ÇELİK
TUĞRUL KARANFİL
SUZAN SABANCI
GÖKÇE AKTAŞ
CAN BORA
FERHAT AKGÜN
ÖMER UTKAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder