Kadın pasif olmamalı aile ilişkisi içinde
Eskiden anaların baş bağlaması ile bugünün kadının baş
bağlaması arasında uçurum kadar fark var, şimdi hava geçmesin diyerek sanırım
başlar daha sıkı bağlı, her türlü düşme tehlikesini ortadan kaldıracak kadar
güvenlik alınmış şekilde ve biçimde bağlanmış...
Her bağlama ve kullanılan kumaşın rengi, dokuması bir
cemaatı temsil eder halde kategorize edilmiş... Kadın propaganda aracına
dönderilmiş bir anlamda kıyafeti ile birlikte… Kadının kıyafetine bak, hangi
cemaate üye olduğunu bilenler hemen çıkarır…
Kadın bu şekilde birer propaganda aracına elbette ilk defa sokulmuş
olmuyor, tarih boyunca kadın birer propaganda aracı olmuş ve ona göre mezhepler,
kültürler kendilerini belirlemiş, kendisini diğerlerinden ayırarak bir anlamda
koruma ve güven altına almışlar…
Kılık, kıyafet ile kadını belirli kalıplar içine sokarken
erkek egemenliğinde ki cemaat, aslında kadının kendisini ifade etmesini ve
özgür davranmasını da ortadan kaldırarak bir anlamda köle yapmış oluyor. Kadının
söz, yetki mekanizmasında yeri yok ama cemaatın da devamı için vazgeçilmezidir.
(elbette bazı toplumlarda dominant kadın figürleri olmuştur ama görüntüde erkek
her zaman dominant kadın aile yapısında da erkeğin arkasındadır… Gücünü
erkeğini kontrol edebilmesinden alır...)
Kadının kontrol altında alınarak kafes içinde özgür
davranmasının klasik söylem ile cariye adı verilir... Cariyeler ile savaş
ganimeti olarak ortaya çıkmaz, para verilerek satın alınma yöntemi ile de
olabilir, bazı kültürlerde kardeş karşılığında verilen kardeştir. Değişim aracı
da olsa kadının konumu köle gibidir, söz hakkı yoktur, kaderine boyun eğmek ile
yükümlüdür.
Her aile içinde bir köle olması normal mi?
Elbette değil!
Kadını özgür olmayan aile yapısı içinde demokrasi ve insan
hakları kavramları olmaz, orada söz hakkı göreceli ve dışarıya yansıyacak
şekilde erkektedir...
Erkek hakimi olduğu aile yapısında birinin ben devrimciyim,
ilericiyim deme şansı var mı, bana sorarsanız yok, çünkü en azından kendi
ailesi içinde kadına tam değer vermeyen bir bireyin ilericiliği ve devrimciliği
bir noktaya kadardır, ondan sonra ondan demokrasi, özgürlük yeni yaşam gibi
lafların altı boş kalır…
Kendi ailesi içinde bir kölenin varlığı ve o kölenin
özgürleşmesi için gönüllü olarak kapanan kadının bilinç düzeyini yükseltememiş
bir bireyin ilericiliği ne yazık ki sözde olmaktan öteye geçmediği için aslında
solun perişan, dağınık ve kendine güvensizliğinin de kaynağı olduğunu
düşünüyorum.
Kendi ailesini ve çevresini değiştiremeyenin ve toplumun geri
yönde değişimi durduramayanın ilerici olması bana sadece bireyin kendisini kandırmasından
başka bir şey değildir...
Bugün çevremize bakıyoruz, umut arıyoruz. Elimizde olmayan
veriler ile tahminlerde bulunuyoruz. Elde veriler olmayınca tasarladığımız
doğruların büyük bölümü doğru olmadığı, toplumsal olayların beklentilerin değil
de beklenilmeyenin cereyan ettiğine şahitlik ettik. Kısaca solun yapmış olduğu tahminlerin büyük
bölümünün tutmamasının arkasında en büyük neden kendi çevresini değiştirmek
yerine ütopya peşinden koşarken kendi gerçekliğinden kopmasıdır…
Her aile içinde bir propaganda aracı gibi duran gönüllü
kadın figürü vardır. Ona neden kapandığı konusunda soru dahi sormazsınız, o
inanmıştır ve kapanmıştır ama kime hizmet ettiği, mahalle baskısı kurduğunu dahi
anlatamazsınız, çünkü kadının kıyafetine karışmak kadının özgürlük alanına müdahaledir…
Geçmişte el ele tutuşup türbana özgürlük diye bağıranlar, imza kampanyalarına
gönüllü imza verenler bugün kadının etek boyu ile uğraşanlar karşısında sessiz kalmalarını
hangi matematik denklemi, algoritması açıklar?
Harriet Tumban 1849 yılında köle kadınları kurmak için örgüt
kurmuş ve başarılı da olmuş. Zaman içinde ona sormuşlar “köle kadınları/
erkekleri kurtarmak için en zor adım nedir?” Diye, derinden iç çekmiş ve “bir
köleyi köle olmadığına ikna etmek” yaşanmış tarihten ders almayanlar, tarihi
birer kitap olarak görenler geleceği kucaklaması ve değiştirmesi şansı yoktur. Eğer
tarihten ders alabilmiş olsaydık bugün yaşadıklarımızı yaşamayacaktık belki de…
Kadınlar istibdat devrinde bile mücadele etmiş ve
örgütlenmişler, onların mücadelesini yok sayan ve her şeyin yukarıdan aşağıya
verildiği yalanı ile bugüne bakarsanız pasif ve gönüllü kapanan kadın figürünün
her aileden çıkması anlam kazanır… Kadını pasifize eden her tülü toplumsal
ilişki bizi geriye taşımaya devam edecektir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder