Din olduğu yerde özgürlük olmaz!
Tek tanrılı dinlerden önce çok tanrılı dinler zamanında da
devlet denen mekanizma ve siyaset dinin etkisi altında ve dini kullanılarak
yapılırdı. Din ortaya çıktığı günden beri siyasetin hizmetinde, siyaset dinin
hizmetinde olmuştur.
Geri bıraktırılmış ülkelerde din her zaman etkisini
koruyacak ve din ile siyaset yapan iktidara gelecektir, günlük işleri arasında
dinin etkisini uzaklaştıranlar ise uzaklaştırdıkları kadar özgür olacaklar ve
özgür iradeleri ile değişime açık olacaklardır.
Din gelişmekte olan ülkelerin halklarının günlük yaşamdan
kopuşu ve sorunlardan uzaklaşıp sığındıkları birer mağdet olma özelliğini
koruyacaktır. Yaşamakta olan din, bir toplum içinde yaşayan bazı insanlara dinin
gerçekleri dışında başka anlamlar yükleyecek, onları ulaşılmaz ve ermiş yapabilmektedir.
Dini kontrol eden siyaset istediği biçimde kendi ve çevresinin çıkarını
kollamakta zorlanmayacaktır.
Geri kalmış ülkelerde “dini siyasete alet etmeyin” derken
bile dini siyasetin ortasına oturtmuş oluyor.
Din ortaya çıkışı ve yayılışı bile politik ve siyasi bir
olaydır... Din toplum ile ilgilenir ve toplumu biçimlendirmek için toplumun en
küçük biriminden ve bireyinden başlayarak sistemli bir biçimde mücadele
verir...
Dinde önemli olan kuralladır ve o kurallar için size biat
etme öğretilir, düşünme der, yap! Din düşünmeyi ve ilerlemeyi bir anlamda
frenler, çağdaş gelişmeler karşısında direnir. Ülkeler bugün ki seviyelerine ‘dine
rağmen’ gelmişlerdir.
Toplumlar, dini reform ede ede değiştirmiş ve yaşanabilir ve
daha özgür bir topluluk yaratmışlardır. Dinin etkisi azaldıkça toplumlar daha
özgür, bireyler kendilerini cinsiyet ayrımı yapmaksızın ifade eder olmuştur.
Kadın hakları ve kadınların toplum içindeki konumları da
dinin etkisi azalması ile birlikte önemli oranda gelişim gösterebilir, yaşayan din
kadını erkeğin zevkleri için sadece bir araç görme eğilimi içindedir. (Kutsal
kitapta ve uygulamalarında ne yazdığına pek bakılmaz, önemli olan gelenek ve
uygulanmakta olan ahlak anlayışıdır)
Gerçek din ritüelleri ve kutsal kitapların söylemleri ve
buyrukları dışında her toplum kendisine göre din yaratmış ve uygulamaya ortak
isim altında devam etmektedir. Örneğin kadının sünnet olayı dinen yasak
olmasına rağmen bir çok toplumda dinin gereği olarak yapılmaya devam etmekte ve
bir çok kadın sünnetten dolayı hayatını kaybetmeye devam etmektedir.
Her baskı grubu kendi egemenliğin kaybolmasını istemez ve
doğal olarak direnir. Din binlerce yıldır toplumlara hükmetmiş ve kendi kutsal
mekanlarını dokunulmaz kılarak dünyanın her yerine yayılmıştır. Her mekan
kendisine göre bir yaşam alanı ve çıkar ilişkisini beraberinde taşır.
Çıkarların çatıştığı noktada, var olan düzenin değişimi karşısında din ve o
çıkar çevresinden yararlananlar gelmekte olana karşı direnecek ve savunma
mekanizmalarını güçlendirecektir. Gelişmekte olan ülkelerde sanayi ve
şehirleşme ilerledikçe çağdaş laik ülkelerde olduğu gibi devlet mekanizması
içinden dinin etkisi azalacak ve para sahipleri eskiden olduğu gibi dini kurumlar
ile kazançlarını paylaşmak istemeyeceklerdir.
Dinin etkisi ortadan kaldıracak olan bizzat dini kullanarak
sermaye birikimi yapanlar olacaktır.
Din siyasetin sadece kullanılan bir parçasıdır, onu doğru
kullanırsanız iktidar olursunuz, yok ederseniz özgürlüğünüzü elde edersiniz...
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder