Direnişin resmi yapılıyor…
Gezi direnişinden geriye kalanlar nedir diye sordu bir arkadaş, gezi henüz
bitmedi ki geriye bir şey kalsın. Gezi direnişinin başlangıcından bugüne iki
yıl geçti ve direnişin sonuçları, devam eden barikat ateşi ve kora dönüşmüş
alevin sıcaklığı hala bir şekilde bizleri etkilemeye devam ediyor.
Gezi Direnişi 31 Mayıs günü polis baskını ile başladı. Polis ezan
okunduktan sonra gaz tabancalarını ateşlemesi ile Gezi Parkı içinde kurulmuş
olan çadırların içini doldurdu. Hazırlıksız yakalananlar ilk şaşkınlıklarını
atlatır atlatmaz direnişe başlamıştır. Gezi Direnişinin birden büyüyeceği ve
tüm ülkeyi kucaklayacağını başlangıçta hiç kimse düşünmemişti. Polisin
orantısız güç kullanımı, çadırların yakılması, direnişçilerin karşılarında ki
organizeli devlet gücüne karşı içgüdüsü ile savunmaya geçmesi birden ülkenin
gündemi içinde dikkat çekmiş ve ertesi günde polis aynı sertlikte ve şiddet ile
saldırması ile birlikte Gezi Direnişi artık park içinden çıkmış ve bir özgürlük
mücadelesine dönmüştür. Özgürlük söylemlerinin direnişin ruhunu belirleyecek ve
ülke sınırlarını aşan bir yankı bulacaktır. Devlet mekanizmasını kullanarak her
türlü baskıyı kendisinde meşru görenlere karşı artık özgürlük türküleri
söyleniyor, özgürlük sloganları atılıyordu. Polis ve yardımcı güç olarak
kullandıkları zabıta güçleri bu gelişen durum karşısında şaşkınlık yaşamış,
‘dövdük, yaktık, küfür ettik ama gitmediler’ diye sanırım kendi içlerinde
konuşmuş olabilirler.
Gezi bir direniş ateşi yakmış, ateş 31 Mayıs günü yanmış ve bugünde hala
yanmaya devam etmektedir. Elbette bu ateş şimdilerde meydanlarda yanmıyorsa,
inanın gönüllerde yanmaya devam etmekte ve ülkenin değişik yerlerinde devam
eden direnişlerde yanmaya devam ediyor. Gezi ülke tarihinde ilk defa yaşanan
bir sürecin adıdır. İlk defa büyük bir güce karşı direniş ülke sathına bir anda
yayılmış ve direniş barikatları kurulmuştur. İlk defa büyük bir halk hareketi
öndersiz, örgütsüz ve içten gelen direniş ruhunu açığa çıkarıyor, var olan tüm
baskıcı anlayışa, organizasyona karşı sesini çıkarmakla kalmıyor direniyordu.
Kapatılan köprülerden kitlesel olarak barikatı yılarak geçiyor, direniş
camlardan dışarıya taşan tencere seslerine karışıyordu. Direniş yaşanıyordu ve
bu yaşananları hiçbir kitap yazmıyordu.
Gezi Direnişi başlamasından sonra iki yıl geçmiş, bugün Metal İşçilerinin
ellerinde direniş alevi ve ruhu. İşçiler ellerine aldıkları ayakkabılar ile
zıplayarak ve kendilerine özgü sloganlar ile bağlı bulundukları sendikayı çöpe
atıyorlar ve direniş Gezi’de olduğu gibi hızlı bir şekilde yayılmaktadır. Gezi
ruhu direniş olan her yerde yeniden filizlenmekte ve sarmalamaktadır.
Gezi sürecini anlatan bu arada bir çok kitap çıktı. Kitapların bir bölümü
ticari kaygılar taşımış olsa da direnişin ruhunda ticaret yok paylaşım vardı.
Her paylaşılan şeyi ticari olarak düşünen ve kapitalizmin kirlettiği düşünce
yapısını hala üzerilerinde taşıyanlar işi paraya döndürme telaşına girip,
çektikleri fotoğrafların üzerine copyright yazarak pazarlama içinde olmuşlardır.
Ajanslara bağlı çalışanlar, haber merkezlerine gönderdiklerini aynı zamanda
kamuya açık olarak yayınlayarak var olan anın haberlerini haber alma özgürlüğü
içinde kullanılmış ve paylaşılmıştır. Özgürlük hepimiz için gereklidir ve ilk
defa direnişin ilk haftalarında hep beraber yaşıyorduk. Özgürlüğün kaos
oluşturmadığı ve parayı dahi kullanımdan düşürecek kadar geniş bir alanı
yarattığına hep beraber şahit olmuş, evlerde yapılan yemekler direnişçilere ve
direnmek için taşınmıştır. Sağlık için ilaçlar hep beraber el birliği ile ya
satın alınarak her kesin kullanıma sürülmüş ya da öğrenilen ilaç yapımları el
birliği ile üretilmiş ve ihtiyaç anında kullanılmıştır. Beyaz önlüklü
sağlıkçılardan, kitap okunmasını teşvik eden kütüphaneciler, her meslekten birey
kendi mesleğinin olanlarını direnişe sunmuş ve direniş içinde canlı yayın yapan
bir tv bile oluşturulmuştur.
Gezi Direnişi sosyal medyanın gerçekten sosyal olmasını ve yaygınlaşmasını
da beraber getirmiştir, çünkü resmi yayın niteliğinde olan tüm medyanın dışında
yeni haber kaynakları yaratılmış ve bu kanallar kullanılmıştır. Her türlü
yasaklamalara karşın DNS ayarları değiştirilmiş, DNS ayarları duvar yazısı dahi
olmuştur.
Direnişin yarattığı özgürlük alanları kendi evimizi korur gibi koruduk. Hayatımızda
ilk defa yaşadığımız ve ayol gerçekten devrim oluyor yazısına kadar yansıyacak
şekilde gelişti. Bir devrim havası vardı ama iktidar olacak iktidar yoktu.
Direniş lidersizdi ama kimse lider telaşına düşmeden kolektif akıl ile
sorunların üstünden başlarda geliniyordu. Silah ve öldürme timleri ortalığa
çıktıktan sonra ölüm kontrgerillanın elinden ve devletin desteği ile
gençlerimizi elimizden almaya başladı. Yaralananlar, ölenler, sakat kalanlar,
beynin yarısını kaybedenler direnişin ne kadar hazırlıksız ve savunmasız
olduğunu gösteriyordu. Bütün bu tehlikeleri bile bile halk yine meydanlara
çıktı, yine kavga etti. Daha fazla kan akmasın, daha fazla ölüm olmasın diyerek
parklara çekilme kararı bir ortak düşünce ile sessizce alınmış ve
uygulanmıştır. Bugün Gezi Direnişi park formlarında yaşamaya devam
etmektedir.
Bugünlerde bir sergi açılacak, Gezi Direnişini anlatan. Haydar Özay ressam
arkadaşımız yaklaşık bir yıldır emek verdiği sergi Gezi Direnişinin başlangıç
gününden bir gün önce açılışı yapılacak ve Parklarda yarattığı eser dijital
baskı ile çoğaltılarak sergilenecek. Haydar Özay’ın yarattığı resim tıpkı Gezi
Direnişi gibi bitmeyecek, sürekli eklemler yapacak, yeni vurgular ekleyecek
gibi. Haydar Özay eserinde kendi duruş noktasına göre direnişi yeniden
yorumlamış ve onun yorumu ile karşımda durmaktadır. Resim içinde ararsanız
binlerce öykü bulabilirsiniz, tıpkı direnişte olduğu gibi. İmgeler ve gerçekler
iç içe geçmiş, bizi o ateşin harlı olduğu günlere götürmektedir. Ölen hiçbir
arkadaşımız unutulmamış, zaten unutmamak ve sürekli hafızlarımızda başlangıç
günleri taze kalması için oluşturulmuş ve hayata geçirilmiştir.
Haydar Özay yaklaşık bir yıldır üzerinde çalıştığı resim son haline gelmek
üzere. 30 Mayıs günü açılışı yapılacak ve Gezi Direnişinin yiğit evlatlarının
anaları ve babaları ve de bizler gibi kardeş / yoldaş olanların katılımı ile
mimarlık odasının terasında açılacak.
Direniş bugünlerde Metal İşçilerinin olduğu alanda yaşamaktadır. Bütün
meydanlar Taksim’dir.
Her yer taksim, her yer direniş!
İsmail Cem Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder