30 Mart 2015 Pazartesi

Örtülü cinayet!

Örtülü cinayet!

Devlet kendisini korumak adına bir çok yan örgüt kurar ve bu örgütler her daim örtü altındadır ve bu örtüyü devletin gizli kasasından finans ederler. Çünkü devletin kamuoyunda görülmesini istemediği yüzü bu örtü altındadır. Örtü sadece devletin değil, uluslararası güvenlik kurumların oluşturmuş olduğu ve kara parayı kontrol altında tutacak olan yapıları da örtü altına alır ve destekler. Ulus devleti mantığının dışında evrensel olarak oluşturulmuş kurumların yan örgütlenmeleri de bu örtü altındadır ama devletin ne kadarından haberi vardır bilinmez, çünkü örtü altında oluşan karanlık noktalarda bizim hiçbir zaman bilemeyeceğimiz olaylar ve olgular oluşmakta ve dağılmakta ve de yeniden oluşturulmaktadır. 
Devlet temel varlık sebebi, var olan sistemin korunması ve kapitalizmin ihtiyacı olan güvenlik şemsiyesini istenilen yerlere kadar uzanmasını sağlamaktır. Burada amaç evrensel olarak işleyen kapitalist sistemin işleyişine yönelik olabilecek saldırıları bertaraf etmek ve sistem için gerekli olan kara paranın kontrollü bir şekilde yirmi dört saat hareket halinde olmasını sağlamaktır. Kapitalist sistem kara paraya ihtiyaç duyar ve bu paranın kontrolü bir şekilde lazım olan yerlerde kullanılmasını sağlamaktır. 
Kara paranın kontrol dışına düşmesi demek, kapitalist sistemin felç olması anlamına gelir yani öngörülmeyen yerde kapitalist sistem dışı bir sistemin oluşması ve yaşaması için olanak doğabilir ki, bu sistemin işleyen çarkının dağılması anlamına gelir. Kapitalizm kendisinden önce yaşamış olan tüm sistemlerin birikiminden yararlanan ve kendi sistemini daha uzun yaşayabileceği ortam hazırılar. Kendi içinden doğan ve doğal düşmanı olan işçi sınıfının sürekli parçalanmasını ve gücünü toplayamaması sistem için önemlidir. O yüzden kapitalist sistem kendisi ile işbirliği yapan sendikaları kurur ve yönetir. Bu sendikaların kontrollü olması içinde göreceli olarak özgürlükler tanınır ve o özgürlükler içinde hareket etmelerini devletlerin öznel durumlarına göre olanak sunar. Her ülkede sınıf sendikacılığının hareket alanın farklı olmasının nedenleri işte bu özgün koşullara uygun örgütlenme modelinin uygulanmasıdır. 
Kapitalist sistem ile mücadelenin günümüz koşulları içinde artık coğrafya, etnik kimlik, din ile mümkün olamayacağını yaşanan son otuz yıllık tarihimize bile baktığımızda görebiliriz. Kapitalist sistem ulus devleti kurdurulan borsalar ve özelleştirme ile parçalamış, yarı ya da tam bağımlı devletler konumuna getirmiştir. Üretim artık tek bir coğrafya üzerinde kurulu devletler üzerinden değil, parçaları değişik ülkelere dağıtılmış, montaj sanayinin gelişimine olanak sunmuştur. Bir marka değişik ülkelerde kendi malının bir parçasını ürettirerek, hem tekelci konumunu global hale getirmiş hem de kontrol dışı oluşabilecek olan yapılanmalara karşı da önemlini almış oluyor. Bir işçi artık hangi ürünün hangi parçasını ürettiğini bilemez konumundan çıkmış, ürettiği parçanın ne işe yaradığını dahi bilemez konuma gelmiştir. Bilgi teknolojisine dayanmayan, bir makinenin bir dişlisi konumuna kadar indirgenen işçi, yerine istihdam edilebilecek binlerce işsizin gölgesi altında çalışmaya çalışmaktadır. Aynı zaman dilimi içinde eskisine göre daha fazla mal üretmesine rağmen, eskisinden daha az gelir ile yaşamaya ve tüketmeye çalışılmaktadır. 
Sınıflar arasında uçurum artıkça eğitim artık sosyal devlet kavramı içinde olduğu gibi eşit değil, paraya göre eğitim, ihtiyaca göre mesleki eğitim şekline dönderilmiş, sağlık sektörü sanayileştirilerek parasına göre sağlık hizmetinden yararlanılan klasik bir ticarethaneye dönderilmiştir. Hastalar artık müşteri konumundadır ve ilaçlar parası olanın parasına göre üretilmekte ve sunulmaktadır. Aynı marka ilaçlar fiyatına göre (değişik renk paketler içinde) etki dozu ayarlanarak piyasa sürülmektedir.  İlaçların satışı ve sunumu için gerekli eğitimin de artık gereksiz olduğu, her hangi bir marketin rafından alınacak şekilde piyasaya sürülmeye başlaması tesadüfi değildir. 
Örgüt para demektir, para varsa ortada örgüt olmak için önemli bir koşulun ana damarı olmuş demektir. Kara para sistem ile mücadele etmenin ön koşuludur, kontrol altında para ile sistem içinde demokrasinin göstergesi olarak kullanılan seçime dahi girilemez. Seçime girmiş partilerin her birinin kaynağını açıklamayacağı parası olması kadar doğal bir şey yoktur. Seçimi kazandıktan sonra bu kaynakların çıkarlarına yönelik ekonomik / siyasi kararların alınması şaşırtıcı değildir. Para olmadan günümüz koşulları altında artık şehrin semtleri arasında bile gidilemezken, paralar bankaların İBAN numarası aracılığı ile Amerika’da yer alan bir merkez tarafından incelenmekte ve bireysel hesaplar dahi kontrol edilmektedir. Kullandığımız otobüs kartları, banka kartları ve cep telefonumuzda ki kartlara kadar her şey kontrol amaçlı üretilmiş ve bireylere cazip hale getirtilerek kullanmaları sağlanmıştır. Bu kartlar içinde yer alan teknolojinin nüfus cüzdanından - pasaporta kadar kimliklerin içine de yerleştirilmesi ve evrensel olarak kullanılan standartlara uygun şekilde zorunlu kullanıma sürülmesi tesadüfi değildir. Düşünebiliyor musunuz, her ülkede prizler farklılık gösterirken kimlikler ve tüketim kartlarında bir standart vardır. 
Bir devlet içinde paranın örtülü olarak kullanımı tek bir merkez tarafından yapılması geleneksel olarak vardır, örtülü ödenekten aktarılan paralar yan yapılar tarafından kullanılması ve kontrol dışında tutulması bu geleneğin içindedir. 
Örtülü ödenek olan devlette hangi işler yasalara uygun hangileri değildir araştırması yapabilecek her hangi bir makam olamaz, çünkü her durdurulan tır bir bakmışsınız örtülü ödemek ürünü çıkmış, durdurana hapis ve sürgün az bile olur... 
At izi it izine karıştığı yerde kim kimdir, kim hangi örgütün elemanıdır, kim kime bilgi taşıyor ya da bilgi getiriyor diye sorgulama ihtimali ortadan kalkar, çünkü her şeyin üstüne bir örtü örtülür.
Devlette yorgan, ayağa göre değil örtüye göre uzatılır ve sistemin çıkarları ve korunması olarak örtülü olarak varlığını korur. Bu devlet organizması içinde her daim vardır ve devlet var olduğu sürece varlığını koruyacaktır. 
Örtülü ödeneklerin olduğu devletlerde düşman yaratılır ve o düşmen ile savaşılması kadar doğal bir şey yoktur, çünkü savaş olduğu sürece ve savaştan yararlanan büyük tröst firmalar ahtapot gibi dünyayı sardığı sürece savaşlar eksik olmayacak ve savaşlar olduğu sürece kimse bu örtülü olan şeyleri sorgulayamayacak ve gündeme dahi getiremeyecektir. Elbette devlet mekanizması içinde bu ödeneği suistimal eden liderler olabilir, ancak o suistimaller sistemi tehlikeye sokmadığı sürece göz yumulur ama tehlikeye soktuğu an bir savunma duvarı bu ödeneklerin kurumları önüne bir anda çıkabilir. 
İsmail Cem Özkan

Hiç yorum yok: